Anayasa değişikliği sistem değişikliği mi?
İlk anayasamız olan Kanun-i Esasi’den beri Anayasa tartışmaları devam ediyor. Anayasa üzerine tartışmalar bitmesi zaten mümkün değil. Muhtemelen bundan sonra da devam edecek. Mevcut anayasada defalarca değişikliğe gidildi, pek çok maddesi değişti, hatta iki kez değiştirilen maddeleri bile oldu. Bu değişikliklerin tamamına ilişkin olarak da yapılırken itiraz edenler ve taraftar olanlar vardı. Ayrıca değişiklik yapılan konular da dâhil anayasa üzerine tartışmalar olduğuna göre zaten normali de bu, olağanüstü bir durum yok demek lazım.
Parlamentolar elbette Anayasa metinleri gibi kolay değişmez yasama faaliyetlerinde de, diğer yasama faaliyetlerinde de titiz olacaklar; kanaatlerini açık, net ve anlaşılır bir şekilde yansıtacaklar.
Parlamento içinde ve Parlamentoya girmeye çalışan birbirinden farklı pek çok partinin olması bu nedenledir. Farklı görüşlere ve yaklaşımlara ihtiyaç duyarız. Bu farklılıklar partiler üzerinden siyasi alanda kendini gösterir. Partilerin de anayasa değişikliklerine ilişkin birbirine yakın veya uzak, aynı veya farklı görüşlerinin olması da normaldir.
Anayasalardaki değişikliklerin rejimleri, sistemleri değiştirme ihtimali elbette vardır. Çünkü Anayasalar aynı zamanda rejimleri, sistemleri tanımlayan, çerçevesini belirleyen temel metinlerdir. Bu bakımdan da anayasalarda değişiklikler yapılırken farklı yorumların ve hatta aşırı tahlillerin yapılıyor olması kötü değildir.
Uzmanlardan gelen uyarılar, toplumun değişik kategorilerinden gelen görüşler iktidar partisi için de, muhalefet için de kıymetli olmalıdır. Dikkate alınmalıdır. Millet için yaptığımızı düşündüğümüz bir faaliyetin, milletin arzusu hilafına olması asla düşünülemez.
Keza, yasama yetkisi millet adına parlamentolar eliyle kullanılır. Parlamentolar bu bakımdan “erkeği kadın, kadını erkek yapmak dışında” fevkalade kudretli yapılardır. Bu kudretli yapıların doğal olarak ihtiyaç doğduğu zaman, temsil ettikleri millet adına anayasaları değiştirmeleri de mümkündür ve görevidir.
Toplumlar statik değildir. Dinamiktir. Bu dinamizmi şayet anayasalarla, yasalarla işletmez, görmezden gelirse, o toplumlar pek çok krizle iç içe yaşamak durumunda kalırlar. Nitekim Türkiye bu sıkıntıları pek çok kez yaşadı. Küçük problemleri bile aşamaz hale geldi. Parlamentosu en önemli görevlerinden biri olan Cumhurbaşkanını seçemez duruma düşürüldü. Parlamento içinde bu iş yapılamadığı içindir ki, işi millet çözdü. Cumhurbaşkanını millet seçmeye başladı.
Şimdi de yine farklı siyasi ve sosyal krizlerle yüz yüzeyiz. Aşmak gerekiyor. Aşmak için de yeni bir anayasa değişikliği paketi hazırlandı. Pek çok maddesi değişen anayasanın yine bu bağlamda bazı maddeleri değişecek.
Ancak daha paket ortaya çıkmadan, kamuoyu ile paylaşılmadan bazı milletvekilleri ve partiler değişikliğe onay vermeyeceklerini kamuoyu ile paylaştılar. Bu önyargılı davranış, parlamenter sorumluluk ile bağdaşabilir mi? Önce değişiklik ile ne getiriliyor, ne götürülüyor bakmak gerekmez miydi? Şimdi ise çıkan metin üzerinden fırtınalar koparılmak isteniyor.
CHP’nin duruşunu anlamak mümkün, hayret etmiyorum. HDP ile iç içe geçmiş vaziyette. PKK ile uzun bir zamandan beri flört ediyor. Maalesef Atatürk’ün kurduğu bu parti, Cumhuriyet’in kurucu temeli olan bu siyasi yapı HDP /PKK ağzıyla konuşuyor.
HDP/ PKK’nın dâhil olmadığı, federasyon ihtimalinin sıfırlandığı, bölünme tehlikesinin izale edildiği, terörle mücadelenin tavizsiz verildiği bir ortam galiba hoşlarına gitmiyor. Bu gün CHP’yi idare edenler Atatürk’ün emaneti partiyi duvara toslamaya yeminli gibi davranıyorlar.
AK Parti ve MHP içinden açık veya örtülü yükselen sesleri ise gerçekten anlamak güç. Milletin oyuna, onayına gidilecek bir sürece az kalmışken, şayet ortaya konulan metinde gözden geçirilmesi gerektiğine inandıkları hususlar varsa, bunları komisyonlarda ve genel kurulda katkı sunarak halletmeleri imkânı varken sanki parlamenter görevi üstlenmemişler ve bu iş sorumluluklarında değilmiş gibi davranmaları ve tenkit saflarına geçmeleri gerçekten manidardır.
Türkiye, içte ve dışta terörizmle mücadele vermektedir, beka sorunu yaşatılmak istenmektedir, kuşatılmaya çalışılmaktadır, şakaya gelmez bir darbe sürecini atlatmıştır. Özellikle darbe girişimi esnasında ve sonrasında siyaset ve toplum güzel bir sınav vermiştir. Yenikapı’da milletin arzuladığı bir iklim doğmuştur. Bu iklimin bir yansıması olarak Anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi ve Türkiye’nin sistemi tıkayan, darbecilere mazeret olmaya namzet her ne tür problemi varsa ortadan kaldırmak gibi bir mecburiyeti vardır.
Şimdi yapılmak istenilen budur. Hal böyle olunca hiç kimsenin kendi kişisel ikbalini milletin istikbalinin önüne yerleştirip amacından sapan yorumlarla yapılmak istenilen değişikliği izaha kalkışması doğru ve ahlaki değildir.