Uğur Mumcu 15 Temmuz'da meydanlara çıkardı!

SuperHaber röportaj editörü Hülya Okur yine çok konuşulacak bir röportaja imza attı. Hülya Okur, sol cenahın bilge kişiliklerinden Avukat Ceyhan Mumcu ile toplumun hafızasında izler bırakan konuları konuştu. Mumcu, SuperHaber'e Türk siyasetine ışık tuttacak birbirinden önemli açıklamar yaptı 

Türk solunun önemli isimlerinden, 40 yıllık CHP'li Ceyhan Mumcu, bir süre önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" söylemine sert çıkarak "Uğur Mumcu yaşasaydı, 'Kontrollü darbe' filan gibi darbecilere mazeret arayan yorumlar yapmazdı" açıklamasında bulundu.

Mevcut CHP yönetiminin izlediği politikalara sert eleştiriler getiren Mumcu, Türk solunun ve CHP'nin içinde bulunduğu siyaset üretme krizini ve güncel gelişmeler hakkında görüşlerini SuperHaber röportaj editörü Hülya Okur'a değerlendirdi.

İşte Hülya Okur ile avukat, siyasetçi Ceyhan Mumcu'nun tarihe not düşülmesi gereken tespitlerin yer aldığı söyleşisinin 3'üncü kısmı...

“BÜTÜN DARBELERDE ABD PARMAĞI VARDIR”

15 Temmuz gecesi attığınız tweet: “Bu sefer olmadı ABD” oldu. 'Sizin oğlanlar başaramadı' etiketi ile... Başarsaydı ne olurdu, neden başaramadı, bu sefer olmadı derken, daha önceki veya sonraki olası hangi teşebbüslerini ima ettiniz?

Bu memlekette 27 Mayıs, 27 Mayıs’a karşı 14'ler, 12 Mart, 22 Şubat, 28 Şubat bir sürü olaylar vardır, hepsinde ABD’nin parmağı, haberi, desteği, onayı vardır. Ergenekon’a gittim. Subayların yarısı mağdur edildi. Ben; darbe kesinlikle başarılı olamaz, olsa bile 1 hafta sonra iç çatışmalar çıkar, birbirlerini tasfiye ederler diye düşündüm. 15 Temmuz’u başarısızlığa mahkum gördüm. Çünkü sen orduyu çok mağdur etmişsin, arkadaşları var, etkileri var, darbenin başarısız olacağı psikolojisindeydim. O yazdığım saatlerde TRT’de bildiri okunuyordu.

“UĞUR MUMCU 15 TEMMUZ’DA MEYDANLARA ÇIKARDI”

“AMERİKAN ASKERİ YÖNETİMİ KADAR TEHLİKELİ BİR YÖNETİM OLAMAZ”

“15 TEMMUZ BAŞARILI OLSAYDI, PKK GÜÇLENECEKTİ”

“Uğur Mumcu yaşasaydı 15 Temmuz’a kontrollü darbe demezdi” dediniz. 15 Temmuz, Uğur Mumcu’nun dünya penceresinden nasıl görünürdü? Meydanlara çıkar mıydı sizce?

Çıkardı. Çünkü ben o civardaydım, Kuşadası’ndaydım, çıktım hemen görüş belirttim. O da çıkardı çünkü Amerikancı bir kadronun başa gelmesinde Türkiye’nin çok fazla kullanılacağını, bedel ödeyeceğini düşünürdü. Biz Kore’ye niye gittik. 1000 tane evladımızı verdik, Amerika yenildi, Kuzey Kore orada duruyor ve baş edemedik. Bundan şunu elde ettik, bizim hocalarımız Amerika’ya; hür dünya, Sovyet ülkelerine; demir perde, dediler, Amerikan taraftarı bir askeri yönetim kadar tehlikeli bir şey olmaz. Kendi çıkarları doğrultusunda kullanılacaktır. 15 Temmuz darbesi başarılı olsa PKK güçlenecekti, PKK’’ya karşı operasyonlar gevşetilecekti. Bunları hemen görecektik. Türkiye’yi bazı şeylere iteceklerdi. Barzani’ye ordu gönderip Irak yönetiminde ve Suriye’de Kürt devleti kurulmasını sağlayacaklardı. Uğur, anti Amerikancı ve anti emperyalist olduğu için fena halde karşı çıkardı.

“15 TEMMUZ’UN FARKI, HALK İLK DEFA SOKAĞA ÇAĞRILDI”

“CHP’NİN BÜTÜN DARBELERİ DESTEKLEDİĞİ SÖZÜ YANLIŞTIR”

'Kardeşim Uğur Mumcu' kitabınızın ilk cümlelerinden biri: “Keşke bu toplumun kahramanlara ihtiyacı olmasaydı” Sayın Cumhurbaşkanımız, 15 Temmuz gecesi hem kendisi hem ulusu için büyük bir tehlike altındayken kendisini ortaya atmakla aynı kahramanlığı gösterdiğini söyleyebilir misiniz?

