Vakit Türkiye Vakti

Şenol Göka: Seçimlerin erkene alınması birçok manipülasyon tehlikesinin de önünü kesti. Böyle zamanlarda bundan sonra vaadedilenler değil, şu ana kadar yapılmış olanlar etkili olur

Seçim sath-ı mailine girdik. Aday listeleri kesinleşip YSK’ya teslim edildikten sonra hem seçmende hem adaylarda daha büyük bir hareketlilik yaşanacak. Kızanlar, küsenler, umutlar, beklentiler iftar sohbetlerinin önemli bir bölümünü oluşturacak. Kolay değil, bir sistem değişiyor. Memleketin, milletin hayrına olduğunu düşündüğümüz bu sistem kuvvetle muhtemel ülkenin önünü açacak, siyaseti hizmet odaklı hale getirecek ve siyasetle ilgilenen herkesi liyakate zorlayarak iktidara talip olmayı öğretecek. Kongre kazanıp bir dahaki seçime kadar sadece “hayır” demenin, seçim bölgesine ulufe dağıtmanın ve seçmeni garantiye almanın önü kesilecek.

Bunlar çok tartışıldı, ayrıntısına girmenin ve yeniden, kararlaştırılmışın üzerinden geçmenin anlamı yok. Eski sisteme geri döneceğiz, diye başlayanlar bile yeni sisteme uygun argümanlarla seçmene hitap etmeye başladı. Hayırlı olsun.

15 Temmuz ihanetinin içerideki ve dışarıdaki yandaşlarının önüne geçmek istediği buydu. Kendi içinde didişip duran, her an kaosa sürüklenebilecek bir yapıya sahip olan, kontrol edilebilir, kolay yönlendirilebilir bir Türkiye…

25 Haziran bütün olumsuzluklara, planlara, kumpas ve pazarlıklara milletin cevabı olacak. Bu yüzden 25 Haziran’a kadar olur olmaz bahanelerle fırtınalar koparılabilir. Yine de kırılması kaçınılmaz bu son savletidir ehl-i salibin…

Nasıl bir sonuç çıkar !?

Kitlelerin eğilimleri bugünden yarına sıçrayışlar, kopuşlar şeklinde değişiklikler göstermez. Genel olarak bir önceki benzer duruma yakındır. Onun içindir ki istatistikçiler bir önceki durumu ağırlıklı olarak dikkate alır. Her türlü manipülasyon, sansasyonel bir etki olmadığı sürece sonucu tam ters istikamete yönlendirme kabiliyetinden yoksundur. Adı üzerinde seçim sath-ı maili yani eğilime girmiş hızlanmış bir süreç şu ana kadar nasıl hız kazandıysa öyle devam eder; düşenler savrulanlar olabilir, ama seçmen, kitleler halinde başka yöne kanalize edilemez. Seçimlerin erkene alınması birçok manipülasyon tehlikesinin de önünü kesti. Böyle zamanlarda bundan sonra vaadedilenler değil, şu ana kadar yapılmış olanlar etkili olur. Elbette siyaset ve seçim beklentisiz ve vaatsiz olmaz, ama bunlar seçmenin birikimiyle uyum içinde olmalıdır ve bugüne kadar bir şeyler biriktirmiş olan seçmeni tam ters yönde ikna, psikolojik bir süreç olduğundan, uzun süreler gerektirir.  Sözün özü, hiç kimse yetti artık dedirtecek bir durum olmadıkça bir maceraya atılmak istemez. Düne kadar karşı çıkıp, yıkıp bozmaktan; kendi partileri ve destekçileri nezdinde bile birliği parçalayıcı bir izlenim bırakmaktan öteye gidememiş adayların alelacele giriştiği toparlayıcı vaatleri seçmeni sarsıcı bir iknaya yol açmaz. Vaadettikleri ve edebilecekleri ne varsa zaten yapılmış veya yapılmak üzere işlem sırasına konmuştur. Bu yüzden elde sadece önceden planlandığı gibi kişiye yönelik husumet kalır. Yeter ki, o gitsin, söylemine odaklanmış bir hırs, şu sıralarda çaresizlikten üretilen vaatleri anlamsız hale getirir.

