Ünlü sunucu Zahide Yetiş içini SuperHaber'e döktü: Böyle durumlarda 'elin' durumu var. Senin değil, elin!

Show TV'de yayınlanan reyting rekortmeni "Zahide Yetiş'le" programını hazırlayan ve sunan ünlü televizyoncu Zahide Yetiş, SuperHaber'e dobra dobra açıklamalar yaptı. Güzel sunucu Zahide Yetiş, Gülben Ergen'in başrolde olduğu yasak aşk skandalından, sağlıklı yaşam tüyolarına; programında yaşadığı ilginç anlardan, güzellik sırlarına kadar ses getirecek açıklamalar yaptı.

Sabahları erken güne başlayanlardan biri olarak zinde olmak adına uyguladığınız bir sabah rutininiz var mı?

"Ben yıllardır sabah erkenden kalkıyorum. Sabah insanıyım ben zaten. Bazı insanlar gece daha çok coşarlar, enerjileri daha çok yükselir. Ben tam tersi uykuma son derece dikkat ederim. Prensipliyimdir bu konuda. Çünkü sabah işimin başında olacağım ve sadece fiziksel görüntümle değil, aklımla da işin içinde olacağım için mutlaka zamanında yatarım. Doğal olarakta erkenden kalkarım ve gülümseyerek uyanırım. Negatif bir şey gelmez aklıma hep iyi şeyler düşünürüm zaten genel olarak. Şükrederim çünkü çok sevdiğim bir işim var ve sevdiğim arkadaşlarımla beraber çalışıyorum. İyi bir ekibim var, beni hiç tanımadan bile bağrına basan insanlar var. Daha ne isteyeyim, beni mutlu etmek için o kadar çok sebep var ki. O yüzden keyifle uyanırım. Ama uykuma son derece dikkat ederim. Çünkü benim hassasiyetim uykusuzluktur. Eğer fırsatım olursa mutlaka gün içinde yarım saat denilen uykuya önem veririm. Akdeniz'de daha çok vardır, Akdeniz ikliminde yaşayan insanlarda. Mutlaka kestiririm mümkünse. Bu bana günü iki kere yaşamamı sağlıyor. Yeniden uyanınca en cin fikirler, en aklı başında olduğunuz zamanlar ilk uyandığım saatlerdir aslında. Mesela programda çözemediğimiz bir şeyler oluyor. Sabah kalkıyorum aklıma geliyor. Akşamları ne yapsak acaba, şöyle yapsak böyle mi yapsak, şurdan yürüsek diye düşünürken, sabah uyanıyorum ve aklıma geliyor.

Çok güzelsiniz gerçekten. Ekran için de sürekli bakımlı olmanız gerekiyor. Özel olarak uyguladığınız bir sırrınız var mı?

Genetik, genetiğime şükrediyorum. Onun dışında yüzü gülen herkes bütün güzellikleri kendine çekiyor. Fiziksel algı bizim için bir süre sonra yok olur. Onun konuşması, duruşu, bakışı, söyledikleri, verdiği tepkiler gülümsemesi ya da yüzünü asması bunlar izleyiciye direkt geçerler ve bana, "Sabah sizi duyarak sizi görerek uyanıyoruz güne. Artık ailemizden birisi gibi oldunuz" diyorlar. Mesela bir izleyicim hem mutfakta açıyormuş televizyonunu, hem salonda. Eğer gidersem kaçırmayayım diye orada da açıyorum televizyonumu. Sonra salona geliyorum kaçırdığım bir yer olmasın diye' şimdi bunu söyleyen birisi sizi sadece fiziksel olarak beğendiği için değildir. Orada sizinle kucaklaştığı bir sürü nokta vardır. O noktadan yakalamışsınızdır birbirinizi. Ben net ifade ediyorum zaten; ne düşünüyorsam, kızıyorsam kızgınlığımı, seviyorsam sevgimi, problem varsa problemi kendimle ilgili bile olsa her şeyi anlatıyorum. Öyle olunca "karşı taraf" diye bir şey olmuyor zaten. Siz onlardan, onlar sizden oluyorlar. Yıllardan beri böyle, yaklaşık 20 seneye yakındır zaten ekrandayım ilk zamanlar gençlik programları sunuyordum ben. Uzun zamandır kadın kuşağında program çekiyoruz ve sağlıkla ilgili bir iş yapıyoruz. Sağlık da en kıymetli, en önemli, en özenli olunması gereken program tarzı bence. Çünkü herkes size inanıp güvenip, sağlığını emanet ediyor bazen. Siz "Bunu yapmayın" dediğinizde yapmıyor. Çok büyük bir sorumluluk. O yüzden hem işin ciddiyetinin hem de işin keyfinin farkındayız. Hem bugüne layık olmaya çalışıyoruz, hem bu güven için daha da iyi şeylerle ekranda olmaya çalışıyoruz.

