ABD Başkanlık seçimlerinin sonuçları belli olalı çok olmuştu ama Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturup oturamayacağına dair spekülasyonlar devam ettiriliyordu. Nihayet bitti. Herkes kabullendi, seçim sonuçlarıyla birlikte “Artık ABD’de yaşanmaz, en iyisi Kanada’ya yerleşeyim” diyenlerden ses çıkmaz oldu, henüz koltuğuna oturmadan bile Trump’ın kimilerince kontrolsüz bulunan tweetleri ile birlikte Amerikan ekonomisinde bir hayli olumlu gelişmeler de kaydedilmeye başlandı…
Artık Trump’ın görevine başlamasına sayılı günler kaldı. Kabinesini kimlerden oluşturacağını açıklıyor, bunlar da kamuoyu ve senato tarafından tartışılıyor ve sorgulanıyor.
En son ABD büyükelçilerinin hepsinin geri çağrılacağını belirtmişti. Diplomasi kulislerinde Türk-Amerikan ilişkilerine katkılarının mahiyeti sıklıkla tartışılma alanına giren Ankara Büyükelçisi’nin de yakında ülkemizden ayrılacağı belirtiliyor.
Hayırlı olsun, elbette bu türden görevde bulunanlar bir şekilde ayrılacaklar. Yerlerini yenilerine bırakacaklar. Ancak, gönül ister ki, bu görevlilerin ayrılırken görev yaptıkları ülkelerde olumlu bir intiba ve ülkeler arasındaki ilişkilere pozitif katkılarla uğurlanmasıdır.
Maalesef, bu kez olmayacak. Yediden yetmişe ülkemizde insanlarımız, politika bilsin veya bilmesin bu dönemde görev yapan Sayın Büyükelçi’nin iki ülke arasındaki ilişkileri çok olumsuz etkilediği düşüncesinde buluşmaktadırlar.
Bu durumun doğmasında elbette bir tek Sayın Büyükelçi’nin şahsi tavırları, düşünceleri, kamuoyu paylaşımları etkili olmamıştır; Irak ve Suriye politikalarında Türkiye’yi sürekli denklem dışında tutmak ve ayrılıkçı terörist yapılanmaları besleyerek mesafe kaydetmek isteyen ABD’nin genel yaklaşımlarının da büyük etkisi olmuştur.
Geçtiğimiz gün ABD Beyaz Saray Sözcüsü açık bir şekilde PYD ile PKK’yı aynı görmediklerini, PYD ile sahada işbirliği yaptıklarını ve bu örgütün Astana’daki barış masasına katılması gerektiğine inandıklarını beyan etti.
Bu konuda Türkiye’nin hassasiyetlerini ve yaşadığı derin sıkıntıları bile bile, her türlü müttefiklik ve iyi ilişkiye rağmen ABD’nin bu tür bir dış politika izliyor olması elbette ki hoş değil. Bunun toplum üzerindeki etkisi de olumlu olmaz. Buna ilaveten 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin arkasında yer alanların, içinde bulunanların pek çoğunun ABD içinde hala rahatlıkla barınıyor olmaları, iade taleplerine karşı oyalayıcı bir tavır benimsenmesi de yine Türk kamuoyunda ABD’ye karşı bir hava oluşmasına yol açmaktadır.
Ülkenin değişik yerlerinde patlayan her bomba ve can kaybı, üstlenen örgüt hangisi olursa olsun hemen yine ABD’nin de sorumlu tutulduğu bir ortamı doğurmaktadır.
Burada böyle düşünen büyük geniş kitleleri elbette ki yanlış düşünmekle itham edemeyiz.
Bunun yerine ABD’nin en eski müttefiklerinden biri olan Türkiye ve Türk toplumu ile ilişkilerinin nasıl bu noktaya geldiği üzerinde durması gerekmektedir.
Ülkeler, toplumlar ve yönetimler için, bu tür bir değerlendirme kalıbına oturtulmak iyi değildir. Zira bu bakış açılarının değiştirilmesi kolay olmaz. Yerleştiği zaman maalesef kalır. Kaldırmak için olağanüstü çabalar gerekebilir.
Türk milleti, ABD ile dostluk ve müttefiklik ilişkisinin devamını arzulamakla birlikte, Obama yönetimi döneminde ayyuka çıkan olumsuz ilişki sürecinin artık bitmesini arzu etmektedir. Trump döneminde yeni bir dünya kurulmasını, kâbus gibi geçen yılların hem Türkiye ve hem de diğer tüm ülkeler bakımından daha iyi bir ilişki yönteminin benimsenmesini arzu etmektedir. ABD’nin duruşu hiç kuşku yok ki, dünya barışı açısından önemlidir.
Terörizm çok tehlikeli bir aparattır. Bu aparatı kullanmaya kalkışan ülkelerin süper güç veya en zavallı durumda olması sonuca etki etmemektedir. Mağdurları toplumların ve hatta dünyanın tamamı haline dönüşebilmektedir.
Türkiye’nin teröristlerinin, ABD tarafından da terörist olarak görülmesini gerektirecek pek çok gerçek neden bulunmaktadır. Umuyoruz ki, bu noktada kilitlenen ilişkiler yine buradan ve daha aklı başında bir yaklaşımla çözülür.
Türkiye, hem Trump yönetiminden ve hem de özel olarak gelecek Sayın ABD Büyükelçisinden bu hassasiyetlerin dikkate alınmasını beklemektedir. İki ülke ilişkilerinin iyi olması dünya barışı açısından da iyi bir girizgâh olacaktır.