Ara Güler'in, Can Dündar'a vedası da işte böyle oldu...
Habertürk yazarı Muhsin Kızılkaya, Cumhuriyet gazetesinin Ara Güler hakkındaki çirkin saldırısına usta foto muhabirinin verdiği tepkiyi okurları ile paylaştı...
Dünyaca ünlü foto muhabiri Ara Güler, 2015 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ofisine konuk olmuş, kendisinin ve ailesinin fotoğraflarını çekmişti.
Bu fotoğrafları hazmedemeyen, firari Can Dündar yönetimindeki Cumhuriyet Gazetesi, o dönemde "Ustayı 'Ara' ki bulasın" başlığıyla yayınladığı bir haber ile Ara Güler’i eleştirmişti.
Cumhuriyet gazetesi kamuoyundan gelen tepkiler üzerine geri adım atarak Ara Güler'den özür dilese de ünlü foto muhabiri, "Cumhuriyet gazetesi benim umurumda bile değil, artık o gazeteye bakmıyorum." açıklaması yapmıştı.
CAN DÜNDAR VE ŞÜREKÂSINA SON MESAJ...
Ara Güler'in dün vefat etmesinin ardından Habertürk'teki köşesinde duygusal bir yazı kaleme alan Muhsin Kızılkaya, usta foto muhabiriyle konuyla ilgili yaptığı son sohbeti okurlarına aktardı.
Güler'in, Can Dündar ve Cumhuriyet gazetesini affetmediğini belirten Kızılkaya, "Bir gazetede, hem de solcu geçinen bir gazete, dünyanın en büyük fotoğrafçılarından birisi olan Ara Güler’e, “Neden Cumhurbaşkanının fotoğraflarını çekiyorsun bre hain” dediler. Sanatını sorguladılar. Sonra da özür dilediler. Özür sizi kurtarmaz, ağa babalarınız İttihatçılar'ın Ara’nın akrabalarına yaptığını, siz başka türlü yaptınız ona, hem de hepimizin gözü önünde, özür kurtarmaz hiç birinizi. Ara Abi de, “Benden özür dilediler, konu kapandı” demedi zaten. Hakaretlerinizi bir onur madalyası olarak taşıyor şimdi yanında." ifadelerini kullandı.
Muhsin Kızılkaya, Ara Güler'in Can Dündar ve ekibine son mesajının da, "Ne düşünürse düşünsünler ....mde değil. Ben işimi yapıyorum. Benim yaptıklarıma onların yedi sülalesi yetişmez." olduğunu ifade etti.
İşte o yazı;
- Ara Güler’i bir yerde aramayın, usta sizin istemediğiniz her yerde!
Aşağıdaki yazıyı 24 Aralık 2015 günü Habertürk gazetesi için yazdım, hayatımızın tam ortasına hendeklerin kazıldığı tarihti, o günlerin güncel gelişmelerine kurban gitti yazı, yayınlayamadım.
Ara Abi öldü, Türkiye’nin gözüne bir perde indi, belki de şimdi sırası geldi yazının...
***
Ara Cafe’de buluştuk Ara Abi’yle.
Hemen bir bilgi:
Galatasaray’da Güler İş Hanı’nın en alt katında bulunan “Ara Cafe” Ara Güler’in değil; mülkü onun, cafenin sahibi Yaşar Kartoğlu... Yaşar da sanatçı, daha çok filmlerde sanat yönetmenliği yapıyor, Yılmaz Erdoğan’ın iki Vizontele’si de dahil olmak üzere birçok filmin sanat yönetmenliğini yapmış. İşte Ara Güler sanatının aşığı olan bu adam, bu muhteşem mekanı yarattı, tabi ki mekanın fahri sahibi Ara Güler ve kafe biraz da onun...
Hafta başında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarını çekti diye “seküler bir davar sürüsü” tarafından neredeyse havan topunun ağzına konulunca, hem uzun bir süreden beri görüşmediğim abime “geçmiş olsun” demek, hem de Kübra Par’ın röportajına eşliğinde o tatlı küfürlerini tekrar işitmek için işte bu mekanda buluştuk onunla. Ara Güler, çok uzun yıllardan beri hiç yanından ayrılmayan yardımcısı Fatih Aslan’ın kolunda girdi içeri.
