Yeni Milli Eğitim bakanı Mahmut Özer, 6 Ağustos Cuma günü görevi devraldı. Devir töreninde, önceliğinin okulları açmak olduğunu söylemesi pek çok veli için sevindirici bir gelişmeydi.
Buna karşın -devam eden Covit 19 salgınından dolayı- pratiğe aktarımı kaygı uyandıran bir haber.
Salgının başından beri bir kulağımız kendisinde olan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz perşembe günü mevzuya ilişkin bir açıklama yaptı. Bilim Kurulu toplantısından sonra gerçekleşen konuşmaya damga vuran “Tüm okullar açılacak.” ifadesiydi.
Konuşmasında aşı için bir kez daha “olmazsa olmaz” vurgusu yaptı.
Aşılanmayanların yüz yüze eğitim sürecinde, düzenli olarak hastalık taşımadığını gösteren test olmak zorunda kalacaklarını da duyurdu.
Sn. Bakan'ın önemle belirttiği gibi, mevcut durumda virüse karşı kullanabileceğimiz tek silah aşı. Ve pek tabi, yeni eğitim öğretim döneminde salgınla mücadele planı, öncelik sıralanmasındaki ilk konu.
Ancak ben, ülke gerçeklerine vakıf olduğunu düşündüğüm yeni Milli Eğitim Bakanı’mızın, hem bekleyeduranlara, hem de oluşan yeni sorunlara yaklaşımını da merak ediyorum.
Mesela kanlı eylemlerle ülke ekonomisini baltalayan, toplumsal enerjiyi aşağı çeken; milli gelişimi her alanda zorlaştıran terör problemi!
Varlığı yarım asrı aşan bir gerilim ifadesi durumun eğitimle çözülmesi; görece, sorunun ortadan kalkması adına en gerekli adım. Acaba Sayın Bakan bu konuda ne düşünüyorlar.
Ya da ülkesel, bölgesel, hatta küresel darbelerin yönetildiği sanal medya platformları… Onlara global bir ağla bitişen genel medya organları hakkında verilen bilgi, bilinç oluşumu için yeterli mi? Değilse -ki ben öyle olduğu kanısındayım-,”Medya Okur Yazarlığı “dersinin güçlendirilmesi için harekete geçilecek mi?
Müfredatta bulunmasına rağmen, bireysel irade gösterebilme adına yeterli eğitim düzeyini karşılamayan “küresel iklim değişikliği” konusunda, kapsamlı bir formül geliştirme düşünüyorlar mı?
Yabancı lisan eğitiminde, lise mezunu bir gencin ortalama dil becerisi ile donanmış olma gereği ve bu hedefin yakalanamamasına yol açan sebepler artık aşılabilecek mi?
Milyarlarca lira kaynak akışıyla öğrenciye sağlanan bilgisayar ve kitaplara rağmen veliye aldırılmaya devam edilen; ciddi ekonomik yük oluşturmasının yanı sıra, devletin öğrenciye sağladığı tablet, kitap gibi materyallerin varlığını da neredeyse hiçe çıkaran kaynak kitap çılgınlığı hakkında, nasıl bir çözüm yolu düşünülüyor?
Yasak olmasına rağmen, çoğu öğretmenin online eğitimde bile yardımcı kitap istemesini ders kitaplarının yetersizliğine bağlayanların haklılık payı araştırılacak mı; haklı iseler, mevcut ders kitaplarının revizyonu gündeme gelecek mi?
Modernleşme çabasında kendi eğitim sistemini kaldırıp yerine ithal sistem oturtmuş ülkemiz, aradan bir asır geçmişken bile hâlâ eksiklerle uğraşıyor.
Önceki Bakanımız Ziya Selçuk beyin dediği gibi: ”Eğitimde model olarak kabul edilen liselerde 5-6 ders var. Bizde 16-17 ders var. Bizim çocuklarımız yüzeysel kalıyor.”
Ders sayılarının azaltılması; çocukların kendi istidatlarına uygun alanları bulabilmesi, derinleşebilmesi için Sayın Bakan’ın müjdelediği - pandeminin gadrine uğramış - girişim ne aşamada; hayata geçmesi için hangi adımlar atıldı? Şimdiki bakanımızın bu konu hakkındaki planı nedir?
Son olarak, tam zamanlı ya da durumun getirisi ile belki de seyreltilmiş periyodlarla gerçekleşir yüz yüze eğitimde, çocukların önceki eğitim-öğretim yılında maruz kaldığı kaybın telafisi nasıl yapılacak? Hastalanma durumunda devamsız olacak çocukların eksiğini gidermek için hangi tasarı düşünüldü?
Sıraladığım bu sorular bir vatandaş ve veli olarak yeni Milli Eğitim Bakanı Sn. Mahmut Özer’in hakkındaki yaklaşımını merak ettiğim konular. İnşallah cevapları hep beraber alırız.
Üstlendikleri görevin ülke ve kendileri için hayır getirmesini diliyorum.