Ayasofya'nın cami olmasında Atatürk'ün payı ne?

Ayasofya'nın yeniden cami olarak ihyasıyla ilgili en ilginç yorum Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan'dan geldi. Kılıçarslan, Cumhuriyet döneminde müzeye çevrilen yapının yeniden cami olmasında Atatürk'ün rolüne değindi

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, 86 yıl sonra, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın kıldırdığı cuma namazıyla ibadete açıldı.

Namaza başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devlet yönetiminin tüm kesimlerinden geniş katılım sağlandı. Yüzbinlerce vatandaşın da iştirak ettiği ilk namaz dünya kamuoyunda da geniş yankı uyandırdı.

Ayasofya'nın yeniden cami olarak ihyasının hemen ardından ise Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın hutbesinden yola çıkılarak Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret edildiği öne sürüldü.

Muhalefet tarafından dile getirilen bu iddiaya Ali Erbaş bugün yaptığı açıklama ile karşı çıktı ve hutbede Atatürk'e hakaret maksatlı bir ifade kullanmadığını vurguladı.

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan ise bu tartışmaya çok farklı bir boyuttan yaklaşarak katkı verdi. "Cami-i Kebir için bazı notlar" başlığını taşıyan köşe yazısında Ayasofya'da kılınan cuma namazı hakkında çeşitli tespitler yapan Kılıçarslan, "Mustafa Kemal ile silah arkadaşları memleketi kurtardılar, Ayasofya’yı müzeye çevirirken tapusunu vakıf üzerine kaydettirdiler ve bu sayede bugün “hukuki bir zemin” bularak Ayasofya cami olarak ibadete açılabildi." ifadelerini kullandı.

Yeni Şafak yazarı sözlerine şöyle devam etti; "Demem o ki Hatay’da, Montrö’de nasıl fırsat bulunup “parantez” kapatıldı ise Ayasofya’da da fırsat bulununca parantez kapatıldı. Darısı, Lozan’ın oluşturduğu diğer parantezlere… Kıbrıs’a, Kerkük’e, Musul’a, Türk Adaları’na inşallah…"

İşte İsmail Kılıçarslan o köşe yazısı;

- Cami-i Kebir için bazı notlar

Ayasofya Cami-i Kebir’inin ibadete açılması sürecinde en çok güldüğüm politik argüman, gayet eleştirel bir tonda kurulan “bu karar, kitleyi memnun etmek için alınmış bir karar” argümanı idi. Bir siyasetçi, kendisine oy veren ve verme ihtimali bulunan kitleyi memnun etmek için politika üretmez de ne yapar yahu? Elbette Cami-i Kebir’in açılması Recep Tayyip Erdoğan’a oy veren kitleyi memnun edecek, hatta konsolide edecek. Bundan daha doğal ne var.

Öte yandan “bu karar politik bir karardır” diyenler sonuna kadar haklı. Elbette politik bir karar. İstanbul bir camiler şehri. Ayasofya “içerisinde namaz kılınsın da İstanbul’un cami ihtiyacı karşılansın” diye açılmadı. Geçmişte Erdoğan’ın “önce Sultanahmet bir dolsun da” çıkışını hatırlamak bile kâfi. Sultanahmet henüz dolmadı ama Ayasofya, cami olarak açıldı. Çünkü bu “politik bir karar.” Türkiye Cumhuriyeti devletinin “egemenliğinin ve bağımsızlığının” altının çizildiği, hem İslâm dünyasına hem Batı’ya mesaj verilen bir politik hamle bu. Üstelik mesaj da alınmış durumda gördüğümüz kadarıyla. Daha da üstelik Erdoğan, Ayasofya’nın açılacağı kararını ilân ederken Mescid-i Aksa vurgusu yaptı. O denli politik yani bu karar. Bu politik ve son derece doğru hamlenin meyvelerini yemeye de talibim kendi adıma, çilesini çekmeye de. Zira “sancılı bir parantez” kapanmış oldu Cami-i Kebir’in ihyâsıyla.

