Ben anladım…
Günlerdir Muhalefet bir kampanya yürütüyor:128 Milyar dolar nerede?
Ben de her vesile ile iktidar bu soruya cevap vermeli diyordum. İktidar sessiz kaldıkça, cevap vermekten imtina mıdır, iddiaları gayri ciddi bulup uğraşmama mıdır, tam olarak kestiremediğim bir yaklaşım içinde hareket edince muhalefet de iddiaların dozunu, şiddetini artırma yoluna girmişti…
Aslında konu, muhalefetin teknik olarak bilmediğini veya iddia ettiği gibi girift olduğunu düşünmediğim; mahiyetini tüm açıklığı ile bildiği ama buradan kamuoyu oluşturmayı başarıp başaramayacağını denediği bir zemin idi. Nitekim bu zemini çok güzel kullandı…
İktidarın sessizliğini fırsata çevirme, altın vuruşa dönüştürme çabası Merkez Bankası Başkanı’nın, Hazine ve Maliye Bakanı’nın en son da AK Parti Ekonomik Politikalardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’nın açıklamaları ile tuzla buz oldu. Kuşkusuz CHP’nin ekonomi Kurmayı İlhan Kesici’nin açıklamaları da kamuoyunun zihnini durultmaya büyük katkı sağladı.
Ancak böyle mi olmalı? Koskoca iktidar partisi muhalefeti küçümseyerek mi hareket etmeli?
Diyeceksiniz ki muhalefet böyle mi olmalı? Asılsız veya içeriğini bildiği iddialarla kamuoyunu meşgul mü etmeli?
Şayet iktidar partisi “128 Milyar nerede?” sorusu ile ilk muhatap olduğunda küçümseyici bir eda ile hareket yerine şu son günlerdeki ciddiyeti ile açıklama yapsaydı, kesinlikle iş bu kadar büyümeyecek ve kamuoyunda da zihinler bulanmayacaktı.
İktidar bunu yapmak yerine, yetkili yetkisiz birçok ağızla, konuyu bilmeyen, anlamayan insanların pek çok istifhama kapılmasına hizmet edecek bir tavır ve tutum takındı.
Oysaki açıklık, şeffaflık, aleniyet, gün yüzünde yönetim, hesap verebilirlik konularında Türkiye bu iktidar döneminde pek çok düzenlemeyi gerçekleştirmiştir. Tüm bunları yapan bir iktidarın, kendine göre nedenleri olsa bile sanki kamuoyundan bazı hususları gizliyormuş gibi bir ters algıya kendisini kurban ettirmesi ise kesinlikle iktidarın sorunudur.
Muhalefete kızmaya kimsenin hakkı yoktur. Muhalefet söyler, sorar ve cevap bekler. İşi budur. Bazen soruları iktidarın canını sıkacak ölçüde absürd de olabilir. Hatta tüm cevaplarını çok iyi bildikleri soruları da sorabilirler. Muhalefetin sorularında mantık aramak, tutarlılık beklemek gibi bir lüks içinde hareket tarzı iktidarları kamuoyu karşısında zora düşürür.
Sorulara gerçek dışı, mantıksız, bilimle ve akılla bağdaşmıyor gibi kısa cevaplar vererek de kamuoyunu tatmin etmek mümkün değildir. Nitekim olmamıştır. İddia sahiplerinin pek çoğu sorularını ekonomik ve mali parametreler içinde kamuoyu ile paylaşmışlardır?
İktidar adına ilk konuşanların neredeyse her konuda konuşan insanlar olması, uzmanlıklarının ve bilgilerinin bu neviden konuları cevaplamaya yetmemesi, insanların polemik diliyle ikna edilememesi gibi hususlar da kafa karışıklığında etkili olmuştur.
Bu bakımdan iktidar partisinin artık ekranlarda “herşeyologlar” üzerinden görüntü vermekten de vazgeçmesi lehine olacaktır.
Hemen her konuda canhıraş bir şekilde iktidarı savunduklarını düşünen ve iktidar lehine kurdukları her cümlenin kamuoyunda büyük bir ilgi ve kabulle karşılandığını düşünenlerin de daha ölçülü olmalarında yarar bulunmaktadır.
Uzmanı olmadıkları konularda ettikleri her cümle boş lakırdıdan ibaret kalmakta ve iktidara eksi puan olarak intikal etmektedir.
Şu bir gerçek ki, uzman kişiler anlatınca kamuoyunun büyük bir kısmı anladı. Ben de anladım. İktidar, soruna dönüştürmeden, muhalefetin tuzağına düşmeden soruları cevaplarsa Türkiye için de kendisi için de daha hayırlı olacaktır.
Bu arada, sorunların böylesi ters algı operasyonları ile Türkiye’ye uluslararası güvensizlik ortamına evirilmesinden muhalefet de yarar görmez. Bunun da bilinmesi gerek…
Pandemi günlerinde, tüm dünya büyük ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşurken Türkiye’nin bu sorunlardan uzak olması düşünülebilir mi?
Türkiye sadece iktidarın değil, muhalefetin de derdi, tasası olmalıdır.