Aydın Doğan'ın etrafındaki 'NATO Gladyosu'nun derin kodları
Reha Muhtar'dan Altın Kelebek skandalıyla ilgili esrarengiz mesajlar
Hürriyet Altın Kelebek ödül töreninde yaşanan "Diriliş Ertuğrul" skandalının dumanı hala tütüyor.
Gecede, ödül alan rating rekortmeni Diriliş Ertuğrul dizisinin yapım ekibine konuşma hakkı verilmemesi ve sunucu Okan Bayülgen'in dizi ile dizi ekibine yönelik alaycı tavırları kamuoyunda büyük tepki topladı.
Okan Bayülgen, ödül töreninde yaptığı çirkin konuşma nedeniyle özür dilese de kamuoyunda kendisine yönelik büyük bir öfke dalgası yüksemeye devam ediyor.
Altın Kelebek gerilimini bugün Vatan gazetesindeki köşesine taşıyan Reha Muhtar, çok çarpıcı mesajlar vererek, ilginç imalarda bulundu.
Aydın Doğan'ın sahibi olduğu medya grubunun Diriliş dizisine ödül vererek; iktidara “Ben tarafsızım... Altın Kelebek tarafsız...” mesajı vermek istediğini dile getiren Reha Muhtar, bu girişimin "Aydın Doğan'ın etrafındaki NATO Gladyosu tarafından sabote edildiğini" dile getirdi.
Reha Muhtar, söz konusu "NATO Gladyosu"nu kimlerin oluşturduğuna dair isim vermedi ancak, "etki ajanlarından" bahsederken “NATO’da önemli bir rütbede bulunan Hanımefendi" ifadesini kullandı.
Vatan gazetesi yazarı Reha Muhtar'ın yazılarını yakından takip edenler ise, ünlü "Gazeteci"nin "Hanımefendi" diyerek kastettiği ismin, uzun süre Doğan Grubu'nda görev yapan rahmetli Mehmet Ali Birand'ın eşi Cemre Birand olduğunu çok iyi biliyor.
İŞTE REHA MUHTAR'IN O KÖŞE YAZISI;
* Altın Kelebek ödülündeki Diriliş Ertuğrul dizisi olayının derin kodları...
Hürriyet gazetesinin Altın Kelebek gecesini altüst eden olay, bir “hiç” yüzünden başlamıştı...
Tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nın bir hiç yüzünden başlaması gibi...
***
28 Haziran 1914’te, Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun işgal etmiş olduğu Bosna Hersek’in Saraybosna kentinde Gavrilo Princip isimli bir Sırp milliyetçisi; Arşidük Fransz Ferdinand’ı öldürdü...
Avusturya Macaristan İmparatorluğu Ferdinand’ın öldürülmesinden, Sırbistan’ı sorumlu tuttu...
***
Sırbistan’ı işgal etti... Bunun üzerine Rusya Sırbistan’ı destekledi...
Rusya Sırbistan’ı destekleyince; Almanya; Avusturya Macaristan imparatorluğunun yandaşı olarak Rusya’ya karşı savaş açtı...
Fransa; 1892’de Rusya’ya imzaladığı ittifak anlaşmasıyla; Rusya’nın yanında yer aldı... Bunun üzerine Almanya Fransa’ya savaş ilan etmiş oldu...
***
Alman birlikleri Fransa’ya girmek için Belçika’ya girdi...
İngiltere bir saldırı karşısında Belçika’ya yardım etmeye söz vermişti...
Böylece Belçika’ya giren Almanya’ya; İngiltere savaş açtı...
***
Sonuçta Avusturya Macaristan Arşidük’ünün bir Sırp Milliyetçisi tarafından öldürülmesi, Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya, Avusturya Macaristan imparatorluğunun birbiriyle savaşacağı bir dünya savaşına neden olacaktı...
O savaşa Osmanlı İmparatorluğu da girecek ve haritalar değişecekti...
