AYM Başkanı Zühtü Arslan'a eleştirilerin arkasında çıkar kavgası mı var?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos'ta “Başkomutan” sıfatıyla Beştepe'de Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü dolayısıyla kutlamaları kabul etti.

Erdoğan'ın tebrik eden devlet erkanı arasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da yer alıyordu.

Arslan’ın, Erdoğan ile tokalaşırken çekilen bir fotoğrafı ise sosyal medyada gündem oldu.

Yüksek yargı üyesi Zühtü Arslan'ın Erdoğan'ın karşısında "eğildiği" öne sürülerek, söz konusu fotoğraf karesi tartışmaya açıldı.

Konuyla ilgili bir köşe yazısı kaleme alan Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu ise tartışmaya farklı bir perspektif kazandırdı.

Konuya avukatlarla ilgili çarpıcı bir örnek vererek dahil olan Karahasanoğlu, eleştirilerin arkasında "para hesabı" olduğunu ima etti.

İşte o köşe yazısı;

- REİS; VER ONLARA BİRKAÇ EKMEK, AYAKLARINA KAPANIRLAR!

Bir haftadır tartışılıyor.. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı başı ile selamlamış..

Vay, sen misin başı ile selamlama yapan..

“Yargı iflas etti”den tutun..

“Yürütmeye bağlı yargı” suçlamasına kadar, her kafadan bir ses çıktı..

Oysa..

Dürüst insan şuna bakar..

O baş selamı niçin yapılmıştır?

30 Ağustos Zafer Bayramı için..

16 Nisan’da evet oylarının yüksek çıkması sebebi ile değil, yani!

Dolayısı ile selam, siyasi bir çalışmada gösterilen başarıdan kaynaklanmıyor..

Devletin bir bayramındaki kutlamadan kaynaklanıyor..

Şöyle bakalım..

Eğilen baş, Tayyip Erdoğan’a mı? Tayyip Erdoğan’ın şahsına mı?

Yoksa Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği Türk milletine mi?

Ben eğilen başın, Türk milletine saygıyı izhar ettiğine inanıyorum..

Biliyorum..

“Demagoji yapıyorsun Ali bey.. Sen bunları bizim külahımıza anlat” diyenler var..

O zaman, bu arkadaşların külahlarını dolduralım..

Kanaatimin somut delillerini sunayım..

Tarih 12 Temmuz 2017.

Yani “baş selamı”nın 1.5 ay öncesi..

Anayasa Mahkemesi toplanıyor..

Ve 25.06.2010 tarihli Karayolları Trafik Kanunu’ndaki bir değişiklik maddesinin bazı ifadelerini iptal ediyor..

Yani Tayyip Erdoğan’ı başı ile selamlayan Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın katıldığı toplantıda....

Mahkeme, Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde çıkarılan kanunun bir bölümünü iptal ederken..

“Reis ne der” diye düşünmüyor.

Görevini yapıyor..

Aynı gün, aynı kanunun bir başka bölümü daha iptal ediliyor..

Yine Anayasa Mahkemesi Başkanı da.. Üyeleri de.. “Reis ne der” diye tereddüt etmiyorlar..

Tarih 14 Haziran 2017.

Yani “baş selamı”ndan 2.5 ay öncesi..

Anayasa Mahkemesi toplanıyor..

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 281. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesini, Anayasa’ya aykırı buluyor ve iptal ediyor..

Başkan da, üyeler de..

“Reis kızar” mı diye olaya bakmıyor..

Tarih, 4 Mayıs 2017.

Yani “başı eğerek verilen selam”ın 4 ay öncesi..

2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 4/A maddesinin altıncı fıkrasına eklenen üçüncü cümledeki “…kişinin üstü ve eşyası ile aracının dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin aranması; İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar dâhilinde mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı, acele hâllerde sonradan yazıyla teyit edilmek üzere sözlü emriyle yapılabilir.…” bölümü, Anayasa’ya aykırı bulunuyor ve iptal ediliyor..

Yine mahkemenin başkanı ve üyeleri..

Bu iptal kararına imza atarken..

“Reis acep ne der” diye düşünmüyorlar..

“Hukuk ne der” diye bakıyorlar..

Ve gerektiğinde iptal kararını veriyorlar..

Dolayısı ile..