Bütün darbeleri çok yakından gözlemlemiştim. Fakat her askeri harekette halk sokağa çıkmazdı beklerdi, kim başarırsa çareye razı olurdu. Halkın sokağa çıktığı görülmemiştir. Neden halk sokağa çıktı? Çünkü halk ilk defa sokağa çağrıldı. Menderes, Bayar halkı sokağa çağırmadı. Hatta darbeye karşı olan İnönü bile isterdi ki, kendisi iktidara gelsin, 27 Mayıs’ta İnönü’ye karşı Türkeşlerle bir grup oluştu ve İnönü; hemen gidin, dedi. Onun için CHP’nin bütün darbeleri desteklediği sözü de yanlıştır. 27 Mayıs’ta hem CHP Gençlik Kolları'ndaydım, İnönü memnun da olmadı, seçimi kazanıp Başbakan olmak istedi, onun yerine Cemal Gürsel, askerler geliyor. Elbette muhalefet olduğu için 27 Mayıs’tan evvel gençlik, CHP’yi örgütledi doğrudur ama darbeyi tercih etmedi. Tarihi ters düz edemezsiniz, gerçekçi olun, ama bir özelliği var, İnönü dahi o seçimlerde “Halk sokağa çıksın, buna karşı çıkın” demedi. İnönü halk çıkarsa çatışma olur, insan ölür diye meşruiyetçiydi. Ama ilk defa halka 'sokağa çıkın' dendi. İlk rastladığım bir şey. AK Parti’nin istihbarat ile uzun zamandır hazırlığı olduğunu düşünüyorum. İlk defa sokağa çıkın dediği için sokağa çıkıldı bunun bir farkı var. 15 Temmuz’un diğer darbelerden farkı ilk defa halkı sokağa çağrıldı, ilk defa da gitti. Öbürlerinde hiç halk sokağa çağrılmadı, halk da gitmedi.

“BİR TOPLUMUN KAHRAMANLARA İHTİYACI OLMAMALI”

“TOPLUM DUYARLI OLSAYDI UĞUR MUMCU ÖLMEZDİ”

“Keşke bu toplumun kahramanlara ihtiyacı olmasaydı” sözü Tayyip Erdoğan için de geçerli mi?

Herkes için geçerli. Kahramanlarla toplumu kurtarma rehavetine, tembelliğine kapılmamalı. Toplum kendisi bilinçli olmalıdır. Biz o zaman İnönü’ye, Ecevit’e karşı çıktık. Kendimizi ifade ettik, dilekçeler verdik, ben şundan sorumluyum, şundan değilim diyebilirim. Halk eğer bilinçlenmez de, işi kahramanlara havale ederse o kötü bir şey. O halkın bilinç düzeyinin, onurlu mücadele bilincinin yetersizliğini ifade eder. Niye öbür gazeteciler yapmıyor ama Uğur Mumcu hayatını tehlikeye atacak yayınlar yapıyor? Halbuki bütün toplum duyarlı olsa, Uğur gibi kahramanlara ihtiyaç olmasa, bu çocukta böyle ölmez, sonuç bu olmazdı. Uğur Mumcu yazdı, çizdi ama birçok şey de gerçekleşemedi çünkü toplum ille kahraman bekliyor. Bir toplumun kahramanları ihtiyacı olmamalı. Galileo, engizisyon mahkemesinde sonunda “Dünya düzdür” demek zorunda kalıyor. Öğrencileri kızıyorlar, bu toplumun kahramanlara ihtiyacı var, diyorlar. O zaman Galileo diyor ki: Kahramana ihtiyacı olan toplum gelişemez.

“DARBE GÜNÜ SİLİVRİ’DE YATANLARIN ÇOCUKLARI DA ÇIKTI”

15 Temmuz’a baktığınızda toplumu bilinç noktasının neresinde görüyorsunuz?

Darbeye karşı sadece AK Parti değil CHP’den falan da giden oldu, bildiklerim arasında Silivri’de yatan subayların çocukları da çıktı. Perinçek mesela hükümete haber veriyor, darbeyi önlemek istiyor. Ben de öyle. İsmen de karşı çıkıyorum. O çağrı olmasa da onu yapardım. Kahramanların etkisinden giden de vardır ama kahramanların etkisiyle gitmeyen de vardır.

