CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde muhalefette bulunan 6 siyasi parti genel başkanı buluştu. Buluşma tarihi oturma biçimine, sırasına karar verilemediği için bir hayli gecikse de yuvarlak masa ve yemek formülü ile sorun aşıldı.
Bir araya gelen genel başkanların “güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş anayasası” konusunda yapılan çalışmayı değerlendirip kamuoyu ile paylaşacakları beklentisi ise 28 Şubat tarihine kaldı.
“O yuvarlak masada HDP var mıydı, yok muydu, niye yoktu?” tartışmalarına bir de gün olarak “Neden 28 Şubat?” sorusu etrafında değerlendirmeler eklendi…
HDP var mıydı? Fiziken yoktu. Ruhen orada idi.
Eğer HDP olmaz ise, o masa etrafında bir araya gelmek sonuç doğurmayacağı için görünüşte HDP’siz ama gerçekte HDP’nin CHP ile temsil edildiği bir toplantı oldu.
Nitekim CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu sorulan sorulara verdiği cevapta HDP ile hiçbir sorunlarının olmadığını gerektiğinde görüştüklerini ve yine görüşeceklerini söyledi ki, HDP tarafından “O masada niye biz yoktuk?” türü çıkışının da aslında manasız olduğunu gösterdi.
HDP fiziken yoktu, olması da mümkün değildi.
Eğer HDP fiziken olsa idi Sayın Meral Akşener ve Sayın Gültekin Uysal o masaya oturmazdı. Oturamazdı.
Tabanlarına bunu anlatmaları mümkün olmazdı.
Tayyip Erdoğan’ı indirmenin tek yolunun bu olduğunu söylemeleri seçmenlerini iknaya yetmezdi.
CHP yıllardan beri bir görünür, bir görünmez ilişki modeli ile kendi seçmen kitlesini HDP’ye ikna etti, alıştırdı, hatta daha da ileri bir noktaya taşıdı, HDP söylemlerini parti yöneticilerinin diline pelesenk ettirdi.
Dolayısıyla masada oturmuşlar oturmamışlar çok bir şey değişmiyor…
Deva, Gelecek ve Saadet partisi yönetimi ve tabanı için de HDP ile ilişkiler normal ve zaten zaman zaman görüşüp fotoğraflar veriyorlar.
Öyle ki, bir sonraki buluşmada HDP’nin de bulunması teklifinin Ali Babacan tarafından dile getirildiği, kabul görmediği söyleniyor.
Davutoğlu ise toplantının rahatsız edeni olarak kamuoyuna yansıdı.
Bilmiyoruz, ne kadar doğrudur söylenenler ama “7 Haziran sonrası Başbakan olarak istikşafi görüşmelere devam ettiğini düşünüyor” ve toplantıda da bu eda içindeydi, diye vasfediyorlar…
Kısacası tartışmaların HDP’nin varlığına veya yokluğuna kilitlenmesi çok da anlamlı değil. HDP ile ittifak adına görüşmeleri CHP yürütüyor ve her ne olursa olsun son tahlilde adayı da, sistemi de CHP belirleyeceği için, diğerlerinin oradaki varlığı duruma tabanlarını alıştırmak.
Biraz da partilerinin kurumsal kimliklerinin devamı için ne elde edebilirlerse onun için çabalamak…
Yoksa diğer partilerin sözlerinin pratikte bir anlamının olmadığı açık.
Aday belirleme süreçlerinde söz haklarının olduğunu düşünüyorlarsa yine yanlış bir düşünce.
Sayın Kılıçdaroğlu son çıkışlarıyla adayın kendisi tarafından ve kendisi olarak belirleneceğini çok kuvvetli bir şekilde ortaya koydu.
Millet ittifakının paydaşlarının buna mukabil memnun olmasalar bile yapabilecekleri çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum.
En fazla söyleyebilecekleri, Recep Tayyip Erdoğan karşısında seçilme şansının zayıf olacağıdır ki, bunun da Kılıçdaroğlu’nca çok önemsenmediği belli.
CHP’nin hesabı seçimin ikinci tura kalacağı ve herkesin ikinci turda “tıpış tıpış” CHP’nin adayına yani Kılıçdaroğlu’na oy vereceği yönünde.
Yuvarlak masadan çıkan sonuç bana göre böyle…