Barışın önemi...
Devletler arasında ne ebedi dostluk ne de ebedi düşmanlık vardır.
Devletlerin çıkarları vardır.
Dostluklar da düşmanlıklar da çıkarlar üzerine kurulur.
Devletler arasında uzun süren ittifaklar ve bunlara dayalı çıkar ortaklıkları yakınlaşmaları, daha üst düzeyde işbirliklerini beraberinde getirir.
İhtilaflar çözülemezse zaman içinde ilişkilerin bozulmasında ve kötüleşmesinde etkisi gün geçtikçe artar.
Türkiye’nin ABD ile ilişkileri de, diğer ilişkileri de hep çıkara dayalı şekilde olumlu veya olumsuz seyredebilmektedir.
Diplomasi ülkeler arasındaki ilişkileri sürdürülebilir kılmak için çalışır.
Kapılar açar.
Siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkiler bu kapılardır.
Bunlardan birini veya birkaçını açabilir, kapatabilirsiniz.
Günümüzde ekonomik ilişkiler siyasi ilişkileri de, kültürel ilişkileri de belirlemektedir.
Her ülke kendi çıkarını düşünmek zorundadır.
Çıkarlarının zedelendiğini gördüğü yerde diğeri ile sorunlar yaşayabilmektedir.
Düşünün ki, Türkiye ABD ve İsrail ile iyi ilişkiler içinde iken dünya Yahudi lobisi de Türkiye’nin çıkarları için tavır alabiliyordu.
Ne zaman ki ilişkiler bozuldu, Yahudi lobisi Türkiye’ye desteğini çektiği gibi karşısına geçti.
Peki Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri neden bozuldu?
Cevabı gayet açık: Çıkarlar çatışınca her ülke kendi yararını önceledi.
Orta bir nokta bulunabilir miydi?
Elbette bulunur, bir gün bulunacaktır da.
Ancak o noktaya ulaşmak için her ülke kozlarını ortaya koyacak, hak ve menfaatlerini en üst düzeye ulaştırmak için tüm imkân ve kabiliyetlerini kullanacaktır.
Keza, Türkiye ve ABD ilişkilerinde de bu olacaktır.
Yıllarca soğuk savaş döneminin düşmanı olarak yaşadığımız Rusya ile ilişkilerimiz çıkarlarımız örtüştüğü için “iyi” görünmektedir.
Çıkarlarımız birbirini dengelemez hale gelirse yine çatışacağımız açıktır.
İran ile çıkarlarımız uyuştuğu zaman ilişkilerimiz normal seyretmektedir ama çatıştığımız da vakidir.
Kısacası, ister komşumuz olsun, isterse en uzakta bulunan bir devlet olsun ilişkilerimiz her zaman karşılıklı çıkarlar üzerine kuruludur ve normali budur.
Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye ilişkileri kötü idi.
Çünkü BAE Türkiye’ye karşı düşmanca hareketler içinde idi.
Her platformda Türkiye aleyhine dönmüş idi.
Uygun şekilde karşılık görünce bu tutum ve davranışını sürdüremeyeceğini gördü ve ilişkileri normalleştirmeyi, çatışma yerine işbirliğine girmeyi tercih etti.
Yakın bir gelecekte Ermenistan da benzer bir eğilime girecektir.
Bunun sinyallerini vermektedir.
Keza şu anda sorun yaşadığımız Mısır, İsrail, Suriye, Suudi Arabistan gibi ülkeler de günü gelince Türkiye ile masaya oturacak ve ilişkiler normalleşecektir.
İlişkilerin bozulmasında olduğu gibi normalleşmesinde de bizi ilgilendiren tek husus vardır: Ülkemizin ve insanlarımızın çıkarı.
Hiç kimse ile durduk yere kavga etmiyoruz, kimse ile de sorunlara çözüm bulmadan barışmıyoruz.
İş, barış noktasına gelmiş ise demek ki karşılıklı bir uzlaşı noktası temin edilmiştir.
Bu kavgaları kişisel olarak görmek, bir kere ilişki bozulunca sonsuza kadar öyle gideceğini varsaymak hiç de doğru ve akıllı bir davranış değildir.
Şimdi BAE ile ilişkilerin seyrine getirilen eleştirilere bakınca hayretler içinde kalıyorum.
Bunlardan bir kısmı ülke yönetimine talip aklı başında olduğu düşünülen insanlar üstelik…
Neymiş, ülke on milyar dolar için düşman ile uzlaşmış…
Bir daha söylüyorum: bakılması gereken hususlar açıktır: Ülkemizin hak ve menfaatleri korunmuş mudur?
Çıkarımız var mıdır?
Sorunu devam ettirmek mi yararımızadır, sonlandırmak mı?
Hepsi bu…