"Yazmaktan hoşlanan bir müzisyenim!"

Tuna Kiremitçi son projesiyle gündemde... Ünlü yazar ve müzisyen, "Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları" adlı projede hem yıllar öncesinden şarkılara hem de yeni şarkılara ses veriyor. Kiremitçi bu projede çok özel isimlerle performanslar da gerçekleştiriyor. Sayım Çınar son derece başarılı geçen lansman konserinin ardından Tuna Kiremitçi ile buluştu, müziğe, Galatasaray Lisesi günlerine ve edebiyatçılığına dair içten bir söyleşi gerçekleştirdi.

Sayım Çınar / sayimcinar@gmail.com

- Son derece başarılı bir lansman konseri oldu, devamında da söyleşimizi gerçekleştiriyoruz. Projeyi anlatır mısın, "Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları" fikri nasıl doğdu?

2016 yılları başında Pasaj Müzik’in sahibi Murat Doğan’ın fikri olarak başladı. "Yıllardır şarkılar yazarsın, sana özel bir proje yapalım, eskiden seslendirilmiş parçalar da olabilir, yeni parçalar da olabilir" dedi. Her ay bir şarkı çıkarttık, düzenli neşriyat gibi aslında. "Uçmak İstiyorsan" ile başladık Pamela’yla. "Gündem ne olursa olsun yapacağız bu şarkıları" dedik. Her bir sanatçı kendi ruhlarını eklediler, yedinci şarkıya sıra geldiğinde albüm haline getirdik.

- On isim seçtin toplamda.

On tanesi tamamlanınca albüm haline getirmek düşüncesi vardı, ama proje düşündüğümüzden çok daha çabuk algılandı, biz de albümü hızlandırdık. Bundan sonra da devam edeceğiz, ikinci bir seri de gelebilir.

“BENİM İÇİN ÖNCE MÜZİK VARDI ASLINDA.”

- Edebiyat dünyasıyla müziği bir arada yürütüyordun. Bu geçişi çok hissetmedik, hep müzisyendin sanki. Sıkıntı yaşadın mı?

Benim için önce müzik vardı aslında. 1996 yılında Kumdan Kaleleler’in Denize Doğru albümüyle başladım. Dağıldıktan sonra biraz da kendi zevkim için yazdığım roman çok satar olunca yazar oldum. Çok önemli bir yazar olduğumu düşünmüyorum. Yazmaktan hoşlanan bir müzisyenim diyebilirim.

- Bir yandan da kitapların hem ülkemizde hem yurt dışında okunuyor.

Dediğim gibi, romancılık kariyerimi sonlandırdım. Öykülerime, şiirlerime devam ediyorum, yazmayı bırakmadım yani. Şarkılarımın olduğu bir kitap çıkaracağım Destek Yayınları’ndan. Edebiyattan beslenerek yazdım şarkılarımı da. Bu yönüyle tabii ki hayatımda edebiyat var ve olacak her zaman.

- Özgü Namal’ın olduğu bir filmdi "Bu İşte Bir Yalnızlık Var". Filmde bir müzik grubu da vardı. Kumdan Kaleler’i getirmişti aklıma ilk izlediğimde. O günlerden neler kaldı?

O günlerden güzel şarkılar, güzel anlar kaldı.

- Yıldız Tilbe’nin yer alması nasıl gerçekleşti projede? İkna etmek zor muydu?

Ben bir ozan olarak gürüyorum onu, büyük hayranıyım. Eşim Gamze de büyük hayranıdır, yıllardır bitiremediğim bir bestem vardı, bitirmem ve Yıldız Tilbe’nin bu şarkıyı söylemesi gerektiğini düşünüyordu. Bir akşam evde karşıma oturdu, elime gitarı verdi, "Bu besteyi bitireceksin ve Tilbe’ye göndereceğiz" dedi. O gece bitirdim, devamında Yıldız Tilbe’ye gönderdik. Ertesi gün arayıp beğendiğini söyledi. Devamında çok güzel bir çalışma oldu onunla. Konsere de geldi. Görüyorum ki dinleyiciler de beğendi, çok izleniyor, çok dinleniyor.

- Birlikte söylemek istediğin isimleri nasıl seçtin projede?

Hayranı olduğum kadınları seçtim. Hepsinden çok şey öğrendim. Bana yeni dünyalar açtılar, yeni öğrenme süreci oldu benim için. Onlarla beraber bu projeyi yaşamak, şarkılarımın yeniden tanımlanması heyecan vericiydi. Bu yolculuk çok unutulmaz bunun için. En büyük başarısı da zaten bu süreçte yaşadıklarım, onlarla yaşadıklarım. Bütün bu yaşananların toplamı öğrendiklerim ve unutulmaz benim için.

- Müslüm Gürses’le de projen unutulmaz.

"Temple of the King" şarkısına Türkçe sözler yazmıştım, devamında da Müslüm Gürses söylemişti, dinleyiciler tarafından da çok beğenildi. Zaman içerisinde de külte döndü. Çeşitli sanatçılar da seslendiriyor. Büyük mutluluk tabii.

“YİRMİ YILLIK HAYATIMIN RETROSPEKTİFİ, İZDÜŞÜMÜ, FİLM ŞERİTİ GİBİ GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN GEÇTİ HAYATIM BU ALBÜMLE.”

