Yapay zekâ, daha önceki teknolojik kırılmalardan farklı olarak yaşamın tüm alanlarına hızla girmekte, girdiği alanlarda önemli dönüşümlere yol açmaktadır. Özellikle üretken yapay zekânın geliştirilmesi ve erişilebilir olması bu dönüşümün radikal bir boyut kazanmasına yol açmıştır. Bu nedenle ülkeler üretken yapay zekânın sağlayabileceği ekonomik fırsatlara ve işgücü piyasasında istihdamda yol açabileceği etkilere odaklanmaya başlamıştır.
Bu bağlamda Google ve Implement Consulting desteği ile Prof. Dr. Altan Çakır tarafından hazırlanan ve Mayıs 2024’de yayımlanmış olan ‘Yapay Zekânın Türkiye’deki Ekonomik Potansiyeli’ raporu yapay zekânın Türkiye ekonomisine olası katkıları ve işgücü piyasasına etkileri bağlamında oldukça önemli kestirimler sunmaktadır. Raporda en temel kestirim, üretken yapay zekâ fırsata dönüştürülebilirse yaklaşık on yıl içerisinde ülkemizin yıllık GSYİH’sine %5’lik, yani 50-60 milyar ABD doları bir ilave katkı sağlayabileceğidir. Bu ilave ekonomik katkı, bu teknoloji ile çalışanların üretkenliğinin artmasından, boşa çıkan zamanın artmasından ve boşa çıkan bu zamanın da diğer katma değerli faaliyetlere ayrılmasından kaynaklanacağı ifade edilmektedir.
Diğer taraftan raporda mevcut 31 milyon iş pozisyonunun %41’inin otomasyona maruz kalmadığı (13 milyon iş), %55’inde üretken YZ’nın katkısının olacağı (17 milyon iş) ve geriye kalan %4’ünde (1 milyon iş) ise kısmi veya tam iş değiştirme gerçekleşeceği öngörülmektedir. Dolayısıyla, üretken yapay zekâ teknolojilerinin iş pozisyonlarının %59’nu etkileyeceği kestirimi yapılmaktadır. Bu etkinin yukarda ifade edildiği gibi üç boyutlu gerçekleşeceği varsayılmaktadır. %55’inde üretkenliğin artması sağlanacak (%70’i hizmet sektörü), %4’lük kısmi veya tam iş değiştirme %55’lik kesimde boşa çıkan zamanın diğer katma değerli faaliyetlere ayrılması ile oluşacak yeni işler üzerinden gerçekleşecektir. Böylece, istihdamda bir kayıp olmayacaktır.
Raporda üretken yapay zekâ teknolojilerinin yol açabileceği olası ekonomik faydaların ve istihdamdaki etkilerinin öngörüldüğü gibi gerçekleşebilmesi için üç regülasyona vurguda bulunulmaktadır: işgücünü yeniden eğitme ve yeni becerilerle donatma, yerel inovatif aktörlerin AR-GE faaliyetlerini artırması ve ticari atılımı hızlandırma.
İstihdamla ilgili Öngörülerde Kritik Noktalar
Yapay zekâ teknolojilerinin ülkemizin ekonomisine ve işgücü piyasalarına etkilerine yönelik böylesine bir kapsamlı bir raporun hazırlanmış olması son derece önemlidir. Bu kapsamda çok daha fazla ve ayrıntılı raporlara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü yapay zekâ teknolojilerinin ekonomi ve işgücü piyasalarına etkileri ile ilgili uluslararası tartışmaların sunduğu bulgular giderek karamsarlaşmaktadır. Daha önceki büyük teknolojik dönüşümlerde yok edilen iş pozisyonları bir şekilde yeni üretilen iş pozisyonları ile dengelenirken yeni çalışmalar bu durumun yapay zekâ teknolojileri için söz konusu olamayabileceği uyarısında bulunmaktadır. Ya yok edileni dengeleyecek kadar yeni iş pozisyonu üretilemeyecek ya da yeni iş pozisyonlarını da üssel olarak gelişen yapay zekâ teknolojileri dolduracaktır. Ya da her ikisi birlikte gerçekleşecektir. Dolayısıyla, daha kapsamlı hazırlıklara ihtiyaç bulunmaktadır.
