Belirsizlikler, kaos, terör ve Türkiye
Her gün şehit haberi alırken yazı yazmak, neler olup bittiğini anlamaya ve anlatmaya çalışmak hiç içimden gelmiyor. PKK denilen eli kanlı terör örgütünün, HDP’nin siyasi çıkışıyla birlikte eylemlerini yeniden zirveye taşımaya başlamasının akabinde asker, polis ve sivil kayıplarımız her geçen gün artmaya başladı.
Çözüm sürecinin ne yazık ki, devletin büyük bir zafiyet içinde davranması ve alanı PKK’ya terk etmesi gibi vahim bir neticesi oldu. Terör örgütü, devlet yanlısı vatandaşları sindirdi, kendi yandaşlarını artırdı, bölgeyi silah ve cephane yığınağı ile tahkim etti. Şimdi ise, her gün üçer beşer şehit verdiğimiz, pek çok insanımızın yaralandığı ve hiç kimsenin huzur ve güveninin kalmadığı günleri yaşıyoruz.
Tam da böyle bir iklim içinde koalisyon görüşmelerinden umutla sonuç beklerken, erken seçim ihtimalinin neredeyse kesinlik kazandığı günlere geldik.
CHP’nin AK Parti ile 32 gün boyunca yürüttüğü koalisyon görüşmelerinden bir sonuç alınmadı. Alınamayacağı da zaten belli idi. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, daha görüşmeler devam ederken birkaç kez umutlu olmadığını beyan etmişti. Kuşkusuz ki, görüşmelerin seyrini günü gününe takip ettiği için kamuoyunu olası olumsuzluğa hazırlamak için bu türden açıklamalar doğru idi. Ancak, umutlu olunmayan görüşmelerin olumlu neticelenmesini beklemek zaten safdillik olurdu ve bu kadar sürdürülmesi de gereksiz idi. Masadan ilk kalkan taraf olmamak gibi, tamamıyla siyasi taktik ve manevralara dayalı, aslında gereksiz bir zaman yitimini getiren bu görüşmeleri devam ettirme gayretkeşliği anladık ki, önceden kestirilen bir neticeyi bize açıklamaları için “zamanını kollama” amaçlı imiş.
Şimdi ise, MHP ile AK Parti arasında son bir umut koalisyon olur mu, düşüncesi hakim kamuoyunda. Ben yine çok ihtimal vermiyorum. Erken seçim mukadder. Daha evvel de ifade ettim, zamanından evvel yapılacak her seçim teknik olarak erken seçimdir. Ancak, bu biraz daha farklı. Cumhuriyet tarihinde parlamentodan bir hükümet çıkmamasından dolayı seçimin yenilenmesi hadisesi olarak bir ilk olacak.
İşin bir çok bakımdan kamuoyunu meraklandıran boyutları var. Birincisi, ilk kez parlamentoya girmiş ve henüz özlük hakkı itibariyle kazanımlarına kavuşamamış milletvekillerinin durumu ne olacak? Öyle ya bu durumda çok sayıda milletvekili var. Bunların liderleri zorlama ve hükümet kurdurma ihtimalleri azımsanabilir mi? Yeniden gelmeleri garanti değilse, kim seçilmiş iken geri gitmeyi ister? Sanırım bunların birtakım yasal düzenlemelerle halledilmesi ihtimali söz konusu olacak. Bu yapıldığı takdirde de milletin siyasete ve siyasetçiye olan yaklaşımı biraz daha güven yitimi biçiminde gerçekleşecek.
Hazine yardımı meselesini Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek açıklığa kavuşturdu. Bir takvim yılı içinde iki kez yardım yok. Yani, erken seçim bu yıl bitmeden gerçekleştirilecek olursa kimseye hazineden beş kuruş aktarılmayacak. O zaman kampanyalar partiler tarafından nasıl gerçekleştirilecek? Doğulu bir işadamı arkadaşımla konuşuyordum; PKK’nın Diyarbakır’ın önde gelen işadamlarından vergi adıyla haraç toplamaya başladığını anlattı. Üstelik bunu şu operasyonların yoğun olduğu günlerde yapıyormuş. Herkes de gidip paşa paşa kendilerinden istenen meblağları teslim ediyormuş. Yani, HDP’nin ağlamasına gerek yok, ekonomik olarak sıkıntı çekmeyecek. İktidar partisi yine bir şekilde durumu kurtarır. Devletin imkanlarını öyle veya böyle seçim sürecinde kullanır. Daha önce yapmıştır. Neredeyse her iktidar partisi de yapmıştır. Peki MHP ve CHP ne yapacak? Özelikle MHP, benim gördüğüm kadarıyla ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşayacak. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, prensip itibariyle kaynağını kamuoyuna izah edemeyeceği tek kuruş parayı bile yıllardır kabul etmez ve kesinlikle partililerin herhangi bir şekilde kaynağı belirsiz paraları kullanmalarını da men eder. Zaten bu kati duruşu dolayısıyla, öteden beri seçimlerde en az para harcayarak ve doğal olarak görünürlük yakalayarak kampanya yürüten parti MHP olmuştur. Demek oluyor ki, bu kez hazine yardımı da olmayacağına göre aynı sıkıntıları misliyle yaşayacaktır. CHP Genel Merkezi’nden sızan bilgilere göre, Genel Başkan’ın mitingleri için uçak ve helikopter kiralama girişimleri başlamış. Bu şunu gösteriyor, finansmanı bir şekilde temin etmişler ve sıkıntıları fazla yok. Olmayacağını da düşünüyorum. Haliyle Büyük koalisyona oynayan, AK Parti’nin tek başına iktidarından kurtulmak isteyen çevreler, olası erken seçimden tek başına bir AK Parti iktidarı çıkmaması için kesenin ağzını açacaklar ve CHP’ye destek olacaklar.
