"Batı'nın sorunu" olan Ukrayna, artık "Rusya'nın sorunu"!
Mustafa Kartoğlu: Rusya'nın Ukrayna'yı tamamen işgal etme ve Moskova yanlısı bir yönetim oluşturmasına göz yumulursa, Rusya, başka ülkeleri de aynı şekilde yanına çekmeye çalışabilir.
Tüm dünyayı endişeye sürükleyen Ukrayna - Rusya savaşı ikinci gününde... Bölgeden çatışma haberleri gelmeye devam ederken, Kiev'de patlamalar yaşandığı belirtiliyor. Ukrayna ise kritik öneme sahip Antonov Havaalanı'nı geri aldığını duyurdu.
Yaşanan gelişmeleri bugün köşesinde değerlendiren Akşam gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu "Savaşın kazananı kim olur?" sorusuna yanıt aradı.
ABD, AB, NATO, Rusya ve Ukrayna açısından ortaya çıkan tabloyu analiz eden Kartoğlu, Ukrayna'nın çatışma öncesi Avrupa'nın sorunu olduğunu not düşerek, "Artık Rusya'nın bir ‘Ukrayna sorunu' var" dedi.
Kartoğlu şunları kaydetti;
"Rusya operasyonu, 'BM Güvenlik Konseyi' Ukrayna gündemiyle yaptığı acil toplantı sırasında başladı. Rusya BMGK'nin veto yetkisine sahip daimi üyesi ve dönem başkanı. Konsey'in veto yetkisine sahip bir başka üyesi de Çin ve o da Rusya lehine, BMGK'nın diğer üyelerini (ABD, İngiltere, Fransa) sorumlu tutan bir açıklama yaptı.
Açıkça ortaya çıktı ki;
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan BM ve Güvenlik Konseyi mekanizması 'savaşı önleme'de yetersiz.
Sovyetler Birliği yapılanmasının, bağlı ülkelerde oluşturduğu 'Rus nüfus' ve 'Rus nüfuzu' bugünkü Rusya Federasyonu için hâlâ kullanışlı.
Rusya ayrıca, Batı'ya karşı Sovyetler'in güçlü askeri mirasını da kullanacağını gösterdi.
***
Batı'nın zayıflıkları da en çarpıcı haliyle karşısına çıktı;
Ne NATO 'tam ittifak' halinde ne de Avrupa Birliği 'tam birlik' halinde.
Her ikisi de 'tehditleri öngörme, önleme ve karşı koyma' konusunda ABD'den bağımsız karar alma ve operasyonel uygulama kabiliyetine sahip değil; ayrıca hızlı karar alacak liderlik ve mekanizmalardan yoksun.
Hem NATO müttefikleri olarak Rusya'yı hedef alıyor hem de birlik olarak Rusya ile enerji, finans, ticaret ve lojistik bağları var. Bu ikisini nasıl birlikte yürütebileceği konusunda ise bir politikası ve stratejisi yok. Her ülkenin Rusya ile ilişkiler konusunda farklı yaklaşımları mevcut.
Bu farklılık, Rusya ile sadece Avrupa sınırlarında değil, Ortadoğu, Latin Amerika ve Çin-Uzakdoğu'daki karşılaşmalarda da kendini gösteriyor.
AB, birlik içinde ve dışında bir özgün politika ve liderlik ortaya koyamadı, ABD politikalarının ardından gitti.
Ancak ABD'nin liderliğinin hem 'buyurgan' hem de 'dengesiz ve tutarsız' olması Avrupa'da ABD'ye yönelik ciddi güvensizlikler yarattı. En son ABD'nin haber vermeden Afganistan'dan çekilmesi, bu ülkeye ABD zoruyla giren Avrupa'yı kelimenin tam anlamıyla 'silkeledi'...
***
Rusya da bundan yararlandı.
Suriye'de Şam rejimini korurken, bu ülkedeki ve Akdeniz'deki varlığını güçlendirirken, Türkiye ile ilişkilerini 'güvenlik' boyutuna taşırken, Gürcistan'dan Güney Osetya ve Abhazya'yı koparırken, Kırım'ı ilhak ederken, Çin'le işbirliğini 'ortaklık' düzeyine getirirken...
