Biden'ın skandal sözlerini yorumladılar
Joe Biden’ın New York Times editörleriyle gerçekleştirdiği ve görüntüleri internete yeni düşen mülakatta Türkiye hakkında söyledikleri büyük tepki çekti.
Biden'ın skandal açıklamalarını Gazeteci Nedim Şener, Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı, GENAR Başkanı İhsan Aktaş ile SETA direktörü Kemal İnat, Haber7'den Enes Taha Ersen'e değerlendirdi.
İşte o değerlendirmeler
NEDİM ŞENER: HERKES KARŞI DURMALI
"Joe Biden’ın sözleri sekiz ay önce New York Times ile yaptığı bir toplantıda gündeme gelmiş. Peki biz bunu bugün öğrendiğimizde neden bu kadar büyük bir tepki gösteriyoruz? İki sebebi var. Birincisi Joe Biden o konuşmayı yaptığı tarihte Amerika başkan aday adayıydı. Bugün artık Amerikan Başkan adayı. Yani üçüncü adımsa Amerikan Başkanı olması olacak. Tabi seçimi kazanırsa, sanırım anketler yüzde on civarında onu ileride gösteriyor. Peki asıl tepkiyi doğuran şey ne? Konuşmanın içeriği. Yani sekiz ay önce yapılmış olmasında rağmen hala güncelliğini koruyor olması. Joe Biden bir Demokrat Parti Başkan Adayı olarak değil, Amerikan kurulu düzeninin aslında Türkiye’ye yönelik projesini anlatıyor. Amerika’dan fonladıkları medya kuruluşlarının haber veriş şekillerine bakın. Ardından siyasetçilerinin sözlerine bakın. İster muhalif ol ister iktidar olun fark etmez. Ayaklarınız bu ülkeye basıyorsa sizin adınızı ne Amerika’nın ne de terör örgütlerinin almasına izin vermeyeceksiniz. Biden’a bu umudu kim veriyor? Herkesin buna karşı durması lazım. "
"Buna ama diyenler Biden gibi tiplere umut olan medyacılar ve siyasetçilerdir. Bunun aması maması yok. Eğer bu bir PR çalışmasıysa Muhalefet partileri bunu görünce en sert tepkiyi göstererek bunu lehine çevirmeliydi. Ama Türkiye’dekilerin Amerika’ya hakaret etmeye dilleri varmıyor. Biden’a bu kadar sert konuşamıyorlar. Biden’a, Cumhuriyetçilere, Demokratlara, Türkiye’yi karıştırmak isteyen dış mihraklara sen ne diyorsun? Biden ABD Başkanı seçilirse, onların umudu olacaklar da yine bunlardır."
İHSAN AKTAŞ: KİMSENİN HADDİ DEĞİL!
"Kimsenin haddi değil Türkiye’ye bir çerçeve biçmek veya politika değiştirtmek. Joe Biden Kasım ayında New York Times mülakatında Demokrat Parti’nin Başkan adayları arasında bunu konuştu. O zaman adaylığı kesin değildi, şimdi kesinleşti. Muhtemelen devlet başkanlığına yaklaştıkça görüşleri değişir. Görüşleri değişmese bile bir başkanın mutlaka Amerikan politikalarına getireceği değişiklikler vardır. Seçildiği takdirde de küresel siyasetin gerçeklerine göre davranacak.
