Boğaziçi Üniversitesi'ni yıkacak mıyız?
Muhafazakar camianın en mutedil kültür sanat adamlarından Ömer Lekesiz, sosyal medya hesabının profil bölümünde "Boğaziçi, aydın kisveli batıcı oligarşinin son kalesidir. Bu kale yıkılmadıkça ne üniversite ne de devlet rahata ermeyecektir" ifadesini yazdı. Büyük tepkiye neden olan bu ifadeleri daha sonra silen Lekesiz, cuma günü Yeni Şafak'taki köşesinde de "Boğaziçi derebeylerinin paralel rektör beklentisi" başlıklı bir yazı kaleme almıştı.
Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan tartışmalara muhafazakar camianın en mutedil isimlerinden, kültür ve sanat adamı yazar Ömer Lekesiz çok tartışılacak ifadelerle katıldı.
Lekesiz'in sosyal medya hesabının profil bölümüne "Boğaziçi, aydın kisveli batıcı oligarşinin son kalesidir. Bu kale yıkılmadıkça ne üniversite ne de devlet rahata ermeyecektir" ifadesini yazdığı görüldü.
Batıcı oligarşinin kalesi olarak belirtiği Boğaziçi'nin yıkılmasını tavsiye eden Lekesiz'e sosyal medyada tepki yağdı. Lekesiz'in tepkiler üzerine bu ifadeyi bir süre sonra profil bölümünden sildiği görüldü.
Lekesiz, Yeni Şafak'taki köşesinde ise 5 Şubat Cuma günü "Boğaziçi derebeylerinin paralel rektör beklentisi" başlıklı bir yazı kaleme almıştı.
Lekesiz bu yazısında da 'Boğaziçi üniversitesi üzerinden bir derebeylik yürütüldüğünü ileri sürüyordu:
"Yeni rektörün atanması, sistemdeki işleyişe ve ilgili yasalara da uygun olduğu halde, rektörü reddeden bir öğrenci düşünülemez. Ancak Boğaziçi üzerinden yürüyen bir derebeyliğin sarsılması ya da yıkılması endişesini taşıyanların öğrencileri kullanmasından söz edilebilir."
Ömer Lekesiz yazısının son bölümünde ise Boğaziçi'nde AB destekli fonlardan nemalananların devlete operasyona çekme gününü beklediğini ileri sürdüğü şu ifadeleri kullanıyordu:
"Boğaziçi, AB’nin kültür fonlarıyla Türkiye’de oluşturulmuş vakıf, dernek, medya ve yayınevi, illegal örgüt emanetçilerinin, dolayısıyla bunlardan ve devlete bir operasyon çekme günü geldiğinde de kendilerinden nemalananların hüküm sürdüğü bir üniversitedir.
Bu derebeyliğin devletin bilgisinde olmadığı düşünülemez. Hatta o bilginin, Gezi Eşkıya Kalkışmasının baş tertipçisi olarak halen tutuklu bulunan birinin ismine gelip dayanmış olması da mümkündür.
Bu derebeylik, kendi bünyesinden olmayan ya da en azından kendi işleyişini sekteye uğratmama garantisi bulunmayan birinin rektör olarak atanmasını istemiyor ve devleti kendisiyle pazarlık etmeye zorluyor."
Ömer Lekesiz'in bu yazısının tamamına linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.