Bir önceki seçmen eğilimi neydi?

Bu seçimlerde bu durumu tespit edebilmek kolay değil. Bu güçlük yüzünden 24 Haziran akşamı, şu sıralar ilan edilen oranlarla o günkü sonuçlar arasında dikkat çekici farklılıklar görülecek. Seçimin galibi ya da kaybedeni için bir sürpriz görünmese de oranlar açısından şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkabilir. Kanaatimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ekseriyeti öyle birkaç puan farkla değil, büyük bir farkla sağlayacağı yönündedir. Bu öneride bulunabilmek için hangi seçimi ya da eğilimi baz almak gerekir?

Genel kanı milletvekili seçimleriyle, yerel seçimlerin seçmen üzerinde farklı bir etki oluşturduğu yönündedir. Bu son derece makul bir eğilimdir. Seçmen, ülkenin genel durumuyla ilgili farklı, yerel sorunlar ve çözümlerle ilgili farklı tavır sergiler. Öyle ki, genel olarak ülkenin yönetiminden memnun olsa bile, yerel seçimleri genelde yapılan ya da yapılmayan bazı şeyler açısından bir ders verme fırsatı olarak görür. Nasıl olsa ülke emin ellerdedir, ama yine de bir güncellemede fayda vardır.

Buradan hareketle; olumlu ya da olumsuz eleştiriler göz önünde bulundurularak, kendi tabanlarının toplamının çok gerisinde kalan sonuçla 16 Nisan Referandumu yerel seçim sonuçlarına benzetilebilir. Değişiklik tartışmaları, umut, karamsarlık, tedirginlik ve hatta böyle iyiydik duyguları içinde gidilen sandıktan her şeye rağmen Yeni Türkiye açısından çok iyi bir sonuç çıktı.

Artık yeni Türkiye ve Yeni Sistem eğilimi benimsenmiştir. Bundan sonra ülkenin uluslararası arenadaki geleceği ve kendi sınırları içindeki genel durumu adına söz söylemek gerekmektedir. Çeşitli tartışmalarla sandık başına gidilen ve bazı çekinceler açısından birazcık da dürtmek maksadıyla yerel seçimlere benzetebileceğimiz 16 Nisan Referandumu geride kaldı. Bundan böyle ülkenin önümüzdeki yıllarını kapsayan bir sorumluluk söz konusudur. Bu yüzden, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde yönetime talip olan adayların seçimi referanduma hatta bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimine benzetilemez. Doğrudan yönetimi ele alacak alan, icraatçı cumhurbaşkanını seçme konusunda seçmen tereddüt yaşamayacak kahir ekseriyetle sonucu belirleyecektir. Yani bundan önceki genel seçimlerde nasıl bir eğilim gösterdiyse, bu seçimde de öyle hatta daha kararlı bir eğilim gösterecektir. Etrafımız ateşle çevrilmişken, Ortadoğu derin bir kaosa sürüklenmek istenirken, emperyal güçler adeta pay kapma yarışına girmişken, seçmenin iç çekişmelerle intikam alma ve yıkma söylemlerine itibar etmesi beklenemez. Milli İrade, sandığımızdan çok daha hassas reflekslerle harekete geçip sonucu tayin eder.

Vakit, adaylık kapışması, genel başkanlık yarışması, yardımcılık hesaplaşması, ittifaka katılamayanların intikam atışması vakti değil, Türkiye Vaktidir.

Şenol GÖKA

Kemal Can Serveti Ne Kadar? Can Holding Şirketleri Nelerdir? Asıl soru bu: Türk medyasını kim yönetiyor? Zamanhan Can Kimdir? Nereli? Can Holding'in Sahibi Kim?
Sonraki Haber