“TOPLUM BÜTÜN YAVERLERİ SUÇLU GÖRÜYOR”

Çok kritik davalarda bulundunuz… 12 Mart, 12 Eylül, Ergenekon gibi örgüt davalarının bir çoğunu izlediniz. Deniz Gezmiş’in Dev-Genç üyeliğini inkar etmeyişine kadar bir çok tanıklığınız var. Cumhurbaşkanının yaverlerinden birinin de avukatlığını yaptınız. FETÖ mağduriyetini nasıl bir kapsam dahilinde ele aldınız? Çünkü yargıyı özgür bırakalım şeklinde  hakim ve savcıları koruyan bir tutum içine de girdiniz.

15 Temmuz’da sanık sayısı çok fazla tutuluyor. İçinde suçsuz, kusursuz olan da sanık yapılıyor, yargı bunları temizlesin deniliyor. Fakat yargı ayıklayıncaya kadar suçlu ile suçsuz aynı şekilde muamele görüyor, mallarına tedbir konuyor, ihraç ediliyor. Mesela benim davasını aldığım yaverin darbeden hiçbir haberi yok, o gün görevi gereği Antalya’da. İkincisi başyaver buna soruyor, 'Genelkurmay'dan bana bilgi geldi, Marmaris’teki otellerden hangisi öğren bana bildir' diyor. Bu askeri bir emir. Bu da Tayyip Erdoğan’ın koruma müdürüne söylüyor yani adamın hiçbir ilgisi yok, FETÖ ile iltisakı yok, Bank Asya’da parası yok, kurmay olmuş bir adam değil, hava harp okulunda pilot. 'Bütün yaverler suçludur' diye toplum bir düşünceye girdi. Başyaver dışında hiçbir yaverin katkısı, desteği yok.

“572 SANIK DA OLMAZ Kİ”

Makul olan yargılama sayısı nedir peki?

Bakın İnönü’yü eleştiririm ama 22 Şubat’ta hiç kimseyi mahkemeye vermedi. 80 kadar subayı emekli etti. Ve onun içinde meclisten yetki aldı. 21 Mayıs’ta bütün sanık sayısı 250’yi bulmaz. Ki katılım bakımından bugünkü darbeye çok benzer. Sonunda 2 kişiyi idam ettiler. Harp Okulu Komutanı ile Muhafız Alayı Süvari Tabur Komutanını. Bir örnek vereyim 4,5 Muhafız Alayının marifeti.  Eski komutan, özel kuvvetlerden, komutan yardımcısı hepsi 10’u geçmez. Hukukçu gözüyle bakıyorum. 572 sanık da olmaz. O gün nizamiyede çay yapan er, bandocu. Bunun için yargılama da uzun sürüyor.

“FETÖ’CÜLER SANIK SAYISININ ÇOK OLMASINI İSTİYOR”

Ama tehlikenin boyutlarını siz de biliyorsunuz.

Tehlikenin boyutları büyük de, o tehlike başka bir tehlikeyi getirir. Sanık sayısının çok olmasını Fetullah Gülenciler de çok istiyor. Memnun kalıyor. İnönü 2 tane darbe (22 Şubat, 21 Mayıs) atlattı, İnönü sayıyı az tuttu da bir şey mi oldu?

“HÜKÜMETİ KARLOV VE KAŞIKÇI İŞİNDE KUTLUYORUM”

“KAŞIKÇI CİNAYETİ TÜRK EMNİYETİ AÇISINDAN TARİHİ BİR OLAYDIR”

“İran karşıtı söylem Fethullahçılığın alameti farikasıdır. Herkes dikkat etmeli" diye bir tweet attınız. FETÖ’nün sonunun geldiğini söyleyebilir misiniz, yani FETÖ, yeni bir surete bürünebilir mi?

Öyle gelişmeler oluyor ki, benim bile ön göremediğim gelişmeler yaşanıyor. Şu başlangıçtan Ergenekon davası olana kadar, ülkede sivil toplum örgütleri, tarikatlar var, deniliyordu, o zaman İşçi Partisi daha çok FETÖ ile uğraşıyordu, ben daha ihtiyatlı bakıyordum ama ben de bire bir Ergenekon davalarında mahiyetini anladım. Ondan sonra çok dikkat ettim. Bugün FETÖ konusunda rehberlik yap desen yapamam. Kimse ön göremez, bir tane polis memuru geliyor, Rus elçisini öldürüyor. Hükümeti iki konuda kutluyorum: Birisi Karlov işi, diğeri Kaşıkçı işi. Karlov işinde Ruslarla beraber çalıştılar. Süper olmuş. Polis memurunun o sabah 07:00’de cinayet anına kadar fotoğraflarını toplamışlar ve bir psikiyatri uzmanını bilirkişi tayin etmişler. Bu adam nasıl bir adam diye rapor almışlar. Bunları bizim iddianamelerde yeni görüyorum. Ruslardan da teknik yardım alınmış. Bu suikasttan dolayı bize husumet duymuyorlar, ABD’ye duyuyorlar. Çok samimi davranıldığı için Türkiye’yi suçlamadılar. En azından resen koruma verebilirlerdi. Rus elçisini koruyabilirlerdi ama tahkikatı çok iyi yaparak iyi bir iş çıkarttılar. Kaşıkçı olayında cinayet Türkiye’nin üzerine atılacaktı. Bunu esas faillerin üzerinde bıraktı. Türk emniyet tarihi açısından tarihi bir olaydır. İleride istihbaratçı genç kuşaklara Karlov ve Kaşıkçı olaylarını okutacaklardır. Süper güzel tahkikat yapılıyor.