Bir başka mesele, son derece yanlış şekilde “Lozan-Ayasofya bağlamı” kurulması oldu. Lozan Antlaşması’nda Ayasofya için bir madde yok elbet ama sanki Lozan muazzam bir başarı imiş de, Ayasofya’nın ihyâsı bu başarıya gölge düşürüyormuş gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışıldı. Lozan, Mustafa Kemal’in son derece isabetli şekilde daha yaşarken bazı hükümlerini yok sayıp değiştirdiği bir antlaşmadır. Bu yok sayma neticesinde Hatay Anadolu toprağı oldu yeniden. Montrö ile Boğazlar egemenliğimiz genişletildi. Dolayısıyla Lozan’ı son derece yanlış şekilde “kutsamak” hiçbir işimize yaramaz. Sadece şunu hatırlayalım kâfi: Mustafa Kemal ile silah arkadaşları memleketi kurtardılar, Ayasofya’yı müzeye çevirirken tapusunu vakıf üzerine kaydettirdiler ve bu sayede bugün “hukuki bir zemin” bularak Ayasofya cami olarak ibadete açılabildi. Demem o ki Hatay’da, Montrö’de nasıl fırsat bulunup “parantez” kapatıldı ise Ayasofya’da da fırsat bulununca parantez kapatıldı. Darısı, Lozan’ın oluşturduğu diğer parantezlere… Kıbrıs’a, Kerkük’e, Musul’a, Türk Adaları’na inşallah…

Gelelim “kılıç ile hutbe” işine. “Efendim, niçin kılıç ile çıkıldı da gül buketi ile çıkılmadı?” falan diye gaklayanlar oldu epeyce. Yahu Hac ibadetinde şeytana niçin “fiziki” olarak taş atıyorsak, Kâbe niçin “fiziki” olarak yedi şavt ile tavaf ediliyorsa o sebepten. Zira “sembolik” bir anlamı var o kılıcın. Egemen bir ülke oluşumuzla, bağımsızlık vurgumuzla doğrudan ilişkisi var. Bu sembolik duruşu Cami-i Kebir’in ihya gününde göstermeyeceğiz de hangi gün göstereceğiz? Allah Ali Erbaş Hoca’dan razı olsun bu ihya için.

Ali Erbaş demişken… Hoca, dikkatle hazırlanmış hutbesinde Mustafa Kemal’e hakaret falan etmedi. Hutbeyi insafla dinleyen ve asgari Türkçe bilen herkes bunun böyle olduğunu görecektir. “Edilmemiş bir hakaret” üzerinden fırtına koparmaya çalışanlar ise Cami-i Kebir’in ihyası ile sevinen kendi kitlelerini Mustafa Kemal ile konsolide etmeye çalışan zevzeklerdir. Başkası değil.

Gelelim can sıkıcı iki meseleye. İlki, korona tehdidi devam ederken caminin etrafında oluşan muazzam kalabalığın korkutuculuğu meselesi. Ürkütücü idi doğrusu bu durum… En çok korona ile mücadeleyi aslanlar gibi yürüten Bakan Fahrettin Koca adına üzüldüm bu manzaraya. Bence bu mesele daha iyi yönetilebilirdi.

İkinci can sıkıcı mesele ise sebebi ne olursa olsun -ister provokasyon olsun ister başka bir şey- tramvay makinisti bir kadına saldırılması olayı oldu. Ayasofya’nın açılış gününe hiç mi hiç yakışmadı bu olay. Umarım bu saldırının failleri tez vakitte bulunur ve kendilerinden hesap sorulur.

Birkaç gün önce Ayasofya’nın önünden yaptığım bir canlı yayını şu cümleyle bitirmiştim: Reis, Allah senden razı olsun. Yazıyı da aynı cümleyle bitireyim: Reis, Allah senden razı olsun. İki cihanda aziz olasın.

 

 

 

 

Ayasofya'nın cami olmasında Atatürk'ün payı ne? ile ilgili etiketler Ayasofya Atatürk İsmail Kılıçarslan Ali Erbaş
GÜNÜN VİDEOSU

Diyarbakır'da üzücü olay: Yolda yürürken bir anda yere yığıldı! Gerçek sonradan ortaya çıktı...

Diyarbakır'da bir vatandaş, kaldırımda yürüdüğü sırada kalp krizi geçirerek yola yığıldı. Hastaneye kaldırılan vatandaş, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.