Türkiye teknoloji şirketlerini yabancıya kaptırmak üzere
Türkiye’nin ihracattaki ortalama kilogram geliri 4 dolarlar seviyesinde. Bu ortalama, savunma sanayii şirketlerinde 50 bin doları geçiyor. İleri teknoloji şirketlerinde ise rakam 50 bin doların çok üzerinde… Ancak böylesine önemli olan teknoloji şirketlerinin, mevzuat nedeniyle yurtdışına gitme tehlikesi baş gösterdi.
Teknoloji şirketlerinin, mevzuat nedeniyle yurtdışına gitme tehlikesi baş gösterdi.
GÖRÜŞMELER BAŞLADI BİLE
Bildiğim birkaç teknoloji şirketi yurtdışında halka arz edilmek üzere görüşmeler bile yapıyor. Nedeni ise Türkiye’de bu şirketlerin halka arzının önünde önemli engellerin olması.
Geçtiğimiz günlerde teknoloji şirketi DOF Robotics’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Mertcan’la bir toplantıda ayaküstü sohbet etme imkanı buldum. Anlattıkları hiç de iç açıcı değil… Mustafa Mertcan, eğlence simülatörleri ve hareket robotları üzerinde çalışan DOF Robotics’in kurucusu. Mertcan, “Sadece Türkiye'nin değil Avrupa, Asya ve Amerika kıtalarının da en hızlı, dinamik ve adrenalin derecesi yüksek eğlence simülatörlerini üretiyoruz” diyor.
Ama kendisinin ve benzeri şirketlerin önemli sıkıntıları var. Aynı zamanda DEİK Türkiye- Portekiz İş Konseyi Başkanı olan Mertcan, uluslararası borsaların Türk şirketlerinin peşinde olduğunu söylüyor.
İşte Mustafa Mertcan’ın şikayeti:
“Uluslararası borsalar amansızca, harika projeksiyonlara sahip bu şirketleri kendi ülkelerinde halka arza etmeye çalışırken biz ne yapıyoruz? Dünyada neredeyse hiçbir borsada olmayan şekilde yüksek kotasyonlar koyarak özellikle teknoloji üreten ve bunu ihraç eden firmalarımızı uluslararası borsalara kaptırıyoruz. Daha da önemlisi bir tane doğru ve iyi bir örneğin ardından gelebilecek onlarca farklı şirketin yabancı borsaları tercihi ile sonuçlanacak bir fitilin ateşini yakıyoruz. Eğer bundan 10 yıl sonra, “Bir zamanlar bu şirketler Türkiye’deydi!” İle başlayan cümleler duymak istemiyorsak bir an evvel bu konuda bir önlem almalı ve şu anda en önemli konumuz olan ihracat ve teknoloji yapan şirketlerimiz için yeni bir kulvar oluşturmalıyız.”
Mertcan sohbette konuyu daha da derinleştiriyor:
“Özellikle son birkaç yılda yerli teknoloji şirketlerinin uluslarası borsalarda listelenme haberlerini almaya başladık. Başlangıçta başarılı gibi görünen halka arzların bir süre sonra bazı sıkıntılar yaşadığına şahit olduk. Bu başarısız görüntüler yerli şirketlerimiz için yurtdışı halka arz taleplerini azaltmış gibi duruyor. Fakat bu sürecin çok uzun sürmeyeceğini ve kısa süre sonra özellikle Avrupa borsalarında bir çok yerli teknoloji girişimimizin halka arz için sürece başlayacağını görüyorum.“
Mertcan şöyle devam ediyor:
“Son yıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin borsalarında halka arz olan şirketlerin sektörlerine baktığımızda yüksek teknoloji öne çıkan alanlardan biri olmaya devam ediyor. Borsaya yatırımcı gözüyle dışarıdan bakan bir çok insan için, şirketlerin halka arz olması için, belirli bir boyuta ulaşmış olmaları ve tutarlı bir gelir modeline sahip olmalarını bekliyor. Bu durum yatırımcı gözü ile bakıldığında gayet normaldir. Zira yatırımcı yatırdığı parasının özellikle enflasyonist ortamlarda korunmasını ve mümkünse her yıl düzenli bir büyüme ile kar açıklayan yatırımcısı olduğu şirketten temettü yani kar payının dağıtılmasını arzu eder. Ancak bir süredir özellikle uluslararası borsaların odaklandığı bir alan var ki, önümüzdeki yıllarda daha net bir şekilde görebileceğimiz ve büyüme eğrisi yavaşlamış belirli sektör hacmine ulaşmış şirketleri yıkıcı bir şekilde ezip geçme potansiyeline sahip girişim şirketlerinin halka arzları.
2 YILDA 4 KAT BÜYÜME
Zira teknoloji şirketlerinin halka arzlarından sonra en dikkat çeken nokta, bu şirketlerin diğer endesklere göre daha hızlı büyüme potansiyelinin olduğunu görüyoruz. Bu durum BİST içinde geçerli. Yalnızca 33 şirketin bulunduğu XUTEK (Borsa İstanbul’un teknoloji şirketleri) endeksine bakıldığında, son 2 yıl içerisinde 4 kat bir büyüme göze çarpıyor. BİST 100 ve tüm endeks için bu durum yaklaşık 3 kat olmuş. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada teknoloji ile ilgili endeks ve Nasdaq gibi borsalarda bu durum göze çarpıyor. Bu durumun algı tarafında birçok sebebi olduğu gibi gerçeklerede bakmak lazım. Teknoloji firmaları oransal olarak her zaman konvansiyel iş yapan sektörlerden çok daha fazla kar eder ve bu durum hızlı büyümesine büyük fayda sağlar. Orta ölçekli bir yazılım firmasının ebitda (faiz, amortisman ve vergi öncesi kar) oranı şirketin cirosunun yarısından fazladır. Fakat milyar dolarlık cirolara sahip demir çelik endüstrisi gibi alanlarda ebitda oranları şirketin cirosunun onda birinden daha aşağılardadır. Bu durum da şirketlerin esnek ve çevik olabilmelerini engeller niteliktedir.”