“FETÖ, CIA’İN İLK VE EN MUHTEŞEM PROJESİDİR”

Uğur Mumcu’nun toplumsal olaylara duyarlılığı Dumlupınar denizaltısının batması ve 81 denizcinin şehit düşmesi ile başlamış. Ve buna çok ağlamış. Uğur Mumcu’dan sonra yaşanan toplumsal olaylara baktığınızda; 15 Temmuz’dan evvel , Gezi olayları, 17/25 Aralık, Uludere, Rusya ile uçak krizi, büyükelçi suikasti. Bunların hepsinde dahili olduğu ortaya çıkan FETÖ, kime ve neye hizmet ediyor?

F. William Engdahl’ın Kaybolan Hegemonya diye bir kitabı var.  Bir Amerikalı yazmış, Perinçek gibi bir adam yazmamış. Diyor ki:  CIA’nin ilk ve en muhteşem projesi Fethullah Gülen hareketidir. Çünkü bütün Türkiye’yi örümcek ağı gibi sardı, hatta Asya’yı vs. Bu Türkler CIA’e en ağır darbeyi indirdiler. ABD, hiçbir zaman darbelerde kendi vatandaşını kullanmaz. Vekaleten yapar. CIA’de 'kirli işler dairesi' diye bir yer var. Yani Uğur Mumcu’nun ölüm kararını Amerika verir ama failini İsrail’e havale eder. İsrail, İran’dan halkın mücahitini bulur. Hem Uğur’dan kurtulur, hem de İran-Türk ilişkisini bozar.

“FETHULLAH GÜLEN: CİHADI ASKERİYEYİ YAPIYORDUK, CİHADI EKBERE GEÇİYORUZ, DEDİ”

“FETHULLAH GÜLEN, DAHA NELER EDECEĞİZ, DEMEK İSTEDİ”

Bir taşla iki kuş vurur yani…

Bu FETÖ olayı inanç, yol falan değil. Büyük operasyon yapılmasını da doğru buluyorum. Fethullah Gülen diyor ki: “Biz Cihad-ı Askeriyeyi yapıyorduk, Cihad-ı Ekbere geçiyoruz” Bu çok tehlikeli bir söz. Bu “Daha neler edeceğiz” demektir. Cihad-ı Ekber ne demek, bunun manşet olması lazım, toplumda insanların hızlı uyandırılması lazım. Yoksa başyaver bir şey yapıyor, alttaki bütün yaverler onun günahının faturasını ödüyor.

Yapabilecek güçte mi, halktaki uyanışla birlikte bu mümkün mü?

Biz çok fazla tasfiye var diyoruz  ama adam neye cesaret? Ne demek istiyor? Cihadı ekberle büyük cihat yapacağını söylüyor. Başka örgütlerle ittifak mı yapacak ne yapacak?

“ERDOĞAN’A SUİKAST BEKLEMİYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast planlanıyor olabilir mi?

Suikastı yapıyor. Samanyolu'nda büyükelçi öldürülüyor diye dizi yapmışlar. Neticede o suikastla hedef gerçekleşmiyor, Rusya ile Türkiye’nin arasını bozamıyor. Tayyip Erdoğan’a da bir suikast ben beklemiyorum. Başarılı olmaz. Çünkü o çok iyi korunuyor. Geçmişte Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını dinleyip Amerika’ya gönderdikleri kanıtlandı. Genelkurmay mahkemesinde öğrendim bunu, Genelkurmay’ın odasındaki dinlemeleri, MEB şube müdürü bir adama teslim ediliyor, Yarbayın her hafta nöbete bağlıyorlar, o MEB’deki adamı Başbakanlığa alıyorlar, yaver Başbakanlıkta otururken dolu kaseti veriyor, boş kaseti alıyor.

“CEMAAT, SUİKASTLERİ DOĞRUDAN YAPMADI, ARACI KULLANDI”

Cinayet dönemine ilişkin "Ilımlı İslam" senaryolarına dikkat çekiyorsunuz, bu durumda Uğur Mumcu da FETÖ’nün hedefiydi, kurbanıydı, diyebilir miyiz?