- Nasıl albüme gelen reaksiyonlar?

İçinde 18 yaşında yazdığım "Sana Dair" de var, 2016’da yazdığım "Yine Sevebilirim" de. Yirmi yıllık hayatımın retrospektifi, izdüşümü, film şeridi gibi gözümün önünden geçti hayatım bu albümle. Tüm duygularım var, bunun için samimiyet ve hakikat var. Herkes sevsin diye yazılmış şarkılar değil bunlar, müzik emekçisi olarak tanımlıyorum kendimi zaten, yıldız olarak değil, star olarak değil, böyle bir kaygım yok. Herkese hitap etmek gibi bir kaygım da yok. Duygu ve düşünce ağırlıklı dinleyicilere ulaşmak isterim. Böyle müziklerin ihtiyacını hissediyorum ben, bu insanlara ulaşıyor benimkiler de. Olumlu tepkiler aldık hep, demek ki böyle bir ihtiyaç varmış.

- Edebiyat çevrelerinde nasıl değerlendirildi şarkıların?

Edebiyat dünyası zaten beni müzisyen olarak görüyordu, yazar olarak görmüyordu. Gerçek bir yazar olarak algılamadılar, romancılık kariyerimi bitirmemin de özel bir sebebi yok, yazmak istediğim romanlar bitti, hepsi bu.

- Türk popüler müziğine nasıl bakıyorsun?

Günümüzde alternatif müzik alanında çok şey var. Mabel Matiz, Kalben çok popüler, üstelik kendilerini değiştirmediler. Sofar’dan çıkan Sena Şener gibi önemli isimler, sesler var. Bugün nitelikli müzik dinlemek isteyen medyaya bakmıyor, kendi keşfettiklerini dinliyorlar. Biz de kendi müziğimizi öyle konumlandırdık. Büyük PR çalışmaları yapmadık bilerek, kendileri keşfetsinler istedik. Öyle de oluyor.

- Tuna Kiremitçi neden hep kadınları seçti gibi bir soru da var.

Genellikle sevda şarkıları benimkiler, kadınla erkeğin seslerinin birleşimi daha dramatik olarak doğru geliyor. Pes bir sesim var, kadın sesleriyle daha güzel tınlıyor, erkek seslerinden emin değilim. Kaldı ki albümün mutfağındakiler erkek, ayrıca diğer Atlas projem de devam ediyor. Beş tane dalyan gibi delikanlıdan oluşuyor. Dantel gibi işleyen ekibime de teşekkür ediyorum bu vesileyle. Müzikal olarak doğru tınıyı kadın sesiyle yakaladım dediğim gibi.

- Müzik seni rahatlatıyor da zannediyorum.

Hayatımdaki iyi her şeyi müziğe borçluyum. Müzik beni sosyalleştiriyor, insan içine çıkarıyor, yazı yazmaksa yalnızlık isteyen bir şey. 15 yaşımdan beri gitar çalmayı öğrendim öğreneli kopamadım müzikten. Hakan Günday, Nermin Yıldırım, Ece Temelkuran gibi yakın dostlarım da bana çok güç verdiler.

- Seni kalbinden vuran isimler kimler peki müzik söz konusu olduğunda?

Müziği çok seviyorum, tür gözetmiyorum. Müslüm de dinliyorum, klasik müzik de, ozan şarkıcılık geleneğine yakınım. Fikret Kızılok, Nick Cave, Bülent Ortaçgil, Leonard Cohen dinleyerek geldim bu günlere aslında. Onların etkileri çoktur üstümde.

- Hangi şarkılardır peki seni kalbinden vuranlar?

Zaman Zaman’ı Kızılok’un, Ortaçgil’in Bu İş Zor Yonca’sı, Teoman’ın İstanbul’da Sonbahar’ı, Pamela’dan İstanbul, Yıldız Tilbe’den Delikanlım. Ve daha ne çok şarkı…

- Galatasaray’da yatılı okudun. Son olarak o günlerden hiç paylaşmadığın bir hikayen var, dinlemek isterim tekrar.

Müzik yarışmasına katılmıştık 1991 yılında. "Kumdan Kaleler" kurulmamıştı. Çok iddialıydık. Spor Sergi’de yapılıyordu, bugünkü Lütfü Kırdar. Birincilikler istiyorduk. Beşiktaş Liselilerle, Galatasaray Liseliler birbirine girdi tribünde ve iki taraf da diskalifiye edildi. 20 yıl sonra Aylin Aslım’la tanıştım Blue Jean dergisinin gecesinde. Meğer o da Beşiktaş Lisesi’nin grubundaymış ve aynı üzüntüyü o da yaşamış. O kadar yıl sonra aynı hikayeyi yaşamış iki müzisyen…

Yatakhanelerimiz çok soğuktu, müzik odası sıcak tek yerdi, tam yatılı olarak vaktimi orada geçirirdim. Fender gitar vardı onu çalardım, kitap okurdum, piyano çalardım. Oda küçücüktü ve müzik kocamandı. Kendimi o odada keşfettim.

SuperHaber Özel Röportaj

İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu Bakan Fidan’dan Şam paylaşımı: “Misafirperverliklerini özlemişiz” 23 Aralık 2024 akademik kadro ilanları Resmi Gazete'de!
Sonraki Haber