Yaşar Gaga'nın hastalığı Cushing sendromu nedir?

Sezen Aksu'nun da menajerliğini yapan ünlü isim Yaşar Gaga yaşamını yitirdi. Sevenleri bu haber sonrası yasa boğuldu. Gaga kısa süre önce kalp yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alınmıştı. Ünlü menajerin ölüm haberinden sonra hastalığı cushing sendromu herkes tarafından araştırılmaya başladı Peki Yaşar Gaga'nın hastalığı cushing sendromu nedir? Belirtileri nelerdir? Detaylar haberimizde.

Şarkıcı ve ünlü menajer Yaşar Gaga hayatını kaybetti. Dört yıl önce by-pass ameliyatı olan ünlü menajer, bir aydır Çapa Tıp Fakültesi'nde çoklu organ yetmezliği nedeniyle yoğun bakımda tutuluyordu. Yaşamın yitirdiği haberinin duyulması ile birlikte sevenleri hüzünlendi. Gaga'nın hasatlığı olan cushing sendromu ise vatandaşlar tarafından araştırılıyor. Yaşar Gaga'nın hastalığı cushing sendromu nedir? Belirtileri nelerdir? Merak edilen sorularının cevapları detayları ile haberimizde...

CUSHİNG SENDROMU

1932 yılında Harvey Williams Cushing tarafından tanısı ilk kez konmuş olan kortizol hormonunun olağanın üstünde bir düzeyde olduğu durumlarda ortaya çıkan belirtiler bütünüdür.Diğer isimleri Itsenko-Cushing sendromu,hiperadrenokortisizm veya hiperkortisizm. Cushing sendromunun alışılmış nitelikleri kilo artması, obezite, kan basıncının artması (hipertansiyon), ve derinin zayıflaması sonucu oluşan çizgilerdir. Her hastada belirtilerin tümü gözlenmeyebilir. Belirtilerin ağırlığı ve niceliği hastanın ne denli uzun bir süredir kortizol etkisinde kalmasına bağlıdır. Ancak kimi belirtiler bu durumdan bağımsız, iveğen olarak da gelişebilir. Örneğin, özellikle uyluk kemiğinin baş bölgesinin iveğen doku ölümüne uğraması (akut aseptik nekroz) çok kısa bir süredir hafif izleyen, ya da yıllardır ağır izleyen Cushing sendromlu hastalarda da rastlanabilir.

Bu sendromun bulgularının çoğu Cushing sendromu'na özgü olmadığından, tanısı başka durumlarla karıştırılabilir. Örneğin, psikiyatrik düzensizlikler, çok kistli yumurtalık sendromu, metabolik sendrom, obezite gibi durumlarda Cushing sendromu'na benzer bulgulara rastlanabilir. Bundan dolayı, bir hastada hipertansiyon, yüksek kan şekeri, ruhsal bozukluklar, enfeksiyon, kanda artan pıhtılaşma eğilimine rastlanıldığında, bu sendromdan kuşkulanılmalı, ve tanı konmaya çalışılmalıdır, çünkü bu durum sağaltılabilir ve karmaşıklıkları önlenebilir bir sendromdur.

Muayene
Her ne kadar kesin tanı konulabilmesi için laboratuvar incelemeleri gerekmekteyse de, muayene yoluyla da bir takım bulgulara rastlanabilir, ve bunlar tanı konulmasında önemli rol oynayabilir. Şakak bölgesinde ve köprücük kemiğinin üstlerinde olağan olmayan yağ tabakasının birikmesi, kas güçsüzlüğü, deride yer alan lacivert renkte çizgiler (derinin zayıfladığı anlamına gelirler), huzursuzluk, bilinçte bulanıklık, ve kısa süreli belleğin zayıflığı bu sendromu çağrıştıran bulgulardandır. Eğer menstrüasyon kanamaları seyrekleşiyorsa ve daha öncesinde olağan sıklıktaysa, bu durumda da Cushing sendromu'ndan kuşkulanılmalıdır. Bu ve bunun gibi belirtiler bir süredir sürüyorsa, incelemelerin yapılması gerekir.

İncelemeler
24 saatlik idrarda proteine bağlı olmayan kortizol ölçümü ilk incelemelerdendir. Bu incelemenin daha yeni tekniklerle, ve kortizol molekülünü daha iyi ayırt edebilen yöntemlerle ölçen türleri geliştirilmektedir.

Ancak idrarda kortizol derişiminin artması Cushing Sendromuna özgü değildir. Örneğin "yalancı Cushing" gibi psikiyatrik düzensizliklerin olduğu durumlarda, süreğen ağrısı olan kişilerde, aşırı alıştırma yapma sonrasında, alkolik kişilerde, ilerleyişi durdurulamayan şeker hastalarında, ve obez hastalarda da 24 saat idrar kortizol derişimi olağan değerlerinin üstünde çıkabilir. Böyle olmasının nedeni, bu gibi durumlarda beyinde bulunan sinirsel bağlantıların CRH salgılanımını tetikleyip, hipotalamus-hipofiz-böbreküstü eksenini etkinleştirmesidir.

Buna karşın, Cushing sendromu olan hastalarda idrardaki kortizol derişimi olağan değerler içinde de çıkabilir. Bunun nedeni, kanda kortizol düzeyinin her an aynı olmaması, ve ayrıca böbreğin kortizol yapım-yıkımındaki gösterdiği değişikliklerdir. Eğer idrardaki kortizol derişimi olağan değerlerin azıcık üstündeyse, ve hastada Cushing Sendromu belirtileri en az düzeydeyse, bu durumda sağaltımı başlatmak ve idrardaki kortizol derişimini yeniden ölçmek mantıklı bir bakış açısıdır. Bunun tersine, idrardaki kortizol derişimi olağan, ancak hastada ciddi bir biçimde bu sendromdan kuşkulanılıyorsa, bu incelemeyi yeniden yapmak gerekebilir.