Eski Sovyet coğrafyasında, SSCB'den kalma etnik nüfus ve siyasi nüfuzu kullandı.
Gürcistan'da Batı yanlısı yönetim iktidara gelince, bu ülkeye bağlı G.Osetya ve Abhazya'da bağımsızlık ilan eden yönetimleri 'tanıdı' ve 'koruma' adı altında kendine bağladı; birkaç günde Gürcistan'ın içinden geçerek 'askeri gözdağı' da verdi.
Ukrayna'ya bağlı Kırım'da ağırlıklı Rus nüfusun oylarıyla 'ilhak' kararı aldırdı.
Belarus'ta, hem siyasi nüfuzu hem de Rus nüfusunu kullanarak Moskova yanlısı yönetimin devrilmesini önledi.
Ukrayna'ya ikinci müdahaleyi de -yine Gürcistan'daki gibi- Rus nüfusun yoğun olduğu Donetsk ve Lugansk bölgelerinden başlattı; bağımsızlıklarını tanıdı, bir günde Ukrayna'nın başkentine girdi.
***
Düne kadar önümüzdeki tablo şuydu:
Putin, Batı'nın zaaflarından yararlandı, bir adım da ileri atarak Ukrayna'nın doğusuna 'bastı' ve NATO'nun güney sınırlarına gelmesini durdurmayı hedefledi.
Putin, açıkça iki şey istedi: NATO Ukrayna'yı almayacağı güvencesini versin. Kırım'ın Rusya'ya katılması kabul edilsin.
Bu nedenle önceki yazılarımda, "Rusya, Batı'yı Ukrayna'dan tehdit eder. Ama işgal veya ilhak ederse 'payını' almış, Ukrayna'yı Batı'ya bırakmış olur" görüşünü dile getirdim.
Rusya'nın iki bölgenin bağımsızlığını tanıması, bununla da yetinmeyerek iki bölgeyi ve Ukrayna'nın tamamını işgale girişmesi durumu değiştiriyor.
***
Putin, son operasyonu ile hem elindeki son 'nüfus' kozunu kullandı hem de 'Sovyet askeri gücünü' tekrar ortaya koydu.
Bu NATO ve Avrupa için bir 'tarihi sınama' anlamına geliyor.
Çünkü Rusya, 'en son yapacağı şeye mecbur kalmış' görünüyor.
Putin'in açıklamaları da bunu teyit ediyor.
***
İşin nerelere varabileceğini, ilgili tarafların durumuna bakarak kestirmek gerekiyor.
Ukrayna açısından;
Rusya'nın üç taraftan Kiev dahil tüm Ukrayna'daki askeri ve sivil hedefleri vurması ve başkente yürümesi; halkı sindirmek, Rus yanlılarını güçlendirmek ve Kiev'de bir yönetim değişikliği sağlamak hedefine de işaret ediyor.
Ancak böylesi bir devrim 'kan kırmızısı' renkli olabilir.
Zira Kırım'dan sonra Ukrayna genelinde milliyetçilik ve Rus karşıtlığı güçlendi. Geleneksel Ukrayna giysileri özellikle gençler arasında yeniden moda haline geldi.
Ayrıca Ukrayna askeri yeteneklerini, savunma ve saldırı kapasitesini güçlendirdi.
Son saldırı ile de Batı'yı daha güçlü bir şekilde arkasına aldı.
***
NATO açısından;
Son Savunma Stratejik Konsepti'ni belirledi ve Rusya'yı 'hedef' olarak tanımladı. Bu konuda bir çatlak yok.
ABD'de başkan değişimi -Afganistan'dan çekilmeyle zedelenmiş olsa da- Avrupalı müttefiklerden bir 'kredi' sağladı.
ABD, NATO kapsamında ve ikili anlaşmalarla özellikle Rusya sınırındaki Baltık ülkelerine askeri varlığını artırdı.
Rusya ile enerji, ticaret, turizm ve Suriye'de güvenlik konularında uzlaşan Türkiye, aynı zamanda en güçlü NATO üyelerinden biri.
***
Avrupa Birliği açısından;
Kendi askeri gücü olmadığı için NATO güvencesinin arkasında daha güçlü durmak zorunda.
Rusya ile enerji bağımlılığı ve 'dengeli ilişki' ihtiyacı, 'güvenlik' söz konusu olduğunda ikinci plana düşecek.
