Asıl film şimdi başlıyor...
Ve sonunda Türk medya tarihinin en köylü kurnazı 3 buçuk ahbap çavuşu Selim, Cengiz ve Ömer’in sahibi olduğu MedyaTava sitesinden ses çıktı.
Çıktı çıkmasına ama kocaman bir TISSS…
Ben bu adamlara uzun zamandır somut sorular soruyorum.
Diyorum ki; kardeşim kurumunun arkasına saklanarak haksız kazanç elde ettin mi?
Diyorum ki; eski karının üzerine şirket kurdurup, sanat piyasasını haraca kestin mi?
Diyorum ki; senin maaşını biliyorum, bu muazzam servetini nasıl elde ettin?
Böyle lüks bir hayatını nasıl yaşıyorsun?
Velhasıl benim bütün sorularım net.
Ne hikmetse bunlardan hiç cevap gelmedi.
Bugün sitelerinde merdi kıpti sirkatin söylerken şecaat arz eder misali cevap vermeye çalışmışlar.
Ben de şimdi onlara madde madde cevap asıl nasıl verilir, cin kimmiş, şişe kimlere girermiş göstereyim. Buyrunuz efendim.
BİR Önce HaberTürk’ten, sonra Sabah’tan, en son da Hürriyet’ten atıldığımı yazmışlar. Be ahmaklar madem bir laf sokacaksınız, hiç olmazsa sırasını doğru yapın. Ben önce Sabah’ta, sonra Habertürk’te, en son da Hürriyet’te çalıştım.
Şimdi gelelim şu en sevdiğim atılma meselesine;
O dönem Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni olan Erdal Şafak da, HaberTürk’te çalıştığım Fatih Altaylı da, kibarca "hassiktir" çekerek istifa ettiğim Sedat Ergin de hala hayattalar.
Sabah’tan atılmadım, HaberTürk’e transfer oldum. HaberTürk’ten atılmadım Hürriyet’e bütün yöneticilerinin bilgisi, isteği ve ricası doğrultusunda transfer oldum.
Be cahiller!
Be akıl fukaraları!
Be kendi gazetesinin okur temsilcisini bile okumaktan acizler!
15 Mayıs 2017 günü Faruk Bildirici köşesinde; “İzzet Çapa, Hürriyet’teki yazı ve söyleşilerine kendi rızasıyla son verdi. Ayrıca Çapa’nın Hürriyet’ten ayrıldığının da okuyuculara duyurulması gerekirdi. Bence yazarların veda süreci de şeffaf olmalı, her yazar mümkünse bir veda yazısı ile ayrılmalı” diye yazmıştı.
Ben mi yalan söylüyorum?
Faruk Bildirici mi?
Yoksa müfterinin ağa babası siz misiniz?
İKİ “Adam Google yazarı ama Hürriyet’ten gönderilmeyi içine bir türlü sindirememiş” diye buyurmuşsunuz. Gönderilme meselesini bir üst maddede anlattım.
Gelelim Google meselesine… Size yüzlerce röportaj yaptım, bir o kadar da yazı yazdım.
Hiç mi utanmadınız Google yazarını her hafta iki tam sayfa açmaya.
Hangi yüzle taşıdınız bütün yazılarımı gazetenizin sürmanşetine, ana sayfasına?
Bir gazeteci olarak beni suçlayabilecek ikinci maddeniz Google kullanmaksa hazin halinize acımıyorum, bir tarafımla gülüyorum.
ÜÇ Demişsiniz ki; “Senin bugün küfür ettiğin Hürriyet ve o kurumdan birileri, sana iş verdi. Hak etmedin, geri aldı.”
MedyaTava’nın kurucularından ve bu mesnetsiz, çirkin yazının mimarlarından Selim Akçin, kadim dostu ve kar ortağı Faik Erdemli aracılığı ile “Kelebek yenileniyor, sana çok ihtiyacımız var.” diye bana haber göndermedi mi?
Ben de 15 günden önce başlayamam deyince, “Elini, ayağını öpeyim. Bu benim çok önemli” demediniz mi?