Çok önemli bir gelişme oldu. Eski emniyet imamı Kemalettin Özdemir dedi ki: Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı suikastlarını 'cemaat' doğrudan yapmadı, aracı kullandı. Bunun ifadesinin alınmasını istedim. Çünkü o tarihte emniyet imamı Kemalettin Özdemir. Şimdi cemaatle ihtilafı var. Cemaatten koptuğunu iddia ediyor. Uğur Mumcu için yeniden yargılama yapılıyor orada da talep ettim fakat mahkeme reddetti. Bana açıklama yapması için çağrı da yaptım.

“TOPLUM BU BİLGİYİ SORMALI”

“İRAN’IN UĞUR MUMCU’YU ÖLDÜRMEK İÇİN SEBEBİ YOK”

Ömrünüzü hatta servetinizi kardeşinizi kimin öldürdüğü yolunda harcadınız. Onca araştırmadan sonra siz böyle bir çıkış noktası yakaladınız mı? 100 ihbar, 200 operasyon, 500 zanlı arasında kalındı. Kudüs Savaşçıları'ndan, Hizbullah’a, Ferhan Özmen’e kadar. Katil bulunabildi mi? Fail FETÖ mü?

Devlet Türkiye tarihinde faili bildirene en büyük ödülü koydu. Kemalettin Özdemir’in açıklamasına kadar, FETÖ o tarihte çok örgütlü değil diye bir seçenek olarak düşünülmüş ama olay tarihinde emniyet imamı olan ilahiyatçı bir profesörün bir bilgisi var. Toplum bu bilgiyi bundan sormalı. 1 sene kadar İran diye çok yönlendirdiler. Ben 1 yıl İran üstünde uğraştım fakat sonra derinleştirdiğim zaman anladım ki İran’ın Uğur Mumcu’yu öldürmek için sebebi yok. Çünkü İran aleyhine bir yazısı yok İran, durduk yere Uğur Mumcu’yu öldürüp ne elde edecek?  Uğur Mumcu’nun laiklik anlayışına karşı desen öyle bir şey de yok.

“UĞUR MUMCU’NUN ÖLÜMÜNDEN AMERİKA RAHATLADI”

“YARGILAMA SABİH KANADOĞLU YÜZÜNDEN UZUN SÜRDÜ”

İrtica söylemleri, dini değerlere saldırı, gibi iddiaları vardı.

O tarihte Halkın Mücahitleri diye bir şey vardı çok suikast yapıyorlardı, Bu halkın mücahitlerinin Amerikan güdümlü olduğu ortaya çıktı. Halkın Mücahitleri'ni Türkiye'de de, İran'da da tasfiye ettiler. Bir İranlı bulaştırmış olabilirler, bunun için İran’ın da bir şey yapmış olması gerekir. İran’ın da bu yoğun suçlama karşısında bir açıklama yapması gerekir. Ve ben İran’a sitemliyim. Yardımcı olmuyor, banane gibi bir tavrı var, susuyor. İran’ın tasfiyesinde neyi keşfetti. Provokatif hareketler yaptığını anladı. Ama Uğur Mumcu’nun ölümünden kim çıkar sağladı? Amerika rahatladı çünkü Amerika’nın siyasetine çok karşı çıkıyordu. Ama Amerika'nın MOSSAD ve Halkın Mücahitleri ile bir mekanizması olduğunu düşünüyorum ama kanıtlamak mümkün değil. Onun için Şebnem Korur Fincancılar’a kızıyorum. Biz bize azmettirenleri söyleyeceğiz dediler, etkin pişmancıları susturdular, işkence edebiyatı ile Cumhuriyet Gazetesi’ni susturarak en büyük zararı verdiler. Sabih Kanadoğlu ve Şebnem Korur Fincancılar 'solcuyum' dedikleri halde zarar verdiler. Odada polis vardı diye kaç tane adli tıpçıyı meslekten attıran kadın, görmeden muayene etmeden rapor verdi. Hiç beklemediğim engellilerle karşılaştım. Sabih Kanadoğlu: Niye ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), Baro bu davaya taraf oluyor, dedi. Niye olmasın, kanun suçtan zarar gören herkes müdahil olur. Muammer Aksoy baro başkanı, kendi başkanının öldürülmesine elbette müdahil olacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını kimse sorgulamıyor.