Sizinle aynı yayın saatleri içerisinde ekranlara gelen farklı programlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Herkes en iyisini yapsın. Bizde rekabet iyi bir şeydir. Rakipler sizi daha fazla ön plana çıkmanızı da sağlayabilir. Sizi dinç tutar, diri tutar. Bunlar hiç sıkıntı değil, tek olmak her zaman risklidir. "Zaten kimse yok ki o yüzden sizi seyrediyorlar" derler, oysa rakiplerin içinden sıyrılmak her anlamda ne işte olursanız olun sizin başarınızı arttıran sizin gücünüzün ispatıdır aynı zamanda. O yüzden tabii ki rekabet olsun. Yıllardan beri ne programlar geldi gitti benim yayın saatimde. Bir program kapandığında çok üzülürüm ben. Sadece programı yapanı görürüz ama aslında orada çalışan neredeyse 50 kişi vardır. Onlar işsiz kalır diye daha çok üzülürüm. O yüzden herkes yayında olsun, herkes iyi iş yapsın, temiz iş yapsın, program finalde insanlara bir şeyler veriyor olsun.

BAŞARI SIRRI: EKİP ÇALIŞMASI

Bir önceki röportajınızda "Bu sadece benim başarım değil, ekibimin de başarısı" demiştiniz.

Evet siz gelmeden önce ekibimle toplantı yaptık hatta. Ekip her şeydir. Hiçbir başarı tesadüf değildir.Her başarının arkasında mutlaka iyi bir ekip vardır. Onlar sizi doğru yönlendirirse sizin gücünüz olduğunu bilirseniz, ben programda göğsümü gere gere diyorum; "Ben bunun arkasındayım, bunu bulacağım."... Ki bütün telefonlara ben mi bakıyorum, bütün yerlere ben mi gidiyorum... Benim güvendiğim insanlar gidiyor ve ne görürlerse bana birebir söylüyorlar ve biliyorum ki ekibim en az benim kadar iyi niyetli, merhametli ve vicdanlı insanlar. Merhamet ve vicdan olmazsa ben bir insana güvenemem yani vicdanı yoksa bir insanın o insandan ben çekinirim, korkarım ve ekibimde de yeri yoktur zaten. Aynı şekilde iyilik etmek isteyen, aynı şekilde doğruyu bulmaya çalışan insanlar. Bir başarı varsa ortada mutlaka ekibin katkısı çok büyüktür. Onlar bana çok güvenirler ki ekranda Zahide Yetiş onları asla yarıda bırakmaz bir kere onlarla ilgili bir şey olduğunda aslan kesilirim, hiç sıkıntı yoktur. Arkalarında, önlerinde ben varım. Ben de ekibimden bir şey istediğim zaman bilirim ki sonuna kadar bu işin peşindelerdir. Gece gündüz uyumazlar.

İlk günden beri aynı ekiple mi çalışıyorsunuz?

Kemik ekibimiz aynı aslında. Sadece evlenip gidenler oldu, şehir değiştirenler oldu, eş durumundan gidenler oldu ama kemik ekibimiz aynı. Tabii yeni insanların da katkısı ve enerjisi çok güzel ve keyifli geldi bize her sene. Bu sene de yeni arkadaşlarımız var. Ama ekip uyumu diye bir şey de var. Yani kan uyuşmazlığı olurdu eğer onlarda bu dediğim şartlarda olmasalardı. Aynı şekilde devam ediyoruz. Başta nasıl başlarsa, öyle gidermiş ya bizim niyetimiz hedefimiz yayın politikamız belli öyle de devam edeceğiz inşallah.

"ARABA TAMİRCİSİ OLMAK İSTERDİM"

Hayata karşı duruşunuzu etkileyen keskin hırslarınız var mıdır?

Aslında ben araba tamircisi olmak isterdim televizyonculuk yerine. Yani üniversitede finansman dersini hep alttan aldım. En sonunda sınırdayken "Genç gözüyle "diye bir program yapıyordum hocamı konuk ettim. Dedi ki; "Tamam kızım senin bizimle işin kalmamış zaten sen yoluna git bari mutlu ol böyle"...