***
Elbette Altın Kelebek Ödülleriyle Birinci Dünya Savaşı arasında hiçbir bağ, hiçbir illiyet, hiçbir benzerlik ilişkisi yoktu...
Tek konu hariç...
Eğer “savaşın cepheleri önceden oluşmuşsa” bir “hiç” yüzünden her şey deşifre olabilir her şey ortaya çıkabilir, her şey mahvolabilirdi...
*****
AYDIN DOĞAN’IN İLİŞKİLERİNİ ETKİLEMEYİ GÖREV BİLEN MİSYONERLER!..
2016 Altın Kelebek Ödül törenine iki “özel sunucu” seçilmişti Hürriyet gazetesi tarafından... Sunuculardan biri, güzel bir kadın sunucuydu...
Pelin Akil Altan...
Diriliş Ertuğrul dizisinin Altın Kelebek ödülü alması esnasında sunucu oydu...Diğer sunucu esas moderatör Okan Bayülgen Ertuğrul Diriliş dizisinin Altın Kelebek’i alacağı ödül esnasında orada bulunmayacaktı...
***
Pelin Akil Altan; televizyon dizisi ödülünü vermek üzere duayen sinemacı Türker İnanoğlu’nu çağırdı...
Ödül komitesi, Aydın Doğan’ın Hande Fırat’a ödül vermesinden öteye; Ertuğrul Diriliş dizisine hakkı olan ödülü vererek; iktidara “Ben tarafsızım... Altın Kelebek tarafsız...” mesajı vermek istiyordu...
***
Oysa; Aydın Doğan’ın bir işadamı olarak bugüne kadar iktidarlarla kurmaya çalıştığı “hassas ilişkileri”, “bozacak”, “misyoner” derin etki ajanları vardı çevresinde...
***
Aydın Doğan; bu çevreleri kendi çıkarı için kullanır, ya da kullandığını zannederdi... Genelde ilişki, onların Aydın Doğan’ı kullanması şeklinde cereyan ederdi......
Bu çevrelerin başında, Donald Trump’ın; “Amerika’nın 6 trilyon dolarını yediler” dediği, kontrgerilla yöntemlerini kullanan Gladyo örgütü çevresi vardı...
***
Bu çevrenin; “NATO’da önemli bir rütbede bulunan Hanımefendi’nin başkanlığında yürüttüğü derin operasyonlar” vardı...
*****
SHOWMAN...
Televizyon programlarında görüntüleri ekranda “Barco”ya vererek, görüntüler üzerinden insanlarla alay edip ironi yaparak programını sürdürürdü...
***
Gazeteci ilk zamanlar; elinde sopasıyla televizyon yıldızlarının görüntülerini dondurarak; “dur” diyerek, bağıran ve insanlarla alay eden adamın; televizyon çocuğu bir rating canavarı olduğunu zannetmişti...
***
Kendisinin programlarıyla dalga geçen o çocuğu “televizyonlarda kendi ratingini almak için savaşan bir televizyoncu olarak görmüş” hiç oralı olmamıştı...
***
İnsanlarla alay etmeyi komedi olarak lanse eden şovmen; gerçekte hiç ratingi olmayan bir televizyoncuydu son yıllarda...
***
Hiçbir programı, hiçbir şekilde rating almıyordu... Agresifti...
Snobdu... Tüm bunlara karşın “insanlarla alay eden şovmen, kanal kanal program yapıyor ve rating almayan programlarını en fazla izlenen kanallarda yayınlamaya devam ediyordu...”
Televizyonculuk açısından “kral çıplaktı...” Ancak hiç kimse kralın çıplak olduğunu dile getirmiyordu...
***
Rating almayan, ancak bu kadar televizyon kanalı dolaşan televizyoncu, Altın Kelebek Ödülü’nün “ana sunucusu”ydu...
*****
ALTIN KELEBEK GECESİNDE ERTUĞRUL DİRİLİŞ, İBRAHİM TATLISES VE SİBEL CAN’A YAPILAN ALGI OPERASYONU...