Şahin Tepesi (Samanyolu dizisi - E.N.) ’nden yeni delil getirildi. Karanlıklar kurulu toplantısında “Müslümanlar Uğur Mumcu’yu öldürmedi, bozalım mı?” deniyor, karanlıklar kurulu; hayır, mahkumiyetini onaylayın gitsin, diyor. Rastlantı, o Yargıtay üyelerinin tamamı FETÖ’cü, onu koymuş, diziyi koymuş, Sabih Kanadoğlu da o mütalaaya katıldı, peki ama bir şey atlıyor, Sabih Kanadoğlu’nu Ergenekoncular sanık yaptılar. Yargılananlar Uğur Mumcu’nun tetikçileri değil. Selam örgütünün mensupları. Yargılama uzun sürdü, uzun sürdüyse Sabih Kanadoğlu yüzünden uzun sürdü. Çünkü gerek olmayan 2 bozma yaptı. Bir, tüzel kişiler müdahil olamaz diye bozdu, iki, sanık yakınları örgüte müdahil olamazmışız da tetikçiye müdahil olabilirmişiz. Bunun da dayanağı yok. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu kadar özensiz davranacağına ihtimal vermezdim. Şişirme hukuk fantazileriyle zaman kaybettik. Önce kararı inkar etti, sonra sana duyduğum saygıyı artık duymuyorum, sende mi bizden değilsin gibi mensubiyetlerle geçiştirmek istiyor.

“UĞUR MUMCU İYİ BİR GAZETECİ OLMAK İSTEDİ”

“TAM OLARAK ABDÜLHAMİT’E MUHALİF OLAN DEDEMİN GENLERİ DEĞİL”

Uğur Mumcu özelinde sormak istiyorum, bu suikastı biraz daha geriye götürürsek, Uğur Mumcu NATO’nun burs teklifini, iyi yabancı dili ve hukuk eğitimini bir tarafa itip toplumsal kavgaların içinde buldu kendini. Hatta ölümüyle ilgili “Benim ölümüm doğal yoldan olmayacak şeklinde bir hissiyatını paylaştı. Bu kavgaların içine atan özelliği neydi, aile içi bir kavgası var mıydı?

Hayır. Dedem ağır ceza reisi, öbürü jandarma komutanı. Dedem Abdülhamid’e muhalefet etmiş, genlerden böyle bir şey çıkartır mıyım diye düşünüyorum ama tam da değil, o iyi bir gazeteci olmak halkın bilmek ve öğrenmek hakkının gereğini yapmak istedi. Esas kavga için değil, gerçeği bulmak istedi. Yolsuzluk yapan adamın hoşuna gitmedi. Kavga yazarından daha çok olayı kanıtlarıyla, kaynak göstererek yazardı.

“UĞUR MUMCU KEMALİSTLERİN DARBESİNE ‘ÇIKMAZ SOKAK’ İSMİNİ VERDİ”

“12 EYLÜL KEMALİST DEĞİLDİ”

Uğur Mumcu, 12 Mart’tan sonra askeri darbelere olan yakınlığını kaybetti. Kemalizmden vazgeçmedik ama yönetenlerden vazgeçtik, dedi. Kemalist devrim dediğiniz için sormak istiyorum, bugün de Kemalist bir darbe tehlikesinden söz ediliyor… Kemalist devrim, Kemalist darbeye dönüşebilir mi?

27 Mayıs'ta “Biz Kemalistiz” dediler, Kemalistler, 9 Mart'ta ordu yönetime el koymaktan vazgeçti ve 14 Mart'ta da bunları tasfiye ettiler. Uğur Mumcu o zaman özeleştiri yaptı ve Kemalizmin darbe yoluyla gerçekleşmesine “Çıkmaz sokak” ismini verdi. Dedi ki: Biz Kemalist Devrim grubuyuz ama darbe yoluyla yönetime gelmek yanlış bir yol çünkü halk benimsemedikçe onu ayakta tutmak mümkün olmaz. Çaremiz demokrasi ile ikna etmek ve anlatmak. 12 Eylül, hiç Kemalist değildi fakat Atatürk'ün ismini kullanmıştır. 12 Eylül'ün işine son verdiği ilk devlet memuru bendim. Talat Aydemir Kemalist darbe iddiasındaydı.

“KEMALİSTLER DERSLERİNİ ALDILAR”

“GERÇEK KEMALİSTLER DARBECİLİK FİKRİNDEN 12 MART’TA VAZGEÇTİLER”

Yani bugüne kadar ki darbelerin hiç birisini Kemalistler yapmadı mı?

FETÖ yapıyor, TRT’deki bildirileri neydi: Büyük Atatürk’ün yurtta barış, cihanda barış ilkesine göre hareket edeceğiz, dedi. Atatürk’e lanet okuyan, deccal diyen adamlar, orada Atatürk’ün adını kullanıyorlar. Fethullah Efendi'nin Kainat Efendiliğinin, Mehdiliğinin gereği olarak el koyduk demiyorlar. Adlarını bile Atatürk'ün Yurtta Barış Konseyi lafının üzerine koyuyorlar. Aslında Kemalistler çok derslerini aldılar. Gerçek Kemalistler darbecilik fikrinden 12 Mart’ta kesinlikle vazgeçtiler. 12 Mart’tan sonra ciddi hiç bir Kemalist darbeyi benimsemez, olmasını istemez ve karşı çıkar.