En son girdiğim sınavda Allah'tan denk geldi iyi puan aldım ve geçtim. Üniversitede ne okuduğunuz elbette önemli. Ama ne okuduğunuzla ne yaptığınız bazen fark edebiliyor. Hayat algısı her zaman önemli. Yani vesselam her şey sizinle beraber başlıyor, sizinle beraber bitiyor. Siz ne istiyorsanız hayat size onu getiriyor. Benim iki kitabım var biri "Dinle hayat sana fısıldıyor" diğeri "Şifa niyetine". O sağlıkla ilgili. Ama "Dinle hayat sana fısıldıyor"da aslında hayat bazen bize bağırıyor, biz duymuyoruz. Derdim bunu anlatmaktı, yazarken. Mutlaka kapılar açılıyor, aralanıyor. O kapılardan doğru adımlar atarak, doğru kapıların ardında durup oradan girmek lazım tabii. Ben aslında gençlik programlarını sunarken radyo diye gittim, çok da severek radyoculuk yaptım.

Sesimi beğenen Hürriyet Gazetesi'ndeki bölge temsilcisinin TRT'deki dostları "Böyle böyle bir kız var acaba işinize yarar mı bilmiyoruz ama bir değerlendirin?" demişler. Onlar dinleyip sesi beğenmişler. Ama televizyon olduğu için görmek de istediler. Gittim, tanıştım hem de kalbimden kelebekler fışkırıyor heyecandan. Onlar beni çok sevdi, ben onları çok sevdim ve bir sürü program yaptık. Kendinize bir hedef belirleyin elbette ama bu asla çok para kazanmak olmasın, o zaten kendiliğinden gelir. Çok ünlü olmak da olmasın o da kendiliğinden gelir. Ayrıca ün çok keskin bir bıçaktır, iyi tarafı da var, kötü de... Siz mutlu, huzurlu olacağınız bir iş seçin kendinize.Çünkü en büyük yatırım meslek. Kocadan ve hanımdan önce en büyük yatırım. O meslekte huzurunuz yoksa ne evdeki hanım ya da bey ne kazandığınız para ne oturduğunuz ev, ne bindiğiniz araba hiç bir anlam ifade etmez. Benim 3-5 yıllık planlarım hiç olmadı hayat kapıları araladığında hazırdım ve içeri girdim...

"İNEKLER DE OT YİYOR AMA KOCAMANLAR!"

Fazla kilolarınızdan sporla mı kurtuldunuz yoksa özel bir diyet mi uyguladınız?

Her şeyi yıllardır biliyorum ama bazen uyguluyorum. Uyguladığımda kilo veriyorum, uygulayamadığımda kilo alıyorum. Mantık belli: Gelen gidenden az olacak. Gelenin de daha sağlıklı olması şart. Ben et seviyorum. Etle daha çok kilo veriyorum bir de yoğurtla. Yoğurtlu bir sürü tarifim var. İnanılmaz tok tutuyor. Otla kilo veremiyorum sonuçta inekler de ot yiyor ama kocamanlar. Eti eğer doğru yerseniz hem karnı doyuruyor hem de tok tutuyor.

Yoğurdun içine tatlısını tuzlusunu her şeyi koyuyorum. Komposto yapıp suyundan içine koyun ve yiyin. Kompostoyu hayatımızdan neredeyse çıkarttık. Oysa en güzel şey komposto. Şekeri, meyvesi kendi içinde. Çikolatayı çok seviyorum. Çikolatalı tarifim şu; muzu bölüp, kakaoyla doldurduğunuz poşetin içine muzları da ekleyip çalkalıyorsunuz. Sadece uzun süre bekletmeyin sıvısı geçiyor muzların. Ve mutlaka su olmalı çünkü kakao çok susatıyor.

Hiç ihtiyacınız yok ama bugüne dek estetik yaptırdığınız oldu mu?

Şimdilik estetiğim yok ama ileride olabilir.Programımızda birçok estetik yaptık. Sonuçlarını da görüyorum, hiç karşı değilim. Yeter ki kendinizi bozmayın. Bambaşka biri olmaya çalışmayın. Var olana küçük rutuşlar belki yapılabilir. Görüyorum etrafımda herkes gayet memnun. Ama çok özendirici de olmayayım, kendimde şu an bir ihtiyaç görmüyorum. Olduğu zaman kesinlikle yapacağım.

Güzel giden bir evliliğiniz var. Bebek sahibi olmayı düşünüyor musunuz?

Ben düşünüyorum ama o beni henüz düşünmüyor. (Gülüyor)

Programdan önce yapmadan çıkmam dediğiniz bir uğurunuz var mıdır?

Nazara inanırım ve nazar boncukları vardır evimde arabamda. Mutlaka giderken duayla girerim. Prof. Dr. Mustafa Karataş'ın bana ezberlettiği bir dua vardır onunla birlikte sağ ayakla girerim. Allah utandırmasın. Her zaman böyle demek gerekiyor. Çünkü "ben oldum" dediğiniz an bittiğiniz andır.