Yalvar yakar çağırdınız, geldim. Paşa gönlüm istemedi, gittim. Tekrar altını çiziyorum; hırsızlıklarınız, üçkağıtçılıklarınız, köylü kurnazlıklarınız canıma tak etti, kendi isteğimle çektim, gittim. (bknz: Faruk Bildirici)
Gelelim hak etmeme meselesine…
Sosyal medya beni takip edenler bilir. Hürriyet’ten üç kere istifa ettim. Hatta sonuncusunda çeşmenin başını tutan büyük ağabeyiniz Fikret Ercan ile o dönemin Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, iki gün üst üste Karaköy Colonie’de “İzzet, biz patrona bunu nasıl söyleriz” diye karşımda el pençe divan durmadılar mı?
Yahu madem hak etmiyordum; O zaman Hürriyet’in televizyon reklamlarında beni niye başrolde oynattınız?
Gerçi siz pazarlamayı benden çok daha iyi bilirsiniz ama pazarlama departmanınıza gidip yaptırdıkları anketlerde o dönem en çok okunan Kelebek yazarının kim çıktığını sorun bir zahmet.
DÖRT Utanmadan, benim bundan tam 13 yıl önce danışmanlık yaptığım bir mekanda yaşanan olayı gündeme getirmişsiniz.
Bu ülkenin savcısı var, mahkemesi var.
Adımın bir şekilde karıştığı ve aklandığım bir olayı gündeme getirecek kadar zavallı ve aşağılıksınız.
Velev ki bu sizin için o kadar önemli bir meseleydi. O zaman bana Hürriyet’te neden 3 sene yazdırdınız?
BEŞ Hala beni geri alın diye yalvardığımı ve tehdit ettiğimi söylemişsiniz.
Bu yazıyı okuyanlardan özür dilerim…
Ama bu gerizekalılar aynı soruyu defalarca sordukları için cevap vermek zorunda kalıyorum.
Hayatımda hiç kimseye "Beni geri alın" diye yalvarmadım.
Bugüne kadar yazdığım hiçbir yazının bir satırında tehdit yoktur.
Asıl sizin bugün MedyaTava’da yayınladığınız bu yazı tehdit ve zırvadır. Bu yüzden de avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Hakkınızda her türlü hukuki yola başvuracağım.
ALTI Gelelim YouTube’daki şaklabanlığım meselesine…
Belli ki iyi bir takipçimsiniz. Sağ olun, var olun.
Adım hırsıza, rüşvetçiye, yalancıya, sahtekara çıkacağına varsın şaklabana çıksın. Öper başıma koyarım.
YEDİ Bana yanımda çalışanların sigortalarını sormuşsunuz. Siz önce yıllardır MedyaTava’da çalıştırdığınız Neslihan A.’ın sigortasının hesabını verin.
Madem ki konumuz maliyeye geldi; o zaman şu Susam Kafe ile Fehmi Koru’nun alt dairesinde oturanları bir anlatsanıza…
Bugüne kadar sahibi olduğum ya da danışmanlık verdiğim şirketlerin tamamıyla ilgili tüm hesabı verdim, vermeye de hazırım.
Peki ya siz o bordrolarınızdaki maaşlarla bu muazzam servetleri nasıl elde ettiğinizin hesabını verebilecek misiniz?
SEKİZ Hakkımda kabadayılıktan, azmettiricilikten dem vurmuşsunuz.
Otuz senedir bu piyasadayım, buna kargalar bile gülmez.
Konuyu nereye getirmek istediğinizin farkındayım ama ben o davadan ilk celsede beraat ettim be ahmaklar!
DOKUZ Cin şişeden çıktı, susma vakti geçti demişsiniz.
Bir senedir onlarca yazıyla size adamsanız çıkın da konuşun diyorum zaten.
ON Mekanımda kaçak içki yüzünden bir müşterinin hastanelik olduğunu iddia etmişsiniz.
O mekan hangi mekandır?
O müşteri kimdir?
Nasıl ikna edilmiştir?
Bunları bulup, ortaya çıkarmazsanız müfterisiniz!
ON BİR Ellerim kelepçeli gazetecileri tehdit ettiğimi söylemişsiniz.
CNN’den ATV’ye kadar bütün televizyonların arşivlerinde benim o görüntülerim saniye saniyesine mevcut.
