"Yurtta barış, dünyada barış" sözünün önemi nedir? Atatürk bu sözü ne zaman söyledi? İşte Türkiye ve dünyadaki durum...

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" (Yurtta barış, dünyada barış) sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin hem iç hem de dış politikadaki duruşunu ve felsefesini belirleyen en önemli ilkelerden biridir. Peki, "Yurtta barış, dünyada barış" sözünün önemi nedir? Atatürk bu sözü ne zaman söyledi? İşte Türkiye ve dünyadaki durum...

 "Yurtta barış, dünyada barış" ifadesi, ilk defa 20 Nisan 1931'de Atatürk tarafından seçim dolayısıyla millete hitaben yapılan bir beyannamede şu şekilde dile getirilmiştir:

"Cumhuriyet Halk Fırkasının müstakar umumî siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kâfidir zannederim: Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz."

Bu söz, Türkiye'nin bağımsızlığını koruma ve uluslararası barışı destekleme kararlılığını yansıtan bir ilke olarak kabul edilmiştir.

Liderlerin açıkladığı ilkeler hem genel hem de özel olarak söylendiği dönemdeki şartlara göre değerlendirilebilir. Bir anlamda temel yol haritası niteliğindeki "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" sözü de o dönemin şartlarına göre de incelenmelidir. 

Tarihsel Bağlam ve Atatürk'ün Sözü Söylediği Dönem

1931 yılı, Türkiye Cumhuriyeti'nin genç bir devlet olarak çeşitli iç ve dış sorunlarla yüzleştiği bir dönemdi. Atatürk'ün bu sözü dile getirdiği zaman diliminde, Türkiye Cumhuriyeti henüz 8 yaşındaydı ve ülke, Kurtuluş Savaşı'nın yaralarını sarma, yeni bir devlet yapısı kurma ve ekonomik reformlarla modernleşme sürecindeydi. İçeride, cumhuriyetin temellerini sağlamlaştırmak, laiklik ve milliyetçilik ilkeleri etrafında toplumu yeniden şekillendirmek için yoğun bir çaba gösteriliyordu.

Dışarıda ise dünya, Birinci Dünya Savaşı'nın izlerini hala taşıyordu. Avrupa, Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan anlaşmaların getirdiği dengesiz ve kırılgan barış düzenini korumaya çalışıyordu. 1929’da başlayan Büyük Buhran, tüm dünyada ekonomik ve sosyal istikrarsızlıklara yol açmış, bu da birçok ülkede faşist ve totaliter rejimlerin yükselişine neden olmuştu. Bu dönemde Almanya’da Adolf Hitler'in iktidara gelmesi, Japonya'nın Asya'da genişleme politikaları ve İtalya'nın Afrika kıtasındaki sömürgecilik faaliyetleri, dünya çapında yeni bir çatışmanın, yani İkinci Dünya Savaşı'nın habercisi olmuştur.

Atatürk, bu karmaşık ve tehlikeli uluslararası ortamda Türkiye'nin barışçıl bir politika izlemesi gerektiğine inanıyordu. Ona göre, yurtta barış sağlanmadan dünyada barış sağlanamazdı ve aynı şekilde, dünyada barış olmadan yurtta barış kalıcı olamazdı. Atatürk, "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini, Türkiye'nin uluslararası arenada daha dengeli, barışçıl ve tarafsız bir duruş sergilemesini sağlamak için bir yol gösterici olarak kullanmayı amaçlamıştır.

Atatürk savaşların vatan savunması haricinde cinayet olduğuna inanırdı. Ancak büyük lider için vatan kavramının da ciddi bir önemi vardı. Vatan için atılacak adımların bu ilke çerçevesinde değerlendirilmemesi gerekirdi. Örneğin Atatürk'ün vatan kavramı içinde Hatay da vardı. Hatay ile ilgili yapılan çalışmalar meyvesini Atatürk'ün vefatından sonra verdi. Misak-ı Milli toprağı da olan Hatay, 1939 yılında Anavatan'a kavuştu. 

Yine Boğazlar Meselesi de benzer şekilde ele alınabilir. Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi çerçevesinde ele alınsaydı Atatürk, büyük önem verdiği Lozan'daki durumu kabullenir, Boğazlar uluslararası komisyon tarafından yönetilmeye devam ederdi. Ancak Atatürk diplomatik ve uluslararası hukuk bağlamında çalışmalarını yoğunlaştırdı ve 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile başarıya ulaştı. 