Geçen günkü programınızda mezardan çıkıp gelen bir adam vardı. Daha önce benzer bir durumla karşılaştınız mı?

Evet çok enteresandı. Gerçekten bu amcanın konuşmaları mantıken uyuyor. Çünkü "Neden çıktınız mezardan" diyorum. "Orası çok soğuktu, karanlıktı, böcekler vardı" diyor. Böyle bir şeyin bizim dinimizde yeri yok. Fakat finalde oradaki köylülerle konuşurken ne olduğunu çözdük. Aslında adamcağız donmuş, kalp atışları yavaşlamış, öldü zannetmişler. Sonra bir yere götürüp bırakmışlar. Doktor ölüm raporunu verdiği için bu konuyu ele aldık. Kendini "Öldüm, beni gömdüler" diye düşündü. Büyük ihtimal hafıza kaybı yaşadı, yıllar sonra kendine gelince de köyüne geri döndü ve herkes şok oldu.

Benim canlı yayında başıma gelen olay ise, Prof. Dilaver Özturan kulak burun boğaz doktoru yayında kulak muayenesini gösteriyor. Bir anda dedi ki: "Mavi boncuk var"... Güldüm ben de, herhalde şaka yapıyor diye. Kulağımdan gerçekten canlı yayında küçük bir mavi boncuk çıktı. Yıllardır kulağımın içinde bir mavi boncukla yaşamışım ben. Nasıl olabilir falan derken "Hocam keşke çıkartmasaydınız belki o benim uğurumdu" deyip güldük hatta. Ama kulağımda duymayla ilgili bir sıkıntı yaratmadı.

GÜLBEN ERGEN SKANDALINA ÇARPICI YORUM

Biraz da gündemden bahsedecek olursak, geçtiğimiz günlerde evli erkeklerle birlikte olan kadınları hedef alan çok sert açıklamalarınız oldu. Bu toplulumuzda yaygın bir sorun mu? Biraz açar mısınız bu sözlerinizi?

Yaygın olmamasını umuyorum. Ey hanımlar! Genç hanımlar! Biliyorum aşık olmak muhteşem bir şey. Biliyorum sizi sevecek, koruyup kollayacak, aşkı yaşatacak olan birisini arıyorsunuz. (Bekar olanlar tabii) Erkeklere güvenin ama lütfen yüzde yüz kimseye güvenmeyin. Eğer "Ben bekarım" diyorsa, "Ölüyorum, seviyorum, evleneceğiz" diyorsa; götürün nüfus müdürlüğüne kendisi vukuatlı nüfus örneğini istesin. Orada kiminle evlenmiş, çocuğu var mı, ayrıldıysa "Boşandım" diyorsa ne zaman boşanmış, hepsi yazıyor. Özellikle kadınlara bunu anlatmaya çalışıyorum. Çünkü "Ben evli değilim" deyip kandırılan çok kadın oldu. Bir süre sonra aşık olup iş işten geçiyor ve "Ne yapabilirim Zahide hanım çok sevdim, geri de dönemiyorum" diyor.

Sevebilirsiniz, ama artık adamın evli olduğunu öğrendikten sonra şapkayı alıp gitmek lazım. Şu da var, kağıt üzerinde boşanma başlıyor, aradan seneler geçiyor. Adam kendini bekar hissetmeye başlıyor. Bunların derdi de bir olmak değil aslında mal mülk paylaşımı. Siz bu arada tanışırsanız, her şeyi size anlatmasını sağlayın. Fakat ciddi bir şey yaşamayın çünkü finalinde ne olacağını bilemezsiniz.

Gündemde yer alan Gülben Ergen olayıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

O konu hakkında birkaç şey söylemiştim aslında. Keşke böyle şeylerle gündeme gelmeseydi. Yaptığı işlerle gündeme gelseydi. Sadece Gülben için değil, böyle durumlarda 'elin' durumu var. Senin değil, elin. Az önce bahsettiğim gibi bilmeden yaşayan iyi niyetli kadınlar var onları tenzih ediyorum. Bırakın o adam diğer tarafla işini bitirsin, hele ki ortada çocuk varsa en çok ona acırım. Çocuğa zarar vermeyin siz ne yaparsanız yapın."

Röportaj: Tutku Tüfekçiler / SuperHaber

Prof Dr. Naci Görür'den yeni uyarı: "Endişe verici, ciddi çalışılmalı" Hotmail ve Outlook Giriş Linki 2024 - Yeni Hesap Açma, Oturum Açma Ünlülerin avukatı Ayhan Sağıroğlu vefat etti
Sonraki Haber