Bundan sonrası için Kemalist darbe olmaz diyorsunuz.

Birilerinin yapıpta “Ben Kemalistim” deme ihtimali her zaman var. Ama onlar da gerçek Kemalist değiller.

“28 ŞUBAT BİR DARBE DEĞİLDİR”

Abdullah Gül’ün 28 Şubat’ın mahkemelerinin adil yargılama ilkesinden uzaklaştığına yönelik tweetini kınamıştınız. Çünkü o mahkumlar arasında Mumcu’nun katilleri olduğunu hatırlattınız. 28 Şubat’ın Hizbullah, İBDA-C, Kudüs Savaşçıları gibi terör örgütlerinin cezalandırılması açısından hayırlı bir dönem olduğunu ima ettiniz, 28 Şubat’ın topluma yararından çok zararı olduğu düşüncesinde değil misiniz?

28 Şubat'ta olanları çok iyi takip edelim. 28 Şubat, bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısıdır. Burada irticaya karşı toplumun mücadelesi ana fikridir. Bu toplantıda oy birliği vardır. Necmettin Erbakan ve Abdullah Gül de üyedir. Sonra kararın gereğini yapıp, Başbakanlık genelgesini imzalayıp, devlet dairelerine tebliğ eden Necmettin Erbakan’dır. Yani 28 Şubat bir darbe değildir, ben onu bir darbe olarak görmüyorum. Eğer "haddini aşmış bir MGK var" deniyorsa, ki o zaman Erbakan ve Gül niye muhalefet etmediler.

Ama silah zoruyla hükümete el konuldu.

28 Şubat’ta hükümete el koyma işi de yoktur. Darbe olarak nitelendirmiyorum, onun için darbe suçu oluşmamıştır, diyorum.

“FETÖ, 28 ŞUBAT’TAN SONRA DAHA ÇOK BÜYÜDÜ”

“Bugün iktidar partisinin de kabul ettiği F tipi örgüt ilk defa 28 Şubat sonrasında yargılandı” diye yazmıştınız. FETÖ ile mücadelenin başlangıç noktası 28 Şubat mıydı?

28 Şubat’a Fethullah Gülen destek verdi, başörtüsü için mücadeleye gerek yoktur, füruattır dedi. O tarihte savcı Nuh Mete Yüksel, Fethullah Gülen’e dava açtı. Hatta bana avukatlığını alır mısın dediler, ben de Allah’tan reddettim. O davada 1 nolu DGM’de Fethullah Gülen’e tutuklama kararı çıktı, en yakın mahkemeye 2 nolu DGM’ye  itiraz etmeleri gerekirken, usulsüzlük yaptılar ve İstanbul’dan tutukluluğu kaldırdılar. Sonradan bir baktık ki DSP yardımcı oluyor, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk idi. 28 Şubat etkisiz bir şey oldu. Fethullah Gülen bundan sonra daha çok büyüdü.

“PERİNÇEK İLE ERDOĞAN’IN BENZER TARAFLARI VAR”

“SÖZDE ULUSALCILAR HDP’YE GÖSTERDİKLERİ İLGİYİ PERİNÇEK’E GÖSTERMİYORLAR”

Perinçek Bahçeli’ye bir atıfta bulunarak, “Erdoğan’ı seçsen Perinçek’i seçmiş olursun çünkü Erdoğan, Perinçek çizgisine geldi” demişti. Perinçek tüm çabasına rağmen neden yarışın dışında kalıyor, Perinçek bu sözlerle Erdoğan’ın alternatifi Perinçek mi demek istiyor?

Perinçek ile Erdoğan’ın benzer tarafları var. Bir, FETÖ ile mücadele etmesi doğrudur diyor. CHP; Yok aşırı yapılıyor, hak, hukuk, adalet diyor. Burada ortak olduk. Hendekler kapatılsın dedik, vatan savaşı dedik, CHP’liler 'saray savaşı' dediler ve bizi o yüzden çok suçladılar. İki suçlama da haksız ve dayanaksızdır. Yurt dışına yapılan operasyona biz destek verdik, onlar 'orası bataklıktır' dediler. Hatta Meral Hanım onlar kendi tosuncuklarını göndersinler gibi laflar etti. Ortak tarafları bu. Ben hem siyasal hem hukuk mezunu bir insan olarak diyorum ki, iktidara gelmiyor, bugün için doğruları söylüyor mu önemli olan budur. Sözde ulusalcı, solcu adamlar HDP’ye gösterdikleri ilgiyi Perinçek’i göstermiyorlar ama bu benim umurumda değil. Kimin oyu ne kadar olursa olsun Ankara'da en kaliteli aday Tülin Oygür. Eğitimi Özhaseki’den de fazla, Mansur Yavaş’tan da fazla. Kadın derneklerinin ürünü. Onun babasını Uğur da desteklerdi çünkü onun babası 9 Martçılardan Aydın Kirişoğlu. Kemalist devrim grubunun içinde bir general. Kanserden öldü ama o zaman 'öldürdüler' falan dendi.