İçerisinde bir tane tehdit içeren cümle bulun da herkes görsün
ON İKİ Yalnız cahil değil, Google’a bakmaktan bile acizsiniz.
Daha da fenası içler acısı bir haldesiniz.
Benim City’s Mahalle’de hiçbir malım yoktu.
Danışmanlık verdiğim süre boyunca kar ortağıydım.
Oradan gece gitmişim, gündüz gitmişim size ne?
Meselenin fesih protokolünü görmek istiyorsanız, yazın mail adresinizi hemen göndereyim.
Kaldı ki ticarette batarsın, çıkarsın. Dükkan açarsın, dükkan kaparsın. Olur böyle şeyler.
Peki kutsal gazetecilik mesleğini tüccarlığa tahvil etmek nedir?
ON ÜÇ Ulan ayıp be!
Anneme kadar gelmişsiniz…
Neymiş efendim annemin mal varlığını satmışım.
Böyle bir şey yok da.
Velev ki öyle ana benim, mal benim size ne?
Adam mı soydum?
Dolandırıcılık mı yaptım?
Hanut mu aldım?
2 Şubat 2017’de sorduğum ‘Kıvırma Cengiz’ başlıklı 13 soruluk metni bu yazının altına tekrar ekliyorum.
Biraz onurunuz, şerefiniz, haysiyetiniz varsa cevap verirsiniz ve bunu MedyaTava’nın anasayfasına sabitlersiniz!
Ey medyanın üç buçuk ahbap çavuşu, cin olmadan adam çarpmaya kalkmayın.
Sonra mazallah o cin de, şişe de döner…
To Be Continued…
2 ŞUBAT 2017 TARİHİNDE YAZDIĞIM 13 SORU
Bir - Bugünkü yazında, “Mahsun filmini haber yaparız. Ne nikah şahitliğimiz kalır ne de PR’cı eski eşimiz...” demişsin. Soruyorum!
Mahsun’un nikah şahidi ve kadim dostu senin de bağlı bulunduğun gazetenin tepe yöneticisi Firket Ercan değil mi?
Mahsun’un ‘Vezir Parmağı’ da dahil bugüne kadar çektiği tüm filmlerin PR, basın organizasyon işlerini, ortağın Selim Akçin’in eski eşi Filiz Öcal’ın PR şirketi Deep İletişim yapmadı mı? PR’cı Filiz’le, eski kocası Selim ve senin arandaki bu akçeli hukuk sence etik mi?
İki - Bugünkü yazında bahsetmemişsin ama kardeşin Cem Semercioğlu’nun yapım şirketinden gelen yüzlerce habere gazeten Kelebek’te imtiyaz sağlamadın mı? Sence bir gazete yöneticisinin, kardeşinin yapım şirketinin haberlerini gazetesinde çarşaf çarşaf yayınlaması etik mi? Buradan götürdüğünüz paraları içine sindirmek için hangi sodayı kullanıyorsun?
Üç - Medyada gazeteciliğinden çok PR’cılığıyla tanınan, bir dönem benimle de çalışan Faik Erdemli imzasıyla giren haberlerde rant ilişkisi var mı, yok mu? Eğer adamsan Faik’in kimlerden, ne karşılığında haber yapmak için para aldığını açıkla. Sen açıklamazsan ben açıklarım. Faik, medyanın amiral gemisi Hürriyet’te kadrolu- sigortalı olarak mı çalıştı, yoksa senin çantacın kontenjanından mı haber yapar oldu Kelebek’e? Acun’un PR işlerini almak için Faik’le Acun’a gönderdiniz mi? Acun’un PR işlerini almak için gazeteni baskı aracı olarak kullandın mı?
Dört - Çok ünlü bir televizyon patronunun adı bende saklı eski eşi, Faik aracılığıyla Selim Akçin’in beğendiği 3 bin Pound’luk montu Londra’dan satın alıp, bizzat Faik eliyle Selim’e göndermedi mi? Montu fazla cafcaflı bulan Selim, “Faik bunu sat, parasını getir bana” dedi mi, demedi mi? Sence bir gazetecinin haber kaynağından 15 bin liralık hediye alması etik mi? Bu olayı hiç duymadın mı, yok eğer duyduysan konuyla ilgili ne yaptın?
