S-400’ün gelişi üstünü örtse de AK Parti’de yangın var. Alevler bastırılmaya çalışılıyor ama dumanları herkes görüyor.
Bu girişi okuyan aklı başında olmayan birileri, “Sen nasıl bizim yok dediğimize var dersin” diye kızabilir.
Benim sözüm aklı başında olanlara.
Ortada kriz varsa, önce durum tespiti yapılmalı;
Bir, Erdoğan’ın yola çıkarken kayığa aldığı, kayık gemi olduğunda da kaptan köşküne koyduğu isimler yeni parti kurmak için çalışıyorlar.
En az iki partiden söz ediliyor. Sonuç öyle mi olur, emin değilim.
İki, vekiller, Erdoğan’a bağlılık sözü verseler de, ülkem siyaset tarihi o sözlerin unutulduğu örneklerle dolu.
Vekiller, etkisiz elemanlıktan fena halde rahatsızlar.
Üç, iktidar destekçisi medyada kimileri yavaştan kapıya yanaşma manevraları yapıyorlar.
Dört, iktidar çevresinde az çok felsefi derinliği olanlar, eleştirilerini sakınımsız kamuoyu önünde paylaşıyorlar.
Öyleyse…
Klasik yanlışa düşmek kolay.
Kriz yönetimini liderin kucağına/kudretine bırakıp ondan medet umulur.
Erdoğan’ın vekillerle toplantı yapması gibi.
Halbuki.
Post-modern akıl devreye sokulmalı.
(Modern akıl iflas etti. Örnek çok: Matematikçiler Derneği Başkanı profesör telefon dolandırıcılarına parasını kaptırdı.)
Ben olsam;
Bir, bana yakın olanlarla kurduğum istişare kurulunun yanına, beni en çok eleştirenlerden de bir kurul kurarım.
Zor. Ama şart.
İki, medyaya kendi getirdiklerimi kendim götürürüm. Merak etmeyin daha kötüsü olmaz.
Zor. Ama şart.
Üç, Beştepe’den bakanlıklara, etrafa yerleşmiş, kendi kasalarını doldurup, iş çıktıları ortada olmayan asalak tayfayı uzaklaştırırım.
Zor. Ama şart.
Dört, kendimi savunmak yerine, mevcut olanı anlamak için tüm olanaklarımı kullanırım.
Beş, popüler kişilerle ilgili tavrımı gözden geçiririm. Popüler kişi ağırlığı olmayan kişidir. Medet ummam.
Altı, milletin kafasında haksız zenginleşme, yolsuzluk algısı varsa, bunu yıkmanın yolu kurban vermekten geçer.
“Her şeyi herkesten çok bilenler”le dolmuş bir ortamda, “Amaaan bana ne?” demem lazımken… Yazdım.
15 TEMMUZ
15 Temmuz darbe girişimi surda gedik açmadı, bende açtı.
Ülkede hasar tamir edildi, bendeki edilmedi.
O kara gecede güzel oğluyla birlikte dostum Erol Olçok’u kaybettim ya, bir yanım viran duruyor.
Siyasal iletişimi konuşacak, hayatı demlendirecek, yüreği besleyecek dostum gitti ya.
İçimdeki gedik, hayatımdaki hasar öylece duruyor.
YÖK BAŞKANINA AÇIK MEKTUP
Hocam,
Mahkeme, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nurdoğan Rigel’i, öğrencisine kasıtlı düşük not verdiği gerekçesiyle 5 ay hapisle cezalandırdı.
“Üniversite” kavramına ters bir durum.
Hoca ve öğrenci sorunlarının çözüm yeri üniversitenin içidir.
Mahkemeler “suç” iddiasında devreye girebilmeliler.
Ötesi üniversitenin iç meselesidir.
Çünkü;
Bir sınav kağıdı mahkemeye giderse, mahkeme bilir kişi atar. Kağıdı başkaları yeniden okur.
Özellikle sosyal bilimlerde, bir sınav kağıdı kaç hoca tarafından okunursa o kadar farklı not alır.
Birinin sıfır verdiğine bir başkası 100 verebilir.
Sosyal bilimlerde iki artı iki dört etmez. Etmemelidir.
Aynı soruda her hoca, farklı bir cevap bekleyebilir.
Bu nedenle bilirkişi atanması, adaleti sağlamaz.
Nurdoğan Hocaya yapılan haksızlığı gidermek size düşüyor.
Bu yazıdan iki sonuç diliyorum;
Bir, Nurdoğan Hoca temyize gittiğinde itiraz dilekçesine bu yazıyı koysun.
İki, hocayı davet edip “aslında ne oluyor” diye sormanız.
HER KİM Kİ…
Her kim ki;
Pakistan Başbakanı Khan’ın tasarruf tavrını örnek alır,
Şeyh Edebali’nin öğütlerini aklında tutar,
Annesinin tembihlerini unutmaz,
Makamı yükselirken gönül alçaltmayı bilir,
O kişi tüm kalpleri kazanır.
BİZE NE ÇEKTİRDİN BE AHMET HAKAN
Ahmet Hakan, “Erdoğan’ın uçağına asla binmem” demiş de, sonra da gidip binmiş.
