"Bana kalırsa Abdülaziz'i, Ecyad Kalesi'nde şehid olan askerlerimizin ruhları halletti!"
Suudi Arabistan'da yaşanan son gelişmelere Habertürk yazarı Murat Bardakçı, "Osmanlı tarihi" penceresinden baktı
Suudi Arabistan’da "ılımlı İslam"a geçeceğini açıklayan Veliaht Prens Muhammed başkanlığındaki ‘yolsuzluklarla mücadele komisyonu’ 4 Kasım’da 11 prens ve dört bakan başta olmak üzere çok sayıda kraliyet ailesi mensubu, siyasetçi ve bürokratı tutukladı.
Suudi Arabistan’ın gözde prenslerinden Abdülaziz bin Fahd ise kendisini tutuklamak için gelen polislere direnince öldürüldü.
Abdülaziz bin Fahd'ı ardından çarpıcı bir yazı kaleme alan tarih Murat Bardakçı, "Ölenler hakkında fena söz edilmemesi gerekir, hattâ “hayırla yâdedilmeleri” için hadis de vardır, dolayısı ile şimdi yazacaklarımın rahmetli Prens Abdülâziz’in aleyhinde sözler olarak değil, “bazı hakikatlerin hatırlatılması” olarak değerlendirilmesi gerekir." diye yazdı.
İşte o yazı;
- Prens Abdülâziz’i Ecyad’ın lâneti mi öldürdü?
SAUD ailesinin bir prensi daha rahmet-i rahmana kavuştu. Ülkenin iki önceki kralı Fahd’ın 44 yaşındaki oğlu Abdülâziz, önceki gün kendisini tutuklamaya gelenlerle girdiği silâhlı çatışmada hayatını kaybetti.
Ölenler hakkında fena söz edilmemesi gerekir, hattâ “hayırla yâdedilmeleri” için hadis de vardır, dolayısı ile şimdi yazacaklarımın rahmetli Prens Abdülâziz’in aleyhinde sözler olarak değil, “bazı hakikatlerin hatırlatılması” olarak değerlendirilmesi gerekir.
Abdülâziz’i bana kalırsa Ecyad Kalesi’nde şehid olan askerlerimizin ruhları yahut hatıraları halletti!
Merâmımı anlatamadığımın farkında olduğum için, izah edeyim:
Bundan 15 sene önce, 2002 Ocak’ında, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında Mekke’de, Kâbe’nin hemen yanıbaşındaki tepenin üzerinde bulunan “Ecyad Kalesi” yüzünden büyük bir tatsızlık çıktı. Ecyad, kutsal topraklara sahip olduğumuz devirlerde Türk birlikleri tarafından garnizon olarak kullanılmıştı, Mekke’de bizden kalan birkaç hatıradan biri idi ve Suudiler kaleyi, “Ne yapıyorsunuz? Böyle bir tarihî esere kıyılır mı?” dememize fırsat vermeden buldozerlerle gümbür gümbür yıktılar ve Ankara’dan yükselen bir-iki cılız sese karşılık, “Siz de Ermeniler’e soykırım yapmıştınız” cevabını verdiler!
KRAL BABANIN HEDİYESİ
Riyad ile ilişkilerimiz birkaç hafta gergin şekilde seyretti, derken rezaleti sineye çektik ve Suudiler ile münasebetlerimiz eskisi gibi şen ve şakrak şekilde devam etti.
Ecyad’ın tamamen yıkılmasının önüne geçilebilmesi için o günlerde en fazla yazan, hattâ âmiyâne ifadesi ile yaygara kopartan bir-iki gazeteciden biri, bendeniz idim. Konuyu günlerce ve haftalarca yazdım ama dışişlerimizin o zamanki “Meseleyi daha büyütmeyelim” zihniyeti herşeye hâkim geldi, “Yıkılan zaten yıkıldı, artık uzatmayalım” dediler ve rezaleti unutulmaya terkettiler.
Ecyad tartışmaları sırasında ortaya enteresan bir ayrıntı çıkmıştı: Yıktırılan kalenin bulunduğu yere devremülk olarak kullanılacak ve gökdeleni andıran iki bina yapılacaktı, işin başında da o günlerde Suudi tahtında bulunan Kral Fahd’ın küçük oğlu Abdülâziz vardı; Kral Fahd, Kral Abdülaziz Vakfı’na ait olan Ecyad Kalesi’nin arazisini bir kararname ile oğluna vermişti!
Yani, Riyad’da önceki gün çıkan silâhlı çatışmada hayatını kaybeden prense...
Suudi Arabistan’a sık gittiğim 1980’li senelerde, Abdülâziz on küsur yaşlarındaydı ve babasının gözbebeği idi. Kral Fahd hemen her yere onu da götürürdü; saraydaki bazı ziyafetlerde küçük Abdülâziz ile birkaç defa konuşmuşluğum da vardı ve Ecyad hadisesi sırasında, “Kale, işte bu çocuk için yıktırılmış” diye de yazmıştım.
ZEMZEM KULELERİ DİKİLİYOR!
Derken seneler geçti, Abdülâziz büyüdü, zengin, hem de çok zengin bir işadamı oldu, babasının İsviçre’de onun için açtırdığı 10 milyar dolarlık mütevazi hesabı da akıllıca kullandı ve servetine servet kattı. Bir ara hükümette önemli bir yere de getirildi ama sonra bırakıp sadece iş ile meşgul oldu, Intercontinental Grubu’nun temsilciliğini alıp Kâbe’nin önüne koskocaman bir otel, Ecyad Kalesi’nin bulunduğu yere de Zemzem Kuleleri’ni dikti ve Zemzem’den Türkler’e bile daire sattı. Hattâ sadece kendi memleketi ile yetinmedi, Avrupa’da ve Amerika’da da iyi para getiren yatırımlar yaptı.
Abdülâziz’in hayatı hakkında fazla birşey söylemeyeceğim, bu konudaki bilgilere kolayca ulaşabilirsiniz...
Ama, iki günden buyana merak ettiğim bir husus var: 44 yaşındaki prensin Riyad’da kurşunla can vermesi ile Mekke’yi müdafaa ettikleri sırada aynı şekilde kurşunlarla şehid olan Ecyad’daki askerlerimizin hatıraları arasında bir münasebetin bulunup bulunmadığı...
Yani lânet gibisinden birşeyler...