Rusya tehdidinin 'işgal' boyutuna varması, hem NATO hem de AB içinde 'ittifakı/birliği güçlendime', ayrıca AB'yi bir 'küresel oyuncu' haline getirme fırsatı da sunuyor.
***
Rusya açısından;
Ukrayna'nın NATO ve AB'ye alınması halinde güney sınırını da 'kaptırma' tehlikesine karşı, kendini bu operasyona 'mecbur' hissediyor.
Ve bu dönemin 'doğru zaman' olduğunu düşünüyor.
NATO'da ABD'ye yönelik güvensizliğe, AB'de Rusya konusunda anlayış birliği olmamasına, Avrupa'nın Rus doğalgazına bağımlılığına güveniyor.
Kovid salgınının ekonomik ve sosyal etkilerinin kendisine verilecek tepkiyi sınırlı tutacağını hesaplıyor.
Ancak, NATO ve AB'nin dayanışma ihtimali, Rusya'nın teknoloji, mal ve hizmet ithalatının kesilmesi, uluslararası para trafiğinden çıkarılması, finans musluklarını tutan Rus oligarkların varlıklarının dondurulması düşündürüyor.
Putin bu yüzden dün Moskova Borsası'nı kapattı, oligarkları toplantıya çağırdı.
Askeri kabiliyetini gösterdi ama 'kabiliyetinin sınırlarını' da göstermiş oldu.
Ukrayna'nın askeri yetenekleri ve Batı'nın desteği işgali önlemese bile, sonrasında Rusya için çok büyük bir risk oluşturacak.
***
Özetle;
Putin, ABD Başkanı Biden'ın 'Rusya küçük bir işgal yapabilir' sözüyle işaret ettiği gibi Ukrayna'nın küçük bir bölümünü almakla yetinmedi; askeri gücünü de Batı'ya gösterdi.
Henüz erken ama 'son kozunu da oynadığı' şeklinde de yorumlanabilir.
Zira bundan sonrası 'nükleer savaş' demek...
Şimdi top Batı'da.
NATO ve AB gerçekten 'güçlü bir ortak karar ve dayanışma' sergileyerek, ekonomik yaptırımları 'istisnasız, katı ve uzun süreli' uygulama mesajı verdi.
Zira 'işgal' durumu, konuyu 'Rus etnik nüfusun kendi geleceğini tayin hakkı' olmaktan çıkardı.
Rusya'nın Ukrayna'yı tamamen işgal etme ve Moskova yanlısı bir yönetim oluşturmasına göz yumulursa, Rusya, başka ülkeleri de aynı şekilde yanına çekmeye çalışabilir.
Öte yandan, Rusya, bir NATO/AB-Rusya savaşına gerek bırakmadan, Kırım ve Doğu Ukrayna'nın ilhakının kabulü şartıyla çekilirse, barış için zaman kazanılabilir.
Elbette Rusya 'tamamen' yenilmez.
Ama Ukrayna'yı işgal altında tutsa da, Kırım ve Doğu Ukrayna'ya razı olup çekilse de, bu Rusya için zafer de olmaz.
İç çatışmalarla, Batı'nın baskısıyla, ambargolarla, yaptırımlarla karşı karşıya kalır.
Düne kadar "Batı'nın sorunu" olan Ukrayna, artık "Rusya'nın sorunu" haline gelir; belki de geldi bile.
Sovyet coğrafyasındaki etnik ve siyasi nüfuzu da ilgili ülkelerde 'tehdit' olarak görülür.
Güç gösterdiği her yerde 'daha çok ortaklı tepki' ile karşılaşır.
İhtimal ki, bir ABD/Avrupa-Çin yumuşamasında daha da yalnız kalabilir.
***
Öte yandan, ABD istediğinin bir kısmını şimdiden aldı.
Rusya'ya karşı müttefikleri yanında topladı.
NATO'nun 'Rusya tehdidi' konsepti 'doğrulandı'.
Silahlanmayla Rusya kaynaklarını harcarken ABD ve Avrupalı üreticiler 'satışlardan' para kazanacak.
Rusya ile iyi ilişkilere önem veren AB üyeleri ve özellikle Türkiye'nin güvenini de aşındıracak."
YAZININ TAMAMI İÇİN...