Gazeteci; televizyoncunun Altın Kelebek Ödül Töreni’nde, ana moderatör olarak, kendi programlarında yaptığı gibi görüntüleri Barco’ya vererek, “dur” diye bağırmasıyla “yeni bir algı operasyonunun gelmekte olduğunu” anlamıştı...
***
Biliyordu; çünkü kendisine de aynı şekilde yapmıştı o kişi...
O günlerde bunu, bir rating savaşı zannetmişti Gazeteci...
Oysa bu bir rating savaşı değildi...
Bu bir algı operasyonu ve itibarsızlaştırma manipülasyonuydu...
***
Alay eden televizyoncu, “itibarsızlaştırmaya çalıştığı” kişilerle alay ediyordu televizyon ekranında...
***
Herkesle alay edilmiyordu onun programlarında...
Gayet ince bir şeklide hedeflenen ve “itibarsızlaştırılmasına” karar verilen kişilerle alay ediliyordu...
***
Gazeteci; Altın Kelebek Ödül töreni gecesi, canlı yayında “dur” diyerek bağırılan görüntüler üzerinden, “İbrahim Tatlıses ve Sibel Can’ın” ‘harcanacağından’ emindi...
***
Alay eden televizyoncu; Sibel Can’ın toplu vücudunu defalarca konu yaptı...
“Bu vücutla nasıl koşuyor ve uçuyor” diyerek defalarca alay etti Sibel Can’la...
O kadar ki; orada bulunan Sibel Can’a yapılanlar, sosyal medyayı sallamaya başladı...
***
İbrahim Tatlıses “kaç Altın Kelebek ödülü bile aldığını hatırlamadığı ‘sakilliği’ üzerinden defalarca ti’ye alındı” gecede...
Deyim yerindeyse Sibel Can ile İbrahim Tatlıses; şamar oğlanı figürler halini aldılar Altın Kelebek Ödül töreni gecesinde...
***
Gazeteci, fark etmişti İbrahim Tatlıses ve Sibel Can’ın hedef seçileceğini Altın Kelebek Töreni gecesinde...
Bunda ters bir şey görmüyordu Gazeteci...
İbrahim Tatlıses ve Sibel Can; Tayyip Erdoğan’a bayramlarda seyranlarda, törenlerde, geçitlerde resim ve fotoğraflarıyla destek veren isimlerdi...
***
Sunucu, Tayyip Erdoğan’a fotoğraflarla destek verenleri, dondurduğu görüntüler üzerinden eleştiriyordu...
Buna hakkı var mıydı?..
Vardı...
Bu demokratik bir tutum muydu?..
Evet öyleydi...
***
Sonunda kendisinden Ertuğrul Diriliş dizisinin sahnede konuşturulmamasıyla ilgili “özür dilemesini” istedi Hürriyet Organizasyon Komitesi...
Olay; tamamen “hiç yüzünden çıkan” bir canlı yayın kazasıydı...
Hiç kimsenin Hürriyet Altın Kelebek gecesinde “Ertuğrul Diriliş ekibini konuşturmamak gibi bir niyeti yoktu...”
***
Ancak onun da, bu canlı yayın kazasıyla ilgili ‘gerçek bir özür’ dilemeye niyeti yoktu...
İbrahim Tatlıses’i, Sibel Can’ı canlı yayında aşağıladığı gibi Ertuğrul Diriliş dizisini de aşağılayarak hiciv dolu bir özür diledi!..
***
Film esasen orada koptu...
Niyet orada tecelli etti...
Bir televizyon şovmeni “iktidarı eleştirmek ve bir diziyi ti’ye almak hakkına sahip değil miydi” televizyon dünyasında?..
Elbette sahipti...
Ancak bu olayda niyet ile vuslat birbiriyle örtüşmedi...
Aydın Doğan buna üzülüyor şimdi...