Çok yaşlanmış, bir elinde baston var, öteki kolunda da Fatih...
Ama dimağ sapasağlam... Hala o kadar tatlı küfür ediyor ki...
“Biliyor musun ben 87 yaşındayım” dedi. “Ama sen de 50’yi geçtin değil mi?”
“Geçtim valla Ara abi... Hayat hiçbirimizi beklemiyor işte... Ara Abi, ne istiyorlar senden?”
“Ne bileyim ben, p...kler, bana ‘sen niye işini yaptın’ diyorlar. Bir fotoğrafçıya neden fotoğraf çektin diye sorulur mu? Ben fotoğrafçıyım, istediğim kişinin fotoğrafını çekerim, sana ne?”
“Olur mu abi, onlara bu denir mi? Onlar bu memleketin sahibi... Kimin ne yapacağına ille de onlar karar verecek.”
“Tabi ki Cumhurbaşkanının fotoğraflarını çekeceğim, sizin gibi serserilerin fotoğraflarını çekecek değilim ya..”
“İnsan hem Ermeni, hem de fotoğrafçı olunca, otomatik olarak solcu olur diye düşünüyorlar galiba.”
“Ne düşünürse düşünsünler....mde değil. Ben işimi yapıyorum. Benim yaptıklarıma onların yedi sülalesi yetişmez.”
*
Çok haklı Ara abi...
Mesela Ara Abi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarını çekmek yerine hendek kazanların, sokağa mayın döşeyenlerin, evinin damına duçka yerleştirenlerin, caddeye kum torbalarını yerleştirip çoluk çocuğun eline roketatar verip o duvarların arkasına yerleşenlerin, okul yakanların, cami tahrip edenlerin, ahaliyi göçe zorlayanların, İstanbul’un ortasında kaleşnikofla yürüyüş yapanların, kara elbiseler giyip, kızıl maskeler takıp sağa sola ateş edenlerin fotoğraflarını çekseydi, -ki onları da çekmesinde hiçbir mahsur yoktur- herhalde onu birkaç gün boyunca tefe koymuş olanların hepsi, yaptığı işin ne kadar büyük gazetecilik, büyük bir sanatçılık olduğunu yazıp, o fotoğrafları afiş haline getirip herkesin görebileceği sağa sola yapıştırır, kendi gazetelerinde boy boy yayınlarlardı. Boru değil, ne de olsa o fotoğrafları çeken Ara Güler’di!
Ama onlar ne yaptı? Tam tamına 70 yıldan beri icra ettiği mesleği alandaki bütün ödülleri toplamış olan kainatın en büyük fotoğrafçılarından birisine “sen niye gidip Erdoğan’ın fotoğraflarını çekiyorsun bre hain” dediler.
Sahi bir fotoğrafçı ne yapmalı?
Sadece onların istediği şeylerin fotoğrafını çekmeli herhalde.
*
Oysa Ara Güler bir kültür mirasıdır.
Muhabirdir.
Tarihi kaydediyor.
Sanatsal kaygıları yok.
İki gözden ibarettir.
Aynadır.
Tek kareye koca bir hayatı sığdırıyor.
Bu memleketin görsel hafızasıdır.
Bir muhabire, hele foto muhabirine “neden fotoğraf çekiyorsun” denir mi?
Ama dediler.
Ondan özür dilemiş olmanız kurtarmaz sizi. Bir kere gösterdiniz nobranlığınızı...
Bir gazetede, hem de solcu geçinen bir gazete, dünyanın en büyük fotoğrafçılarından birisi olan Ara Güler’e, “Neden Cumhurbaşkanının fotoğraflarını çekiyorsun bre hain” dediler. Sanatını sorguladılar. Sonra da özür dilediler.
Özür sizi kurtarmaz, ağa babalarınız İttihatçılar'ın Ara’nın akrabalarına yaptığını, siz başka türlü yaptınız ona, hem de hepimizin gözü önünde, özür kurtarmaz hiç birinizi.
Ara Abi de, “Benden özür dilediler, konu kapandı” demedi zaten.
Hakaretlerinizi bir onur madalyası olarak taşıyor şimdi yanında.