İŞTE O NEDENLER
Dof Robotics Başkanı Mustafa Mertcan, teknoloji şirketlerinin yurtdışına gitme nedenlerini ise şöyle açıklıyor: “Geçtiğimiz aylarda Borsa İstanbul’da Girişim Sermayesi Pazarı olarak adlandırılan ve kriterleri ana pazara göre oldukça düşük olan bir çalışma yapıldı. Bu sayede yıl bitiminden birkaç gün öncesinde SPK tarafından getirilen 750 milyon TL ciro, 1.5 milyar TL aktif büyüklük şartlarına uyamayan teknoloji ağırlıklı girişimlerin çok daha düşük kotasyonlar ile halka arzının önü açılmıştı. Fakat Borsa İstanbul’da oluşturulan yeni pazarda ancak nitelikli ve kurumsal yatırımcıların işlem yapabilecek olması ve daha birçok şartlar özellikle girişimci kimliğinden sıyrılmış ve globalleşme sürecindeki teknoloji şirketlerimize pek uyduğu söylenemez.
Türkiye'deki orta ölçekli şirketlerin sermaye piyasalarında daha aktif bir rol oynamalarını teşvik etmek ve bu şirketlerin yurt dışı piyasalara yönelmesini engelleyici tedbirler almak için birkaç önerim olacak. Kârlılık oranının dikkate alınması, teknoloji gibi katma değerli üretim yapan ve ihracatçı şirketlere öncelik verilmesi gibi konular, yabancı yatırımcı çekmekte ve borsanın değerinin artmasına imkan sağlar. BIST'te yerel şirketlerin listelenmesi için uygun bir ortam yaratmak, değerli şirketleri ülke içinde tutarak ve çeşitli yatırımcı katılımını çekerek güçlü bir sermaye piyasası geliştirmek önceliklenmelidir.
Peki uluslararası borsalarda bu durum nasıl diye bakacak olursak; öncelikle son yıllarda tutarlı büyümesi ile dikkatleri üzerine çeken ve Dünyanın en büyük borsalarından biri olan Londra borsasını bu alanda ele alabiliriz. Uzun yıllar Main ve Aim olarak şirketlerin iki borsada işlem yapabilmesini sağlayan LSE (London Stock Exchange) yenilikçi ve agresif yaklaşımları ile gelişmekte olan ekonomilerdeki birçok teknoloji şirketlerini doğrudan Londra Borsasında halka arz etmeye devam ediyor. 80’lerde Margaret Thatcher hükümetleri ile başlayan işgücü ve emek yoğun alanlardaki üretimlerin yurtdışına kaydırılması politikaları ile Birleşik Krallık paranın yönetiminin merkezlerinden biri olma ünvanını perçinledi. Bu durumun aynı zamanda negatif etkilerinide görmek gerekiyor. Zira böylesine sancılı devrimlerin ardından yurtiçi yerleşik şirketlerin sayısı azalabilirdi. Ama Birleşik Krallık bunun da önüne geçerek, uluslararası bir çok şirketin merkezini kendi ülkesine taşıma imkanına sahipti. Brexit sürecinin ardından maliye politikalarında inanılmaz güzel adımlar atıldı. Bunların başında Freeport olarak adlandırılan vergi istisnasına sahip, serbest bölgelerin kurulması ve özellikle bir dönem Hazine Bakanlığında baş sekreter olarak görev yapmış yeni Başbakan Rishi Sunak hükümetinin finansal büyüme politikalarının yer aldığını söyleyebiliriz.”
Londra borsasının şu anda gelişmekte olan ülkelerde bulunan özellikle teknoloji firmalarını radarına aldığını belirten Mertcan, “Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde birçok teknoloji firmasını Londra borsasında halka arz olurken göreceğiz. Elbette dünyanın en iyi borsalarından birinde Türk şirketlerinin listeleniyor olmasının hiçbir sakıncası olmadığı gibi bu durumun inanılmaz bir marketing değeri var. Fakat şöyle de bir gerçek var ki; Londra borsası gibi diğer borsalarında bunu yapıyor olmalarının en önemli sebebi, ellerinde bulunan ve hali hazırda çok değerli olan borsalarını, ulusal ve uluslararası yatırımcılar nezdinde daha fazla çeşitlendirmek ve güçlendirmek. Unutmamak gerekir ki: özellikle teknoloji alanında faaliyet gösteren bir çok şirketin ne aktif büyüklüğe ne de yüksek karlılık için inanılmaz cirolara ihtiyacı yok! Bu kapsamda, düzenleyici otoritelerin mevcut şartları gözden geçirmesi ve teknoloji şirketleri gibi özel sektörlerin ihtiyaçlarına uygun daha esnek düzenlemeler getirmesi, Türkiye'nin sermaye piyasalarının global standartlara uyum sağlamasında ve yabancı yatırımcıları çekmede önemli bir adım olabilir. Bu kotasyonların sonuçları oldukça belirgin olabilir. Yüksek değerli şirketler yabancı piyasalarda listelenmeyi tercih ettiklerinde, yerel piyasa sadece potansiyel listelemeleri ve bunlarla gelen sermayeyi kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda şirketin varlıklarının tamamen ülke dışına taşınma riski de vardır. Bu, sermaye ve fikri mülkiyetin drenajına yol açabilir ve bu şirketlerin yerel ekonomiye yapabileceği etkiyi azaltabilir.” diye konuştu.