Kıyamet koptu.
Ahmet bu, canı ne isterse onu yazar.
Onun her yazdığını, kutsal kelâm gibi kabul ediyorsanız Ahmet’e değil, kendinize kızacaksınız.
ÜNİVERSİTE NE DEMEK?
Bu yıl ilk defa öğrenci alacak bölümler açıklanmış.
“Ev tekstil tasarımı” var.
“Pastacılık ve ekmekçilik” var.
“Seramik tasarımı” var.
Size de “üniversite” ile “meslek okulu” birbirine karıştırılıyormuş gibi gelmiyor mu?
AMAAAN BOŞVER
Bodrum civarlarında. Bir televizyonun yöneticisiyle karşılaştık.
Ailece oturduk lafladık. Siyasi gündeme daldık.
Bizimki “Seçim gecesi keşke seni konuk etseydik” demesin mi?
“Valla dedim, “seçim gecesi, eski kavramlarla yeni durumları konuşup duruyordunuz. Pek bana göre değildiniz.”
SAĞLIK HABERLERİNDE UYANIK OL
Haber: Yaşlanmayı önleyen buluş.
Özeti: Vücudun yağ ihtiyacı olan yeri tespit edilir. Vücudun başka yerinde fazla olan yağ alınır, işlemden geçirilir, ihtiyaç olan yere enjekte edilir.
Ve fakat. Haberde yağ alınan yerde oluşacak çukurlukları yazmayı unutmuşlar.
Aman deyim, uyanık olun.
Sağlık haberlerinde hep bir şey eksik yazılır.
NE GÜZEL
Deniz Zeyrek, Bereket TV’yi izlerken arıcılıkla ilgili ilginç şeyler öğrenmiş.
Ben de Deniz’den öğrendim.
Ne varsa, alternatif kanallarda var. Ötesi boş.
ÇEVRE BAKANINDAN İSTİRHAMIMDIR
Menderes’te, nedense manzaraya nazır yerde orman yandı.
Turizmin göbeği Dalaman’dan Göcek’e orman kül oldu.
Sayın Bakan Murat Kurum, yangınlardan sonra o arazilerde neler olacak?
Kutsal görev gibi takibini yapsanız…
Orman ve kamu vicdanında yükselirsiniz.
İSTANBUL’A GİDECEK ANKARALILARA ÖĞÜTLER
İstanbul’a arabasıyla gitmeyi kafaya koymuş arkadaşıma dedim ki;
İstanbul dediğin, metrekareye kaç magandanın düştüğü bilinmez bir şehir.
Arabanın kapılarının kilitli olduğundan emin ol.
Arkandan sıkıştıran olursa yol ver, defolsun gitsin.
Arabasını önüne kırarsa frene bas, sorun etme.
Yan arabada biriyle sakın göz göze gelme, gülümseme, yanlış anlayıp arabana girişebilir.
Cam açıp Boğaz havası almaya kalkma, nene gerek, yetmiyor mu Ankara havası?
Çabuk git, hemen gel. Bize lazımsın.
BENİ BU TEZATLAR MAHVEDİYOR
Pucca uyuşturucuya özendirmekten 7 yıl hapis, 66 bin TL para cezası almış.
Pucca kim?
Şöhretini fütursuzca yazmasına borçlu biri.
Yine öyle yapmış. Yazmış.
Ve fakat.
Televizyonlar cinayet işlemeye, işkencelerden geçirmeye özendiren dizilerle dolu.
Seyrederken özenmiyoruz da okuyunca mı özeniyoruz?
Halbuki göz, beynin yerini alalı epeyce oldu.
HER YOL MÜBAH OLMASIN
Galatasaray, kebapçı döven Fatih Terim’i teknik direktör yaptı.
Tamam.
Şimdi de, evli bir kadına sarkmaktan gündem olmuş Arda Turan’ı transfer edecekmiş.
Her geçen gün, Galatasaray taraftarı olmaktan soğuyorum.
Kalbim Altınordu’ya doğru kayıyor.
AKLIMDA KALAN
23 Nisan’ın 100. Yılı coşkusu için geri sayım: Bu konuyu yazmaya devam ediyorum. Aha, kaldı 284 gün. 19 Mayıs’ın 100. Yılını görmezden geldik, hiç değilse 23 Nisan’ın 100. Yılına bunu yapmayalım. Belediyelerce popçulara para aktarıp geçiştirilmeyen, TRT’ye hapsedilmeyen, toplumun her kesiminin, her yaştan insanın içinde olduğu, festival havasında coşkulu bir 23 Nisan kutlama hazırlıkları için geç kalıyoruz. Geçen haftaki yazıdan bu yana, ülkede festival havası olacaksa, ücret almadan konser vereceğini söyleyen sanatçılar oldu.
23nisanfestivali@gmail.com ‘da fikir bankası oluşturuldu. Yazdığınız fikirleri muhataplarına ileteceğiz. Beş hashtag açıldı: #bu23nisandaherkescocukolsun , #23nisanfestivalindevarmisin , #icimdekicocugunbayramivar #23nisanhepimizin #23nisanın100ü
Haydi siz de coşkuya dahil olun.