Özetle, seçimlere parasız giren parti MHP görünüyor. Hazine yardımı da alamayacak. Kasasında var olanı da iktisatlı harcayacak. Kısacası medya görünürlüğü ve sempatisi yoktu, şimdi neredeyse hiç olmayacak…
Bir diğer önemli husus, seçimlerin güvenliği konusu. Doğu ve güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde PKK’nın halka yönelik baskısına ilaveten şimdi yoğunlaşan eylemleri de seçimlerin sağlıklı bir şekilde yapılmasını ciddi ölçüde sıkıntıya sokacak. Bilemiyorum, o zamana kadar AK Parti kararlı bir şekilde terörle mücadeleyi sürdürür ve PKK’nın hareket alanını kısıtlar mı? Yoksa olaylar her geçen gün kontrolden çıkıyor. Böyle bir ortamda seçim işi gerçekten zor.
MHP ile son bir umut ışığı meselesine gelince; Devlet Bahçeli, Sayın Davutoğlu’na randevu verirken daha önce kamu oyu ile paylaştıkları şartları kabul ediyorlarsa gelmelerini söyledi. Yani, bu da gösteriyor ki, koalisyon hükümeti kurulması meselesi pek ihtimal dahilinde değil. Zaten, Rize’de Cami açılışı esnasında açıklama yapan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’da böyle bir hükümete sıcak bakmayacağını zımmen ifade etmiş oldu. Bu hususun özeti de, Cumhurbaşkanı’nın MHP’nin ileri sürdüğü şartları hiçbir şekilde kabul etmeyeceği ve tabii olarak Davutoğlu’nun da istese de CHP ile olduğu gibi MHP ile de hükümet kuramayacağıdır.
Seçim bağlamında önemli diğer konu başlıkları ise, AK Parti’nin yaklaşan olağan kongre sürecidir. Erken seçim ile birlikte bu nasıl gerçekleştirilecektir? Şayet seçime gidilirse kimin liderliğinde gidilecektir? Yine Sayın Cumhurbaşkanı da seçim sürecinde halkla buluşacak mıdır?
Kongre konusu Davutoğlu üzerindeki stresi, baskıyı artıran bir unsurdur. Parti içinde çok büyük bir memnuniyetsizler kitlesinin Davutoğlu’nun yerine başka bir ismin ikamesini istediği artık gün yüzüne çıkan bilgilerdir. Buna Sayın Cumhurbaşkanı’nın çevresinin de dahil olduğu yine ifade edilmektedir. Diğer yandan Abdullah Gül ve çevresi de siyasete bir şekilde dahil olmayı planlıyor görüntüsü vermektedir. Yani, kongre arefesinde AK Parti’nin durumu fevkalade karmaşıktır. Bu hal belki MHP ile koalisyon için bir ışık olarak değerlendirilebilir bir başlıktır.
Cumhurbaşkanı ise, Rize’de kendisinin halkla buluşmasını kimsenin engelleyemeyeceğini beyan ile olası bir erken seçimde yine meydanlara çıkacağının işaretini vermiştir. Seçimle gelmiş bir cumhurbaşkanı olduğu vurgusu yapmıştır. Bunları önemsemek lazım.
Sonuç ne mi olur? 7 Haziran seçimlerinden çok fazla farklı bir manzara beklemiyorum. Olursa da şöyle olur: CHP’nin oylarından bir miktar daha HDP’ye kayabilir. AK Parti şayet bölgede devlet hakimiyeti tesis edilirse HDP’ye giden oylardan bir miktarını geri alabilir. MHP’nin oylarında fazla bir değişiklik olmaz, olursa da artma yolunda olur. Sonuçta, koalisyon görüşmelerine seçimden sonra devam edilir.