“TANZİM SATIŞ KOMÜNİZME GİDEN BİR YOLDUR”

“TANZİM SATIŞ DOĞRU BİR UYGULAMADIR”

Aslında tanzim satışın ucu size dayanıyor. CHP Belediye Başkan Yardımcılığınız döneminde, 70’lerde Ecevit’in talimatıyla tazmin satış mağazalarını açtınız. Sonra “Devlet bakkallık mı yapar, bu yol Moskova’nın yoludur” diyen sağcı siyasetçilerin etkisiyle bu mağazalar kapatıldı, dediniz. Bugünkü tanzim satış da eleştiriliyor, sizce doğru bir uygulama mı?

Doğru. Önce uygulanmış, Ecevit de bunu çok beğenmiş. Belediye Başkan Yardımcısıydım, sorumlusu ben olacaktım. Ecevit beni çağırdı, fırça attı, başlatın dedi. 15, 20 mağaza açtık, imal ettik, sıfır maliyetle tonlarca şeker sattık, halk da benimsedi, ondan sonra 12 Eylül geldi, "devlet bakkalcılık mı yapar, bunun sonu komünizme gider" diye Nazlı Ilıcak gibi liberaller büyük bir tepki gösterdiler. Darbeyi meşru saydılar, bunlar bakkallıkta yapıyor, bunun sonu komünizme götürecek, dediler. Ampül yoktu buluyorduk, margarin yoktu buluyorduk, bence başarılıydı. Soruşturmalar açtılar, mahkemelerden aklandık. Fakat Özal kapattırdı. Fakat Özal’ın emrine rağmen Burhan Özfatura kapatmadı. Gazeteciler sordular, ben santral değilim, onlardan her geleni yapmam, dedi. Bence bu yol doğru yol. Mal kıtlığı, fiyatla mücadele için, aslında komünizme giden de bir yoldur, serbest piyasa ekonomisinde kitleleri korumak için de bir yoldur, doğru bir uygulamadır. Destekliyorum. Ama ben şuna şaşırıyorum, bu bizim işimizdi demiyorlar da muhalefet ediyorlar.

“ANKETÇİLER GÜVENİLİR ADAMLAR MI?”

Uğur Mumcu adını aileye çıkan ikramiyeden almış, yeni vefat eden Beyhan ablanızdan hariç bir de Kıvanç isminde bir kardeşe sahipsiniz. Uğur Mumcu’nun ölümünden sonra aile neden dağıldı diye sormak istiyorum. Güldal Hanım ile çıkarttığı kitabın gerçekle uyumlu olmaması üzerine ters düştünüz. Özgür Mumcu’ya Perinçek’e bölücü örgüte destek olduğu mesajları yazdığı için kızdınız. Bu aile Uğur Mumcu etrafında neden birleşemedi?

Güldal Hanım CHP’den milletvekili olunca bizimle aynı görüşte olmadığını anlatarak geleceğini öyle gördü. Cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlık için yazdı o mesajı ve dünyaya şu mesajı vermek istedi: Ben ulusalcı değilim. Ben gerçek dışı olayları açıkladım. Neticede o kitap bir işe yaramadı, milletvekili olmadı. Özgür ile de; Tayyip Erdoğan’dan böyle kurtuluruz, HDP barajı aşar, AK Parti'de Cumhurbaşkanı seçecek milletvekili azalır diye Hakan Bayrakçıların ve yabancı şirket anketçilerin desteği ile o noktaya geldi. Cumhuriyet Gazetesi de, CHP’ye destek olmak adına öyle bir kampanya açtı. Ben sosyoloji profesörü Emre Kongar ile de tartışıyorum. “Anket, sosyolojinin vazgeçilmez aracıdır” diyor. Ben de anketçiler çok güvenilir adamlar mı, diyorum.

Bir fıkra ile bitirelim. Matematikçiye sormuşlar; 2 kere 2 kaç; 4 demiş... İstatistikçiye sormuşlar; 3 ile 5 arasında mutlak bir değerdir, demiş. Anketçiye sormuşlar; hangi oran istiyorsanız tarifemiz ektedir, demiş.

TFF'nin başına Mesut Özil mi geçiyor? Boğaz'da denize düşüp kaybolan 2 gencin kimlikleri belli oldu! Prof Dr. Naci Görür'den yeni uyarı: "Endişe verici, ciddi çalışılmalı"
Sonraki Haber