Raporda da değinildiği gibi üretken yapay zekâ teknolojilerinin çalışan verimliliğine etkisi yüksek becerili gruptan çok, düşük ve orta becerili grup üzerinde oldukça yüksek gerçekleşmektedir. Bir başka deyişle bu teknoloji, tercih edilmesi durumunda düşük ve orta becerili çalışanların işteki verimliliğini kısa sürede artırarak toplamda verimliliği ve üretkenliği artırabilmektedir. Tercih edilmesi durumunda dememizin nedeni, bu yaklaşım işverenlerin tercih etmesi durumunda söz konusu olabileceğine vurguda bulunmaktır. Dünyadaki genel eğilim maalesef bu doğrultuda değildir. İşverenler bu teknoloji ile çalışan sayısını azaltarak gelirini daha fazla artırmayı tercih etmektedir. Bir başka deyişle, genel eğilim düşük ve orta becerili çalışanların verimliliklerini artırarak insanı tamamlayan yol yerine, istihdamı ve dolayısıyla iş kayıplarını göz ardı eden otomasyon yolunun tercihi doğrultusundadır. Dahası, istihdam azaldıkça dolaylı olarak çalışan hakları ile ilgili sendikal faaliyetler de etkisizleştirilebilmektedir.
Kısacası, süreç kendi haline bırakıldığında otomasyon yolunun güçlenme riski bulunmaktadır. Dolayısıyla, raporda belirtilen otomasyona maruz iş pozisyonlarının %55’inde sağlanacak üretkenlik artışında bu hususun dikkate alınması gerekmektedir. Bir diğer nokta, rapordaki %4’lük iş pozisyonunda kısmi veya tam iş değiştirmenin yol açabileceği ücret düşüşlerine dikkat edilmesi gereğidir. Çünkü iş değişikliklerinde çalışanlar genellikle daha düşük becerili, dolayısıyla daha düşük ücretli işlere kaymak zorunda kalmaktadır.
İşgücü Piyasasını Tahkim Etmek İçin Dört Adım
Raporda 2008-2021 yılları arasında ülkemizde her yıl ortalama 5,2 milyon yeni iş üretilirken 5 milyon işin de kapandığı belirtilmektedir. Dolayısıyla ülkemizde iş pozisyonları açısından dengeli bir işgücü piyasası vardır. Ancak, raporda 2023 yılında yapay zekâyı uygulamaya koymuş büyük şirketlerin oranının %19, KOBİ’lerde ise bu oranın %5 olarak gerçekleştiği ifade edilmektedir. Dolayısıyla, yapay zekânın asıl etkisi önümüzdeki dönemde görülecektir. Bu nedenle raporda belirtilen iyimser kestirimlerin gerçekleşebilmesi için işgücü piyasasında çalışanlarımızın becerilerini tahkim etmek için önemli adımların atılması gerekmektedir.
Bunlardan birincisi, özellikle düşük ve orta becerili çalışanların işgücü piyasalarında dayanıklıklarını güçlendirmek için bu kesimin yapay zekâ teknolojilerine yönelik becerilerini güçlendirecek sürekli eğitimler düzenlenmelidir.
Şu anda yapay zekâya yönelik yükseköğretim programlarının açılmış olması çok önemli bir adımdır. Ancak, yapay zekânın dev dalgası göz önüne alındığında yetersizdir. Dolayısıyla, ikinci adım olarak tüm yükseköğretim programlarında programların alanlarına göre içeriği değişen yapay zekâ okuryazarlığını artıracak derslere yer verilmelidir. Çünkü raporda da belirtildiği gibi otomasyona maruz %55’lik iş pozisyonu ağırlıklı olarak beyaz yakalı mesleklerle ilgilidir. Aksi takdirde, otomasyon yolunun güçlenmesi ile beyaz yakalıların iş pozisyonlarının kaybedebilme riski artacak ve yeni iş pozisyonları da daha düşük becerili (daha düşük ücretli) iş pozisyonlarına kayacaktır.
Raporda belirtilen %44’lük yapay zekâya maruz kalmayacak iş pozisyonları muhtemelen mesleki eğitim kapsamındaki alanlarla ilgilidir. Bu nedenle üçüncü adım olarak mesleki eğitimin yeni beceriler edinmelerine vakit tanındığı için mesleki eğitimde yapay zekâ becerilerinin kazandırılmasına odaklanılmalıdır.
Son olarak, tüm bu adımlara rağmen eğitim alınan alanlarda öngörülemeyen daralmalar yaşanabilecektir. Bu nedenle, beceri transferine imkân tanıyan ve işgücü piyasası tarafından tanınan kısa süreli eğitim veren ‘beceri geliştirme ve güncelleme destek platformları’ oluşturulmalıdır. Böylece, mezunlar kısa süreli eğitimler alarak istihdam imkânı olan alanlara yönelebilecek ve işsizliğe karşı yeni fırsatlara sahip olabilecektir.