Bu hamleler Atatürk'ün sorunların, anlaşmazlıkların sulh, yani barış içinde, diplomasi, uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesi taraftarıydı. Ancak vatan savunması/toprağı söz konusu olduğunda da bir adım geri adım atmayacağı, gerekirse askeri mücadele yürüteceği gerçeği de ortadaydı.

"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" İlkesinin Anlamı ve Önemi

"Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet politikası olarak benimsediği ve 1961 ile 1982 Anayasalarında da yer bulan temel dış politika prensibidir. Bu ilke, sadece bir parola değil, aynı zamanda bir üstün hukuk kuralı olarak kabul edilir ve devletin her türlü faaliyetinde yönlendirici bir nitelik taşır.

Bu ilkenin iç politikadaki anlamı, ülkede huzur ve güven içinde yaşamayı, toplumun farklı kesimleri arasında barış ve istikrarı korumayı ifade eder. Atatürk, Türkiye'de huzurun sağlanmasının sadece ülke içindeki düzen ve güvenlikle değil, aynı zamanda vatandaşların refahı ve özgürlükleriyle de doğrudan ilişkili olduğunu vurgulamıştır. Toplumda birlik ve beraberliği sağlamak, milli dayanışmayı güçlendirmek bu ilkenin temel unsurlarındandır.

Dış politikada ise "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, milletlerarası barış ve güvenliğin korunmasını hedefler. Atatürk'ün bu sözü, Türkiye'nin barışçıl ve uzlaşmacı bir dış politika izleyeceğinin teminatı olarak görülmüştür. Türkiye, bu ilke doğrultusunda, diğer ülkelerin iç işlerine karışmama, saldırganlık politikalarından kaçınma ve uluslararası hukuka saygı gösterme gibi prensiplere bağlı kalmayı taahhüt etmiştir. Bu yaklaşım, Türkiye'nin 20. yüzyıl boyunca birçok uluslararası anlaşmazlıkta arabulucu rol oynamasına ve bölgesel barışın korunmasına katkıda bulunmasına olanak sağlamıştır.

"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" İlkesinin Günümüzdeki Rezonansı

"Yurtta sulh, cihanda sulh" ifadesi, sadece Atatürk döneminin politik bir sloganı olarak kalmamış, günümüzde de Türk dış politikasının temel taşı olarak varlığını sürdürmektedir. Bu ilke, küresel ölçekte barış ve istikrarın sağlanmasının ülkeler arası iş birliği ve karşılıklı anlayışla mümkün olacağı anlayışını temsil eder. Modern dünyada yaşanan çatışmalar, terörizm, ekonomik krizler ve insan hakları ihlalleri göz önüne alındığında, Atatürk'ün bu ilkesinin önemi daha da belirgin hale gelmektedir.

Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" vizyonu, ülkelerin yalnızca kendi ulusal çıkarlarını gözetmek yerine, küresel barış ve güvenliğe katkıda bulunmaları gerektiğini vurgulayan bir çağrıdır. Bu anlayış, günümüzde de Türkiye'nin uluslararası platformlarda sergilediği politikaların ve girişimlerin merkezinde yer almaktadır. Türkiye, Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla barışın ve güvenliğin sağlanması için aktif bir rol üstlenmeye devam etmektedir.

Sonuç olarak, "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, Mustafa Kemal Atatürk'ün barışa ve uluslararası iş birliğine olan inancını yansıtan evrensel bir değer olarak kabul edilmektedir. Bu ilke, Türkiye'nin ulusal güvenlik politikalarından dış politikadaki duruşuna kadar geniş bir yelpazede etkisini göstermekte ve Türk milletinin barışa olan bağlılığını simgelemektedir. Atatürk’ün bu vizyoner yaklaşımı, Türkiye'nin geçmişte olduğu gibi bugün de barış ve istikrarın korunmasına yönelik çabalarının temelini oluşturmaktadır.

Sivasspor Kasımpaşa maçı ertelendi mi? Sivasspor Kasımpaşa canlı maç izle beIN SPorts 1 şifresiz canlı izle Galatasaray 8 Aralık'ta burada maç yapacak! İşte Sivasspor'un zemini
Sonraki Haber