Hayırlı olsun. Siyasi sistem değişikliği çok az bir fark ile kabul edildi. İçime sindi mi?
Hayır. Bu sonuç ne 'Evet' diyenin, ne de 'Hayır' diyenin içine sinmez, sinmemeli. Çünkü sıradan bir hükümet seçimi değildi bu, kökten bir siyasi sistem değişikliği kararı idi. Böyle bir kararın yüzde 70-80 nisbetinde bir katılımla kabul edilmesi yahut reddedilmesi çok daha uygun olurdu. Bu sonuçtan ille de bir kazanan-kaybeden çıkartılması gerekiyorsa, şunu derim;
Kazanan millet, kaybeden darbeci sistem oldu!
O kadar!
Bu süreçteki en doğru soruyu 19 yaşında mavi kafalı bir genç kız sordu bana:
“Herkes bu sistemden şikayetçi de değiştirmek için niye kimse kılını kıpırdatmıyor?”
Darbeci sistemin kaybetmesini sağlayan “kıl farkı”, işte bu soruyu sorabilenlerin sayesindedir ve gerçek zafer onlara aittir!
Birileri gerçekten, samimi olarak kılını kıpırdattı ve bu kıl farkı, toplumun en az yüzde 90’ının nefret ettiğinden emin olduğum siyasi sistemi sandığa gömdü, tarihin çöplüğüne attı.
Türkiye halkı, bu referandum ile bir samimiyet testine tabi tutuldu ve ne yazık ki herkes sınıfta kaldı.
Evetçilerde de Hayırcılarda da “asabiyet” yani siyasal ve sosyal ırkçılık, aklın önüne geçti, samimiyetsizliğimiz gün gibi açığa çıktı.
İyi tarafı şudur bu manzaranın; yok kimsenin kimseden farkı!
Her şeye rağmen, yıllardır masalara vura vura “Allah aşkına değiştirin bu lanet olası sistemi!” diye bağırmış bir adam olarak, ben istediğim neticeyi aldım ve sistem bal gibi değişti.
Bundan sonra ne yapacağız, ona bakalım!
İki yıl sonra, 2019’da yeni sisteme göre hükümet ve başkan seçilecek.
Nasıl bir hükümet ve başkan arayışında mı olacağız?
Yoksa ille de odunum mavalına devam mı edeceğiz?
İkincisi zor. Çünkü yeni sistem odunculara o kadar yüz veren bir sistem değil. Seçilecek hükümet ve başkanın önünde öyle yüzde 10 falan değil, yüzde 50’lik bir baraj koyuyor. Aday olanın bu barajı aşabilmek için kırbasına çok su doldurması gerek. Aday adayı olmak için bilmem kaç lira yatırıp da “Seçilmek için 1 trilyon, 2 trilyon da olsa harayacayık!” diyerek, seçildikten sonra 3-4 trilyonu cebe indirmeyi hayalleyen herze vekil tipinden de, türünden kurtulmak da yeni sistem sayesinde mümkün olacak.
Siyasi sistem değişti, peki biz değişebilecek miyiz?
Zurnanın zırt dediği yer burası...
Evetçilerin de, Hayırcıların da samimiyetsizliğini yüzüne çarpan bu referandum sonucundan, kişisel, kurumsal ve toplumsal mesajı doğru okuyup, sayı ile kendimize gelecek miyiz?
Umarım...
Siyasi sistemler insan içindir, seçimleri insanlar yapar ve yönetime insanlar seçilir!
Ben bu iki yıllık süreçte öncelikle aday olacaklardan “insan” olmalarını talep edeceğim!
“Political Animal” olmaları beni ilgilendirmiyor, insan olup olmadıklarına bakmak istiyorum.
İnsan olmanın ise; bu toplumun öz kültüründe kodları belli:
İnsan; her kararını pürüzsüz bir adaletle verecek!
İnsan; pürüzsüz adaletle karar verebilmek için her olay ve olguya taraftar değil, şahit nazarıyla bakacak!
İnsan; şahit nazarıyla bakabilmek için her olay ve olguyu en az 99 değişik açıdan tahlil ederek anlamaya çalışacak ve öyle anlatacak!
İnsan; verdiği kararın içine kendi nefsini, anasını babasını, akrabalarını, eşini dostunu, en önemlisi duygularını katmayacak!
İnsan; her işinde rızâyı esas alacak ve her ne olursa olsun hiç bir şeyi bir başkasına asla dayatmayacak.
İşin sırrı sonunda...
Rızâ kavramı nasıl bir insan, nasıl bir kurum, nasıl bir toplum olunacağının başlangıç ilkesi. Bu ilkeden en ufak bir sapma, kişisel, kurumsal ve toplumsal yıkıma yol açıyor.
Tarih ve “inandık” dediğimiz Kitap, bunun örnekleriyle dolu.
Her iş ve oluşta rıza aranmadıkça, o işin ve oluşun akıbetinden hayır çıkmayacağını kafamıza, gönlümüze, her hücremize kazımamız gerekiyor!
Rızâ toplumu mu olacağız, nizâ toplumu mu olacağız?
Önümüzdeki kavşakta vereceğimiz karar budur.
Gerçekten samimiyetle “inanıyoruz” diyorsak Nisâ Suresi 135’inci ayette yazılı olan prensip Anayasa metni olarak hepimize yeter de artar bile. Başkaca bir cümle gerekmez!
“Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır.
Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.”
Herkes içine baksın ve hesabını buna göre yapsın!
Sen bilirsin Leylâ!