Beş - Sen, Selim Akçin, Star’ın tepe yöneticisi Ömer Özgüner ve Faik Erdemli, birlikte kurduğunuz medya sitesi MedyaTava’da çıkarlarınızı manipüle etmek için haber yaptnız mı, yapmadınız mı? Eğer aksini iddia ediyorsan hatırlatırım, önümde kocaman bir dosya var MedyaTava’yla ilgili. Gün gün yazarım hangi haberleri yaptığınızı ve siteyi kendinize yakın adamları önemli pozisyonlara getirmek için nasıl kullandığınızı... Bence sen açıkla, yoksa medyadaki cevval üçlünün bütün koordinatlarını deşifre etmeye doğru gidiyor mesele bilesin... (Ben sana Cihangir Susam ve vefat etmiş bir abinin eski eşi diyeyim, ötesini sen anla kardeşim…)
Altı - Medyada da günlerce haber olan Samsung cep telefonu olayında faturayı çıkarıp herkesi susturmuştun. Şimdi ben sana soruyorum. O telefon TV8’de çalıştığın dönemde herkesin önünde sana hediye edilmedi mi? Gösterdiğin fatura Faik’in daha önce kendine kredi kartı ile aldığı başka bir cep telefonuna ait değil mi? İnsanları başkasına ait faturayla kandırmak gazetecilik ahlakına yakışır mı?
Yedi - Hürriyet’ten kaç para maaş aldığını biliyorum, yalanlamaya kalkarsan bordronu yayınlarım. Şimdi soruyorum, memleketin ekonomisi bu kadar sıkıntı yaşarken, kazandığın o orta düze maaşla bu inanılmaz serveti nasıl elde ettin kardeşim? Bindiğin pahalı araba ve Cihangir’deki astronomik daireyi maaşınla mı aldın? Yok, değilse nasıl, kimlerden gelen paralarla? Ve kimin üzerine kaydettirdin? Eşinin ve senin evlendikten sonraki mal beyanındaki artışı açıklamaya yüreğin var mı?
Sekiz - Yine bugünkü yazında “Çalgı Çengi’yi haber yaparız. Ne Ahmet’le Murat’tan para aldığımız kalır, ne gizli saklı çevirdiğimiz dolaplar...” demişsin. Soruyorum, ‘Çalgı Çengi’ filminin de basın PR işini Filiz Hanım yapmadı mı?
Dokuz - Daha çevrilmeye başladığı günden itibaren gazetende haber olan Şahan Gökbakar’ın filmi ‘Recep İvedik’ de Filiz Öcal’ın şirketi Deep İletişim’le çalışmıyor mu?
On - Sosyal medya hesaplarından takip ediyoruz. Maşallah Evliya Çelebi gibi olmuşsun. Bu seyahatlerin kaçının parasını cebinden ödedin? Kaçını seni seyahate götüren dostların karşıladı? Bu seyahatlerden sonra kaç tanesiyle ilgili haber yaptın ve yaptırdın gazetende?
On bir - Gazetenin yazarlarının dünyanın dört bir tarafına yaptığı astronomik ballı seyahatleri, senin haber kaynağın olan sanatçılara satılan şarkı sözlerini ve buralardan kazanılan paraları etik buluyor musun?
On iki - BKM’nin filmi ‘Dedemin Fişi’ ile ilgili yazdığım eleştiri yazısının Kelebek’ten çıkarıldığı gün, senin aynı filmle ilgili muazzam bir övgü yazısı döşenmiş olman tesadüf mü? Benim gibi senin de aklına ‘Bu işte bir Çapanoğlu var’ sorusu gelmiyor mu?
Ve son soru: Dürüstlüğünden kimsenin şüphesi olmayan okur temsilciniz Faruk Bildirici’nin Kelebek’i eleştirdiği Trump Tower haberini köşesinden akşam yedide çıkarttırdığınız gün kutlama yaptınız mı, yapmadınız mı? ‘Fincanı taştan oyarlar’ diye tempo tuttunuz mu, tutmadınız mı? Sizinle aynı gazetede çalışan namuslu bir kalemin yazısını dolaylı yoldan sansürlemeyi etik buluyor musunuz?