Uludere'de bulunan Barnabas İncili şimdi nerede?
Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman bugün köşesinde, uzun zamandır halk arasında konuşulan 3 şehir efsanesini gündeme getirdi.
GDO'lu ürünler hakkındaki söylentiler ve “Din İslâmdır” cümlesinin sansürlendiği iddiasına ilişkin kuşkularını dile getiren Karaman bu konularda yetkililerden tatmin edici açıklamalar beklediğini belirtti.
Hayrettin Karaman'ın yazısıda en dikkat çekici kısım ise, 1983 yılında Şırnak’ın Uludere ilçesinde bulunduğu öne sürülen ve daha sonra akıbeti belirsiz olan Barnabas İncili hakkındaki ifadeleri oldu.
Bu İncil nüshalarının 2009 yılı şubatına kadar Genelkurmay Karargâhında muhafaza edilmekte olduğunu sonrasının ise bilinmediğini belirten Yeni Şafak yazarı şu ifadeleri kullandı;
"Dinler tarihi ve İslâm’ın sahihliği konularında çok önemli olan bu İncil şimdi nerededir, orijinali tercümesiyle beraber niçin yayınlanmaz? Bu konuyu da yine devletin ilgili birimleri açıklamalıdırlar."
- GDO’lu ürün, İslâm ve Barnaba İncili
Bu üç konuda ilgililerin tatmin edici açıklamalar yapmalarında zaruret var. Yıllardır ileri sürülen tespitler ve iddialar kafa karıştırıyor, haklı haksız ithamlara, şüphelere, kötü zanlara sebep oluyor.
GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) ürünlerin zararlı olduğu ve bu ürünlerin ülkemizde marketlerde satıldığı yaygın olarak söylenmekte ve yazılmaktadır: “Genetik mühendisliği yöntemleriyle bir bitki DNA’sına gen yerleştirme rastgele olmaktadır ve bilim adamları genin nereye gittiği hakkında bir bilgiye sahip değildir. Bu da diğer genlerin çalışmasını engelleyebilmekte ve besinlerde daha önce hiç bulunmayan proteinlerin üretilmesine ve toksin ve alerji üreten yeni bir bitkinin dolayısıyla da sağlığa zararlı tüketeceğimiz yeni bir besinin oluşmasına neden olmaktadır”.
Bir de zirai ilaçlar meselesi var. Batı’da yasaklanan bazı ilaçların ülkemizde kullanıldığı bunun da birçok zararının bulunduğu konuşulmaktadır.
Tarım konusunda bir başka korkunç iddia da yerli tohumların ABD’ye depolamaları için verildiği, yabancı tohumların alındığı, bu tohumlarda da birçok zararın bulunduğu söylenmektedir.
Bu konularda Tarım Bakanlığı’ndan açıklama bekleriz.
“Din İslâmdır” cümlesinin kaldırılması:
Yine iddiaya göre AB’nin talebi üzerine Cuma hutbelerinde okunan “İnneddîne indellahi’l-İslâm: Allah’a göre din İslam’dan ibarettir” mealindeki âyet uzun süre kaldırılmış, sonra dindar çevrenin baskısı ile tekrar okunmaya başlamış. İhtimal vermediğim bu konuyu da ilgili bakan veya şahıs açıklamalıdır.
Barnaba İncili:
Değerli araştırmacı ilim adamı Müfid Yüksel Bey’in açıklamasına göre 1983 kışında, Şırnak’ın Uludere kazasına bağlı “Kela Memo” mevkiinde köylüler bir mağara, âdeta bir yeraltı şehri bulurlar. Açtıkları bir lahitin içinde bir mumya, yanında ise büyük boy bir kitapla karşılaşırlar. Ayrıca o odada daha küçük boyda bir kitap daha bulurlar. Uzmanı tarafından okunan bir sayfada şu ifade yer almaktadır:
“Ben Kıbrıslı Barnabious. Bu, benim, gökler/semavi yılla 48. yılda yazdığım 4. İncil nüshasıdır. Bu, Vahyi Sâdık olan Allah’ın kulu Meryem oğlu İsa’ya vahyidir.”
Barnabas, İbrani (Levili sülalesinden) ve Kıbrıslı olup, Hz. İsa (a.s.) zamanında ona iman edenlerdendir. Barnabas İncili’nin giriş kısmında Pavlos eleştirilir. Birçok kimsenin, Hz. İsa’nın ‘Allah’ın oğlu’ olduğu zannına kapılarak yanıldığını, aldatıldığını ifade eder. Pavlos’un da bu konuda aldananlardan olduğu belirtilir.
Barnabas İncili nüshası da, Hz. İsa’nın sözleri ve yaşam öyküsünü içeren bir mecmuadır. Ancak, Canonical İncillerden farklı olarak, Hz. İsa’nın Rabb/Rabbın oğlu olma inancını açık biçimde reddeder. Ayrıca, Hz. İsa’nın (a.s.) 30 yaşında iken, Zeytindağı’nda, Hz. Cebrail’den İncil’i aldığı kaydedilmektedir. Yine, Hz. İsa’nın (a.s.) “kendisinden sonra Ahmed’in geleceğini” söylediği ifadesi de yer almaktadır.
1984 Eylülünde İstanbul’a getirilmesi için bir meblağ karşılığı köylülerle anlaşılır. Burada, bu İncil nüshasının İstanbul’da Hamza Hocagil tarafından tercüme edilip, orijinalinin tıpkıbasımı ile birlikte yayınlanması ve nüshanın da Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Bölümüne koyulması hedeflenmişti. Ne var ki, Ekim 1984’te bir ihbar sonucu Sıkıyönetim idaresince ele geçirilmesi bu projeyi akim bırakır. Birkaç yıl Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesinin kasalarında muhafaza edilen Barnabas İncili nüshası bilâhare Ankara’ya gönderilir. Burada, Etimesgut Dil-İstihbarat Okulu’nda iken 13 varaklık bir fotokopisi de alınır. Daha sonra ise Genelkurmay Karargâhına nakledilir.
Müfid Bey’in ilgili yazısından kısaltarak aktardığım bu bilgi şöyle sona eriyor: Bu İncil nüshaları 2009 yılı şubatına kadar Genelkurmay Karargâhında muhafaza edilmekteydi. Sonrasını ise bilmiyoruz.
Dinler tarihi ve İslâm’ın sahihliği konularında çok önemli olan bu İncil şimdi nerededir, orijinali tercümesiyle beraber niçin yayınlanmaz?
Bu konuyu da yine devletin ilgili birimleri açıklamalıdırlar.