Yine yollara düştü ve uyardı: Bu kritik durum, referandumdan daha önemli!
Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, ilk günkü gazetecilik heyecanıyla, haber nerede ise orada olmayı sürdürüyor.
Referandum öncesi, son olarak "hendek krizi" sırasında ziyaret ettiği Diyarbakır'a giden Kemal Öztürk izlenimlerini okurları ile paylaştı.
Tarihi halk oylaması özelinde bölgede temaslarda bulunan Kemal Öztürk, buna karşın farklı bir uyarıda bulundu.
Öztürk, "Kürt halkı duygusal olarak PKK'dan koptu, HDP'den uzaklaştı. Bu nedenledir ki, Kürt sorunu çok önemli bir evreye girdi. PKK ve HDP'den uzaklaştı ama devletle de kucaklaştığını söylemek için henüz erken. Halk oylaması nedeniyle buralara geldim ama tespitim, şu andaki kritik durumun halk oylamasından daha önemli bir eşikte olduğu yönündedir." diye yazdı.
İşte Kemal Öztürk'ün o köşe yazısı;
- Kürtlerin devleti
Diyarbakır'dayım. Uzun ara vermiştim, geldiğime yine çok mutlu oldum. Mutluluğumun sebebi kahvaltının ve yemeklerin güzelliği değil sadece tabi! Bölgenin, insanlarının dinamizmi ve enerjisi her zaman beni mutlu etmiştir.
Her seçim öncesi, her kriz döneminde buraya gelip, sokağı, kanaat önderlerini, kahvede insanları dinlerim, gözlerim. En son PKK'nın hendek teröründe ve 1 Kasım seçimlerinden hemen önce gelmiştim.
ÇOK KRİTİK BİR EVREYE GİRİLDİ
O günden beri iddiam şudur: Kürt halkı duygusal olarak PKK'dan koptu, HDP'den uzaklaştı. Bu nedenledir ki, Kürt sorunu çok önemli bir evreye girdi. PKK ve HDP'den uzaklaştı ama devletle de kucaklaştığını söylemek için henüz erken. Bugün görüştüğüm siyasiler de, idari yöneticiler de hala bu kucaklaşmanın olmadığı yönünde hemfikirler.
Halk oylaması nedeniyle buralara geldim ama tespitim, şu andaki kritik durumun halk oylamasından daha önemli bir eşikte olduğu yönündedir. Gerçekten yüz yıldan beri süren Kürt sorununun ve 50 yıla varan terör sorununun bitirilmesine en yakın olduğu zamandayız.
Kürtlerin devletle kucaklaşması, helalleşmesi ve geçmişi unutması için en uygun dönem, bu dönem. Zira Kürtlerin Erdoğan'a olan inancı ve güvenci çok canlı. Hala bu sorunu ancak Erdoğan'ın çözebileceğine inanıyorlar.HDP ve PKK'nın hendek terörüyle nasıl hayatlarını perişan ettiğini gördüler. Devletin güvenlik açısından kararlı ve sert biçimde terörün üzerine gittiğini, çok ciddi zayiatlar verdirdiğine şahit oluyorlar. Tüm bu sert güvenlik politikaları izlenirken, eskilerin hatasına düşmeden, halkı potansiyel terörist olarak görmüyor güvenlik bürokrasisi. Bunu da hissettiriyor.
Terör olmadan, bombalar patlamadan, huzur içinde yaşamanın ne demek olduğunu anladılar ve sevdiler. Bir İzmirli gibi, bir Samsunlu gibi, bir Ankaralı gibi, belediye hizmetlerinden faydalanmak, onun rahatlığını yaşamak nasıl bir duygu, şu anda sokağa yansıyor. HDP'li belediyelerin beceriksiz ve terörle ilişkili yönetiminden sonra, atanan kayyumların ne kadar iyi çalıştığına da şahitler.
KÜRTLERİN DE DEVLETİ
Tüm bunlardan dolayı, belediyelere kayyum atanmasına, HDP'li vekillerin tutuklanmasına ses çıkarmadı halk. PKK'nın tüm eylem çağrılarını reddetti. Bu açıktan örgüte karşı bir tavırdı. Hem de kahramanca bir tavır. Lakin yine de yılların sorunları, kötü hatıraları ve acılarının doldurduğu bir bagajı da beraberinde taşıyorlar maalesef.
Tarihi Hasan Paşa Hanı'nda otururken, yerel bir siyasetçi bu durumu şöyle tarif etti: “Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kürlerin de devleti olduğunu, onların da koruyucusu, sahibi, dostu olduğunu daha çok hissettirmesi gerek.”
Belki bu duyguyu batıda yaşayanlar çok hissedemeyebilir. Ancak terörün vurduğu şehirlerde, neredeyse her aile bir şekilde bundan etkilendi. Aile ferdi, akrabası, yakını öldü, yaralandı, işkence gördü, sıkıntı çekti. Yanı başında yankılanan bu acıyı, hemen unutmak, öyle kolay olmuyor.
Neden devletin doksanlı yıllarda yaptığı haksızlıkları bir türlü unutamadıklarını ancak buralara gelip, o insanlarla vakit geçirince anlayabilirsiniz.
Bu devletin, Kürtlerin de devleti olduğunu hissettiren bir yönetim var aslında iktidarda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt sorununun çözümü konusunda, Cumhuriyet tarihi boyunca en cesur adımları attığına hepimiz şahit olduk. Nedense burada bu konu bilinmesine rağmen, hep bir şüphe, kaygı, beklenti yine de var. Belki daha çok iletişim çalışmasına ihtiyaç var. Dedim ya, bu sıcak topraklarda hayat başka türlü akıyor.
DİYARBAKIR'DA EVET YÜKSELİŞTE
Diyarbakır'ı sessiz ve güzel gördüm. İnsanlar sokakta huzurlular. 16 Nisan halk oylaması için de beklenti 'evet' oylarının yüksek çıkacağı yönünde. HDP'nin güçlü bir oyu var burada. Buna rağmen halk oylamasında şaşırtan bir oy dağılımı olacak gibi gözüküyor.
AK Parti İl Başkanı'na söylediğimi burada da yazayım. Durum halk oylamasını da aşan önemde. Bunun için ayrı bir kampanya, ayrı bir strateji yapmak lazım. Kürtlerin de devleti olan Cumhuriyetin, yüzleşme, helalleşme, kucaklaşma… adına ne dersek diyelim, bir şekilde bunu hissettirmesi lazım. Kürtler Suriye'de, Irak'ta kurulacak bir devletin parçası olmak istemiyor. Bu çok açık. İstanbul'u, İzmir'i bırakıp, Kobani'yi, Cezire'yi kim tercih eder?!