Türkiye’nin siyaseti var, bölgesel etkinlikleri var, Akdeniz’de faaliyetleri var. Amerikan politikaları Obama’dan sonra Trump geldiği zaman bir tık farklılıklara uğradı Biden geldiği zaman da mutlaka farklılıklara uğrayacaktır. Biz Mısır, Suudi Arabistan, BAE, değiliz. Sabah erken kalkanın darbe ile siyaset değiştirdiği bir ülke değiliz. Bence buradan zararı daha çok muhalefet partileri görür. Yani demek ki dışarıdan kendileriyle alakalı Türkiye’nin siyasetinin değiştirilmesi ile alakalı bir operasyona açıklar mı, karşılar mı? Türkiye’deki muhalefet partilerinin buna bir cevap vermesi lazım. Biz Türkiye siyasetinde kendi işimizi kendimiz görürüz demeleri lazım. "
EMİN PAZARCI: VAHİM, AMA ŞAŞIRTICI DEĞİL
"Son derece vahim bu sözler. Ama çok da şaşırtıcı değil. Joe Biden bu sözleri herhalde muhalefetle görüşme yapmadan, onların olurunu almadan söyleyemez. Muhalefetten bir tepki bekleyen çevrelerin de bir tepki beklememesi gerektiğini söylüyorum. 2008 yılında Hopkins Üniversitesinde Halil Magnus Karaveli ve Svante Corwell bir rapor hazırladılar. O dönemde Kılıçdaroğlu henüz etkisiz elemandı ve grup başkan vekiliydi. O raporda aynen şu ifade yer alıyordu, ‘Baykal istifa etmek zorunda kalacak. Yerine Kemal Kılçdaroğlu gelecek ve yeni CHP oluşacak. Bu CHP de Avrupacı bir sosyal demokrat parti olacak.’ İki sene sonra bu aynen gerçekleşti. Bu Hopkins Üniversitesi Amerika'nın derin devletine yakın bir kuruluştur. Daha sonra 2010 yılında ABD Washington Büyükelçiliği’nden kriptolar gitti geldi. Bunların bir tanesinde ‘CHP’ye oy verenler de artık Baykal’ı istemiyorlar. Baykal’ın yerine daha prezantabl birisim getirmeliyiz. Çünkü artık AKP iktidarını yargı ve orduyla dizginleyemiyoruz’ şeklinde ifadeler vardı. Nitekim yazışmaların sonunda yine Kemal Kılıçdaroğlu ismi ortaya çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu da CHP Genel Başkanı olduktan sonra CHP'ye yeni bir yol aradı. İstanbul ve Van’da arama toplantıları yaptı. Şimdi bunlara baktığımız zaman çok daha açık ve net bir şekilde değerlendirebiliriz. Yani taşlar döşendi, Joe Biden da bu taşları basamak yaparak Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek istediğini açıkladı. Bunlar muhalefete rağmen söylenmiş sözler değildir. Bir planın dışa vurumudur bu. Tabi vahim bir şey. Bir başka devlet sizin iç işlerinize karışıyor. Bu işgal hareketinden farksızdır. Türkiye’nin ayağa kalkması lazım ama bakıyoruz muhalefet neden 7-8 ay sonra bu açıklandı gibi meseleyi farklı noktalara çekip suyu bulandırmaya çalışıyor. Bu olay emparyalizmin gerçek yüzünü ve Türkiye’de muhalefetin ne noktada olduğunu göstermektedir."
KEMAL İNAT: BEN ŞAŞIRMADIM
"Bu açıklamayı birkaç madde içerisinde değerlendirebiliriz. Birincisi; böyle bir açıklamaya şaşırdık mı diye kendimize sorarsak ben hiç şaşırmadığımı söylemeliyim. Türkiye’de kimsenin de şaşırdığını da zannetmiyorum. Çünkü ABD’den bu tür tavırlara biz aşinayız maalesef. Biden, devlet adamı niteliğine daha yakın birisi olarak gözüküyordu ama hiç de öyle olmadığını göstermiş oldu. ABD’nin Türkiye içerisinde yapmak istediği şeyleri açıkça ifade etmiş oldu. İkincisi; bu açıklama uluslararası hukuk açısından baktığımızda tam bir fecaat. Uluslararası hukukun temel ilkelerinden birisi iç işlerine karışmama ilkesidir. Devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesidir. Ama burada Türkiye’nin NATO müttefiki olan ABD’nin Türkiye’ye karşı yıkıcı politikasını devam ettirdiğini açıkça gösteren bir açıklama. Üçüncüsü; bu sözler karşısında Türkiye endişe duymalı mıdır? Bence duymalıdır. Çünkü bu açıklamalar Türkiye’ye karşı yıkıcı politikaların artarak devam edeceğinin göstergesidir. Bu durumun Türkiye-Amerika ilişkilerine açıkça zarar verdiği ortadadır. Muhalefete destek veren, Türkiye’deki meşru iktidarı kabullenmekte zorlanan bir siyaset tarzı bu. Dördüncü olarak Türkiye bunun karşılığında ne yapmalı? Bunun cevabı çok açık aslında. Türkiye bağımsızlık yolunda attığı adımlara devam etmeli. Ne tür müdahalelere maruz kaldığını da uluslararası basına ve içerideki bazı kesimlere duyurmak gerekir. Beşinci olarak da muhalefetin de bu açıklama karşısında ne düşündüğümü ifade etmesi gerekir. Bunu reddetmesi gerekir ve Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğunu, iç işlerine müdahaleyi asla kabul etmeyeceğine dair açıklama yapması gerekir."