Beyhude tartışmalar, yanlış değerlendirmeler ve MHP…
Referandum bitti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi anayasal olarak artık hayatımızın bir parçası oldu. Şimdi sırada uyum yasaları var. En kısa sürede Parlamento’nun bunu da gerçekleştireceğini ve sistemin işlemeye başlayacağını görmek lazım.
Kazananı veya kaybedeni olmayan bir referandum yaşadık. Sonuçta insanlarımız evet de dese, hayır da dese kanaatlerini belirttiler ve neticenin hasıl olmasıyla birlikte de aynı kaderi paylaşmaya, aynı çatı altında yol almaya devam edecekler. Burada yapılan oylama sadece yarınlarda nasıl bir Türkiye arzuladığımıza dair yaklaşımımızı ortaya koymamız için idi.
Şimdi birileri çıkıyor ve çoğunluğu temin eden evet tarafının içinde hangi partinin ağırlığı ne kadar oldu, tahminler yürütmeye uğraşıyor.
Tahmin yürütmeleri, bunu kamuoyu ile paylaşmaları elbette çok anormal değil, ancak itham, iftira, isnat ve fitne maksatlı olunca işin rengi değişiyor; milli iradeye hakarete, evet için oy kullanan geniş kesimleri yok saymaya kadar iş uzuyor.
Bunu yapanların ise etkili medya organlarında her an seslerini duyurma imkanı olan kimseler veya evet bloku içinde siyasi kimlikli kişiler olması ise bir başka vahameti gösteriyor.
Yaklaşık 83 milyonluk nüfusun 55 milyona yakını seçmendir. Bu seçmenlerin yüzde 83 civarında yani muazzam büyüklükte bir kısmı yurt içinde ve yurt dışında kurulan sandıklarda oylarını kullanmışlandır. Geçerli oyların Yüzde 51. 43’ü evet demiştir.
Bunların içinde AK Parti’nin oranı, MHP’nin oranı veya diğerlerinin oranı gibi arayışlar içine girmek fevkalade eksik, yanlış ve siyaset bilimi parametreleri ile uyuşmayan hadiselerdir. Sonuçta kullanılan oy pusulasında sadece iki renk ve üzerlerinde evet ve hayır sözcükleri vardır.
Birilerinin yeniden açılım politikalarına hayatiyet kazandırmak için yani yarım kalan bölücü emellerini tahakkuk ettirmek için doğu ve güneydoğu illerinde PKK’nın başının ezilmesi ile birlikte insanların özgürce irade beyan etmelerini ve bunun Türkiye genelinde yaklaşık yüzde 1’lik bir değişim oluşturmasını gerekçe göstererek konuşmalarını ise sanırım bu ülkeyi seven, terörle mücadeleyi elzem olarak gören hiç kimse kabullenmeyecektir.
Açılım politikaları dolayısıyla kaybedilen insanlarımız şimdi devletin varlığını hissettikleri içindir ki yavaş yavaş da olsa dönmektedir. Aynı zaafiyetin gösterilmesi bu insanlarımızı bir kez daha ve asla kazanmayacak şekilde kaybetmek anlamına gelir ki, çok dikkatli olunması lazımdır.
Tüm hayatını bölücü emelleri için adamış bazı siyasilerin şimdi iktidar partisi içinde siyaset yapıyor olmaları onların Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden yana oldukları anlamına gelmez. Nitekim, her fırsatta irinlerini, cerahatlarini akıtmaktadırlar. Bunu da MHP ile varılan uzlaşma üzerinden dile getirmektedirler. AK Parti’nin bunlara karşı dikkatli olmasında yarar bulunmaktadır.
Referandum kampanyaları boyunca yapılan tüm kamuoyu yoklamaları göstermiştir ki, AK parti tabanının %15-35 arası bir bölümü ya hayırcı ya kararsız kalmıştır. Dolayısıyla, AK Parti ve MHP birlikteliğinin en son 1 Kasım 2016 Seçim sonuçları üzerinden bir sonuç getirmemesi üzerine yapılan değerlendirmelerde AK Parti’den hiç fire yokmuş gibi düşünülmesi ve MHP tabanının da büyük ölçüde hayır kitlesi içinde yer aldığı gibi değerlendirmeler son derece gerçek dışı ve yakışıksızdır. Bu değerlendirmeleri yapan AK Parti’li siyasilerin 15 Temmuz ve FETÖ irtibatı üzerinde durulmasını, getirilen sistem değişikliği ile konumlarını kaybetme durumlarını, zedelenen çıkarlarını ve kendilerine yeni yapı içinde yer bulma telaşlarını değerlendirmelerini ben AK Parti yöneticilerine ciddi ciddi öneririm…
Hesaplar gayet açık ve nettir. İki partinin birlikte hareket kararı etkisini göstermiştir. MHP öncesinde yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında %35-37 bandında seyreden Başkanlık sistemi desteği MHP ile birlikte halkın çoğunluğu ile “evet”e tahvil olmuştur.
Bunun matematiksel hesapları da ortadadır. Kamuoyu yoklamalarındaki minimum %15’lik AK Partili hayırcıları dahi hesaba katsak, AK Parti’nin son seçimde aldığı oydan 8.5 puan aşağısına işaret etmektedir. Doğu ve Güneydoğu’dan gelen ilave ise bir puandır. Yani kısacası MHP yerli yerinde ve tama yakın desteğiyle bu sürecin başarısına katkı sağlamıştır.
AK Parti ve MHP’nin birlikte güçlü oldukları Orta Anadolu illerinde bir oy patlaması yaşanmaktadır. Milliyetçi tabanın ne dediğini anlamak için bu illere bakmak lazımdır. MHP’nin tek başına güçlü olduğu illerde yine MHP oylarına yakın veya üzerinde oylar alınmıştır. Kimse kusura bakmasın ama Doğu ve Güneydoğu illerindeki onca kamu görevlisinin oyu yok mudur?
MHP içinde Fetö destekli ve şimdi ihraç edilen, tutuklu bulunan hakimler üzerinden operasyon yapmak isteyenlerin 15 Temmuz ile birlikte düşen gardlarını referandum üzerinden yeniden alma girişimlerine bazı AK Parti’li siyasilerin ve medyadaki bazı isimlerin alet olmaları Türkiye’nin önündeki fırsatları küçük siyasi hırslara kurban etme istidadı göstermektedir. Bundan uzak durulmalıdır.
Şimdi PKK ve hempaları ile, Fetö ve uzantıları ile mücadelenin tam zamanıdır. Artık yönümüzü de enerjimizi de bunlara teksif etmeliyiz…