Düşünceyi açıklama, kanaat paylaşma, ifade özgürlüğü, hür basın, haberleşmenin korunması gibi
hususlar anayasal haklarımız ve önceliklerimizdir. Demokrasinin de sürdürülebilirliği bakımından
vazgeçilmezlerimizdir…
Medyanın bunlara dair her konuda titizlenmesi ve en ufak bir ihlal görüntüsü üzerine harekete
geçmesi, feveran etmesi ise doğasının gereğidir, aksi tutum ve davranış varlığını inkar anlamına gelir.
Burada esas sorulması gereken hususlar vardır: Sözgelimi, medya basın özgürlüğünü savunurken
nerede konuşlanmalıdır? Düşünce ve kanaat özgürlüğünün bir sınırı var mıdır? Varsa bu sınırların
tespitinde, tayininde ve korunmasında medyanın duracağı nokta ne olmalıdır?
Türkiye terörizme karşı yoğun bir mücadele veriyor. Bir yandan bölücü PKK örgütü ve onun türevleri,
diğer yandan kutsal dinimizi referans gösteren ancak uzaktan yakından ilintisi bulunmayan DAİŞ ve şu
anda giriştiği kanlı darbe girişimi ile ne kadar acımasız olabileceğini gösteren, devletimizin tüm
hücrelerine kanser gibi, ur gibi sirayet etmiş olan FETÖ…
Bunlarla mücadele verirken salt eline silah alan unsurlarını temizlemek yetmiyor; çağdaş terörizmle
mücadele yöntemleri zaten yeni terörizm konseptlerinin gerektirdiği zorunluluk dolayısıyla böyle
yürümüyor. Teröristlerin bulunduğu her zeminin bir şekilde temizlenmesi ve bataklıklarının
kurutulması gerekiyor. Bataklıklarını kurutabilmek için de, öncelikle insan kaynakları potansiyelini
göze almak ve her türlü katılımı, özendirici çabayı engellemek şart. Finans yollarının tıkanması elzem.
Yuvalandıkları ve örgütlerini büyütmeye uğraştıkları özel ve kamusal imkanları ellerinden almak
mecburi. Siyasi desteklerinin, sempati kanallarının kesilmesi gerekli.
Tüm bunların yapılabilmesi de ancak kamu gücünün, otoritesinin tavizsiz bir şekilde işletilmesi ile
mümkündür.
Terörist yapılanmalarla mücadele ederken, bir kısmına dokunup diğer kısmına dokunmamak ise
bataklıkla mücadele değil, bir miktar sivrisinek temizliği gibidir. Sonuçta yine ve daha fazla
üreyebilecekleri bir ortam bırakılmış olur.
Yıllardan beri yazıp, çizip, konuşuyoruz; teröristlerin de medyası var. Medya üzerinden hem
yandaşlarına hem de kamuoyuna onlar da sesleniyorlar. Bunun için de terör medyasının da terörizme
katkı sağlayan tüm unsurlar gibi mücadelede hedef olarak görülmesi lazımdır…
PKK terör örgütünün medyasına bakınız, hepsi de örgütsel faaliyetleri ve doğrudan terör övgüsünü,
yücelemesini kendilerine iş edinmişlerdir. Bunun dışında bir faaliyetleri yoktur. Varlık nedenleri de
budur. Şimdi gündemde olan kapatılmış gazetelerine bakın, her gün atmış oldukları manşetlere göz
gezdirin, sadece terör övgüsü ve çağrısı göreceksiniz. Hal böyle olunca bu yayın organından hareketle
hiç kimse Türkiye’de basın özgürlüğünün sıkıntıya girdiğinden bahsedemez.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ve Gazeteciler Sendikası’nın kimlerin kontrolünde olduğunu
bilmediğim açıklamaları da mesleki etikle, değerlerle, hukukla bağdaşmıyor. Basın özgürlüğünü
savunmak kayıtsız şartsız her şeyin yazılıp söylenebileceği bir iklim anlamına gelemez.
Ortada terör çağrısı varsa, bu çağrıyı yapan yayın organlarına karşı hukuki denetimler ve süreçler
işletiliyorsa, birileri de bunu engellemeye uğraşıyorsa ve bunu “dayanışma” adına yapıyor ise, demek
ki dayanıştığı terör örgütüdür.
Bunun dışında kimsenin ortaya çıkıp da bunlar çok saygın yazarlardır, öykücülerdir, çevirmenlerdir,
dilciler, edebiyatçılardır, türünden savunmalar getirmesi ve bunlar üzerinden yapılan terörist
faaliyetleri aklamaya yeltenmesi doğru değildir.
Dünyanın hiçbir yerinde, demokrasisinde böyle terörist faaliyetleri arkalama, onlarla dayanışma
ihtiyacı içinde olan saygın sanatçı, yazar, şair, çevirmen, eleştirmen göremez iken kerameti kendinden
menkul, eski tüfek, terörist artığı insanlarla ne yazık ki ülkemizde sıklıkla gündem dolduruluyor.
Hayatlarının baharında vatan evlatları ülkenin dört bir yanında şehit oluyor; kalabalık meydanlarda
bombalar patlıyor, insanlar hayatlarını kaybediyor, şehirler hendekler ve barikatlarla yaşanmaz hale
getiriliyor; tepemizde uçaklar, helikopterler bombalar atarak dolaşıyor, tanklardan sivillere ateş
ediliyor ise, burada kimsenin “ama onun mesleği gazetecilik, yazarlık vb.” savunmalarla teröristleri ve
destekçilerini aklamaya kalkışmasın…
Yazarlık, sanatçılık, gazetecilik gibi meslekler terörizmle bağdaşmayan mesleklerdir; bu meslek
sahipleri de, meslek örgütleri de insanların ve mesleklerinin özgürlüğünü, onurunu korumak için
vardırlar. Terörizm insan doğasına ve onuruna aykırıdır. Terörist ipoteklere karşı durmaları gerekenler
terörün yanında olmamalıdır…