BEN HATAY’I ÇOK SEVDİM…

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

“Hatay benim şahsi meselemdir!” diyen Büyük Gazi, hastalığının ağırlaştığı günlerde dahi bu güzide vatan toprağının sınırlarımıza dâhil olması için bir yandan çete harbi, diğer yandan da olağanüstü bir diplomasi yürütmüştü.

Nitekim bu büyük azim, kararlılık ve mücadele neticesinde 2 Eylül 1938 günü İskenderun Sancağı Bağımsızlık ilan etti ve Hatay Türk Devleti kuruldu.

Bu mübarek şehir, 29 Haziran 1939 günü anavatana katıldı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir parçası oldu.

İşte bu mücadeleye olan hayranlığımdır ki, bir akademisyen olarak Hatay üzerine çalışmalar yapmaya sevk etti beni ve önce bir kısa belgesel ile bu mücadeleyi Hatay Devleti Resmi Gazetesi üzerinden anlattım.

Akabinde de çok kıymetli arkadaşım Doç. Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz ile birlikte Hatay Devleti Resmi Gazetesi’ni iki güzel cilt halinde kitaplaştırdık.

Kitabımızın baskısını ülkemizin en güzide kurumlarından Basın İlan Kurumu üstlenmişti.

Nitekim kitabın tanıtımı için de Hatay Devleti’nin Meclis Binasını seçmiş ve Hatay ilimizin tüm değerli yönetici, akademisyen, gazeteci, sanatçı ve yazarlarını ve halkımızı davet ederek güzel bir tören yapmışlardı.

Bu vesile ile güzel Hatay’ı bir kez daha görmek, köşe bucak bir kez daha gezmek nasip olmuştu.

Bilemezdik ki güzel Hatay’ımızın o güzel hallerine son kez baktığımızı, pek çok eşimiz dostumuzla son kez görüşüp konuştuğumuzu…

Şimdi Hatay, yıkıntılarla dolu bir şehir.

Hatay’ımız, tıpkı diğer sevgili şehirlerimiz gibi milli mücadelenin yiğitleriyle dolu, anısını isimlerinde yaşatan Şanlıurfa’mız, Gaziantep’imiz, Kahramanmaraş’ımız gibi, aşkımız, sevdamız Adana, Osmaniye, Kilis, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır, Elazığ gibi yüreğimizdeki fay hatlarını harekete geçirmiş durumda…

Kimi sorsam ya “enkaz altında”, ya da “Allah rahmet eylesin” denip uzun suskunlukları yaşadığımız cevaplar almanın derin hüznü ile dolarken, yüzlerce yılı aşkın ayakta olan, sadece Hatay’ın değil, ülkemizin ve dünyanın kültürel mirasının en önemli parçaları olan pek çok eserin de yine topraklara karıştığını duymak, bilmek, görmek ise ayrı bir üzüntü…

Biliyorum ki, düştüğümüz yerden kalkacağız.

Hatay’ımızı da diğer tüm şehirlerimizi de yeniden ayağa kaldıracağız.

Meclis Binamızı da, Habibi Neccar Camii’ni de, tüm ulu mabetleri de yeniden inşa edeceğiz.

Hatay yeniden Camileriyle, kiliseleriyle, sinagoguyla muhteşem güzel, güleryüzlü insanlarıyla tarihi yaşamaya ve yaşatmaya devam edecek…

Milletimizin hamiyeti, merhameti, kardeşlik duyguları ve devletimizin gücü, kudreti tüm şehirlerimizi ayağa kaldıracak.

Üzüntümüzü, kederimizi ortadan kaldıracak hiçbir şey yok. Ama umutsuzluk bize göre değil. İsyan bize göre değil. Yıkılmışlık, bitmişlik bize göre değil.

Öyle olsaydı şayet, bu günden daha zor şartları yaşadığımız bir dönemde Hatay önce devlet, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne bir vilayet olmazdı…

Bozguncuların, nifakçıların, her türlü vurguncu ve rantçıların değil, kardeşliğimizin dili,  milletimizin azim ve kararı, feraseti ve basireti ile aşacağız tüm güçlükleri…

Bir tek giden canları geri getiremeyeceğiz. Fakat yaraları mutlaka saracağız.

Çünkü Hatay’da, afete maruz tüm illerimiz de, buralarda yaşayan tüm kardeşlerimiz de artık hepimizin birer şahsi meselesidir…

Diğer Yazıları