Deksametazon Baskılama Testi
1 mg'lık deksametazon testi, böbreküstü-hipofiz bezi arasındaki geri-beslemeden yararlanılarak uygulanan bir incelemedir. Gece 11:00 ile geceyarısı arasında bir 1 mg'lık deksametazonun ağız yoluyla alınmasıyla ve sabah saat 8:00 ile 9:00 arasında kansıvısındaki (plazma) kortizolun ölçülmesiyle gerçekleştirilir. Bu incelemenin yaklaşık Cushing sendromu olan hastalarda %8'lik bir yanılma payı (yalancı olumsuz), ve bu sendromun olmadığı hastalarda ise %30'luk bir yanılma payı (yalancı olumlu) bulunmaktadır.[5]Bundan dolayı, Cushing Sendromunun tanısı yalnız bu inceleme ile konulamaz.

İki günlük, 2 mg'lik deksametazon baskılama testi, "yalancı Cushing" olan hastaları ayırt etmek için kullanılır. Bu incelemede, 500 μg (mikrogram)'lık deksametazon ağızdan 6 saatte bir 8 doz şeklinde alınır, ve kan sıvısındaki kortizol derişimi son dozdan 2 ila 6 saat sonra ölçülür. Bu incelemenin %90 ile %100'e varan duyarlılığı ve %97-100 dolaylarında özgüllüğü vardır. Daha da kesinlik kazanılması için, bu incelemenin ardından ACTH salgılamasını uyaran CRH damar yoluyla hastaya verilip, 15 dakika ardından kandaki kortizol ölçülebilir. Bu son inceleme ile duyarlılık ve özgüllük %100'e ulaşabilir. Bu ek inceleme, yalnızca 2 mg'lık deksametazon baskılama testinde bile kesin olmayan sonuçlar veren, ve bu sendromdan yüksek düzeyde kuşkulanılan durumlarda yapılır.

Deksametazon yapım-yıkımı değişiklik gösteren kişilerde, ya da bu ilacın yapım-yıkımını etkileyen başka ilaç alan hastalarda bu inceleme yanlış sonuçlar verebilir. Özellikle sitokrom P-450 CYP3A4 enzimlerini uyaran alkol, Rifampin, Fenitoin, Fenobarbital maddeleri deksametazonun atılmasını hızlandırır, oysa karaciğer ve böbrek yetmezliği olduğu durumlarda ise, ilacın atılımı yavaşlar.

TEDAVİ

Cerrahi girişim
Cushing sendromunun en uygun sağaltım yöntemi fazla ACTH ya da kortizol üreten uru ya da bölgeyi cerrahi girişimle almaktır. ACTH'ye bağlı Cushing sendromunda bu yapılamazsa, iki böbreküstü bezinin de alınması seçenekler arasındadır. Gizli, yer dışı ACTH salgılayan urun bulunduğu durumlarda ilaç yoluyla da hasta sağaltılabilir. Cushing hastalığı durumunda ise hipofiz ışınlaması ve ilaçla sağaltım yöntemleri bir arada kullanılabilir.

Işınlama
Hipofizin ışınlaması ve ek ilaç sağaltımı, ameliyata aday olmayan hastalar için en uygun sağaltım yöntemi olabilir. Işınlama yöntemini sorunlu kılan etmenler, hastanın sağaltıma yanıt vermesinin çok uzun bir zaman alabilmesi (10 yılı bulabilir), ve ışınlama sonrasında hipofiz bezinin işlevini yitirip hormon eksikliklerine neden olabilmesidir. Eğer kortizol düzeyinin çok kısa bir süre içinde olağan değerlere çekilmesi isteniyorsa, böbreküstü bezlerini cerrahi girişimle almak daha akılcı olabilir.

İlaçla sağaltım
İlaçla sağaltım tek başına Cushing sendromu için ancak seyrek durumlarda yeterlidir, çünkü hastanın sürekli izlenmesi, ilacın ölçüsünün ayarlanması gerekmektedir.

Yer dışı ACTH salgılanan hastalarda ur sıçramamışsa bu ur cerrahi girişimle alınabilir. Bunun dışında, böbreküstü bezlerinin alınması ya da ilaçla sağaltım seçenekler arasındadır. Böbreküstü bezlerinin cerrahi girişimle alınması, tıbbi giderleri karşılayamayan, ilacın yan etkilerine dayanamayan, ilaçların olumsuz etkilerinin uzun aralıkta vücut üzerinde ciddi sonuçlara neden olabilen hastalarda daha iyi düşünülmelidir. İlaçların en yüksek ölçüde verilmelerine karşın hastanın kortizol düzeyi olağan değerlere dönmüyorsa, cerrahi girişim daha uygun bir sağaltım yöntemi olabilir.

Böbreküstü bezlerinde kötücül olmayıp yüksek derişimde kortizol salgılayan bir kütlenin bulunduğu durumlarda (gerek yalnız bir, gerek iki bezde de bulunan) cerrahi girişimle dokunun alınması uygundur. Laparoskopi yeğlenen bir yöntemdir. Ancak, kütlenin alınmasından sonra durum yineleyebilir, ve yeniden ameliyata gerek olabilir. Bunun için, ek mitotan kemoterapisine başvurulması sağaltımı hızlandırabilir.

İstanbul dahil çok sayıda kent için uyarı: Yoğun kar yağışı! İsrail'den Husilerin liderine 'Haniye, Sinvar ve Nasrallah' tehdidi! ABD'den Çin'e bir ilginç soruşturma: Bu kez neden iletkenler!
Sonraki Haber