Zühtü Arslan’ı “Baş selamı” sebebi ile eleştirenler, mahkemenin icraatına baksınlar..

Baş selamı, devlete gösterilen saygıdır..

Anayasaya aykırı kanun tespit edildiğinde, onun hiç kimseden çekinilmeden iptali ise, hukuka saygının gereğidir..

Zühtü Arslan, devlete (aslında % 52 oy ile tercihini gösteren milletin tamamına) saygısını gösterirken hukuka saygısını..

Hukuka saygısını gösterirken de, devlete (millete) saygısını zedelememiştir..

Benim kanaatim budur..

¥

Ama görüyoruz..

Kamuoyunda hiç tartışılmayan..

Ama, hukuku iflas ettiren hukukçuları..

“Bana bir ekmek at” demeye getiren hukukçuları..

“Benim ekmeğimle ne oynuyorsun?” diye çıkışan avukatları..

Yok yok..

Mübalağa yapmıyorum.

Aynen böyle diyorlar..

Sanki birileri, avukatın ekmeğini alıp, AK Parti’ye fon yapmış gibi..

Çıkarılan bir kanundaki, avukatlık ücretini sınırlandıran düzenlemeye isyan bayrağı açıyorlar..

Son KHK’daki avukatlık ücretini bazı dosyalar için sınırlandıran düzenlemeyi, İstanbul Barosu şu sözlerle eleştiriyor: “Yeni düzenleme ile tazminat davalarında avukatın aldığı vekalet ücreti, Asgari Ücret Tarifesinde Ağır Ceza Mahkemeleri için kararlaştırılan tutarı geçemeyecektir. Göz dikmedikleri bir ekmeğimiz kalmıştı, onunla da oynanıyor şimdi…”

Vay vay vayy.

“Avukatların ekmeklerine, göz dikilmiş”miş!

Olayı da kısaca aktarayım ki, yanlış anlaşılmasın..

FETÖ idi, PKK idi, devlet amansız bir şekilde suçlularla mücadele ediyor ya.. Bu arada tek tük de olsa, kurunun yanında yanan yaşlar çıkıyor ya.. İşte o haksızlığa uğrayanlara, mağduriyetleri için ödenecek tazminatta.. Mağdurun alacağı para kadar, avukatların da para almasını önlemek için bir düzenleme yapılmış..

Sonuçta o para, AK Parti’nin kasasından değil, devletin kasasından, nihayetinde de vatandaşın cebinden çıkacak.. Devlet de bu paraya bir sınır koyma gereği duymuş..

Demiş ki, dava kazanılırsa, devletten en fazla 3960 TL vekalet ücreti alabilirsiniz..

Avukatın müvekkili ile kendi arasındaki ücret anlaşması ayrı..

Orada, avukatın müvekkili ile % 25’e kadar ücret anlaşması yapması mümkün..

Kısaca söylemek gerekirse, avukat böyle bir davada, devletten 3960 TL, asgarisinden kendi müvekkilinden de bu kadar.. Toplamda bir davadan asgari 7920 TL kazanacak..

Yani asgari ücretin dört katı para kazanacak...

Şimdi çıksın baronun temsilcileri, söylesinler..

Bir avukat, bir tazminat davası için, ne kadar mesai harcar?

Ben diyeyim üst üste 3 gün.. Siz deyin dört gün..

4 günlük mesai ile 7920 tl kazanıyorlar..

Ve daha fazlasını istiyorlar..

“Daha fazla, daha fazla” diye, hükümete çıkışıyorlar.

Hani şunu da kabul ederim.. Miktar şu kadar olsun, bu kadar olsun, yine de tartışabiliriz..

Ama, “Göz dikmedikleri bir ekmeğimiz kalmıştı, onunla da oynanıyor şimdi” derseniz..

Sanki evinize, çocuğunuza götüreceğiniz iki tane ekmeği elinizden alıyorlarmış gibi kendinizi acındırırsanız..

Ben de derim ki: “Reis, ver şunlara biraz ekmek de, sussunlar..”

Hatta.. Bir yüksek mahkemenin başkanına yapılan o haksız hakaretlere içerleyenler..

“Reis, o hakaret edenlere ver iki tane ekmek, bak nasıl senin ayağına kapanıyorlar gör!” bile diyebilirler..

Dediklerinde de.. Haksız da olmazlar..

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.