Bu seslere kulak vermek gerekir
Savaş diyoruz.
Seferberlik diyoruz.
Koronavirüs, tüm dünyayı ilgilendiren bir savaş ve seferberlik konusu. Tüm ülkeler bir taraftan kendi imkanları ile bu virüsle mücadele ederken öbür taraftan bu konuda destek alabilecekleri ülkelere gözlerini dikmiş durumda.
İnsanlar da haklı olarak kendi devletlerine, hükümetlerine sorunlarını yansıtmaya çalışıyor.
Bütün dünyada durum hemen hemen aynı.
Dev bildiğimiz ülkeler bu musibet karşısında adeta çöküşü yaşarken yeni bir dünyanın kurulduğu tartışmaları da alttan alta yoğunlaşıyor.
Bu, meselenin genel boyutu.
Bir de aktardığım gibi insanların kendi devlet/hükümetlerinden beklentileri söz konusu.
Türkiye de, virüs Çin’in Wuhan kentinde ilk ortaya çıktığından itibaren adım adım yukarıya seyreden bir önlem politikası izledi. Ancak tüm dünyayı etkilediği gibi virüs 11 Mart itibariyle Türkiye’de de görüldü. O günden itibaren, doğal olarak koronavirüs meselesi ile yatıp koronavirüs ile kalkıyoruz.
Süreç dinamik. Bu nedenle önlemler parti parti geliyor. Hükümet sürekli olarak bir önlem paketi açıklıyor. Sağlık tedbirleriyle ilgili olandan tutun da ekonomiye kadar hemen her gün yeni bir karar veriliyor.
Yine doğal olarak medyadaki basın mensubu arkadaşlarımız, halkımızı bilgilendirmek için can hıraş bir koşturmaca içine girdi. Ayrıca haber kanallarında program yapan arkadaşlarımız da yoğun bir koşturmaca içinde. Bizler de bu programlara katılıp, özellikle bu savaşın en ön cephesinde mücadele veren uzmanlara sizlerin merak ettiklerinizi sormaya çalışıyoruz. Ben de CNN Türk’te katıldığım 3 tane programda, sizlerin hastalık ile ilgili sorularınızı elimden geldiğince gerek Bilim Kurulu üyesi gerek uzman hocalarımıza sordum. Ancak bazı mesajlarda hastalıkla ilgili mücadelenin yanı sıra, sorunlar da aktarılmıştı. Bu yazımda izleyicilerimizin, okurlarımızın, insanlarımızın bazı sorunlarını aktarmak istedim. Çünkü bu sorunların muhatapları hocalarımız değil.
Bu sorunları madde madde sıralayacak olursak;
- Özel yurtlarda kalan genç üniversiteli arkadaşlarımız, mecburi tatil nedeniyle evlerine dönmüşler. Ancak bazı özel yurt sahipleri bu gençlerden, kalıyorlarmış gibi para istemeye devam ediyorlarmış. Hatta bazıları “çıkarsanız iki katı ödeme yapmak zorundasınız” diyormuş. Fedakârlık yapmak sadece vatandaşa kalmamalı. Herkes elini taşın altına sokmalı.
- Acil Tıp Teknisyenlerinin alanı olan Paramedik mezunları atama bekliyormuş. Hele böyle bir dönemde bu konuda bir şey yapılabilir mi? Yetkililerin bu sese kulak vermesi iyi olur kanaatindeyim.
- Şehir Hastanelerinde taşeron kısmında çalışanlar, servis aracı istiyor. Onların da savaşın içinde ve risk grubunda olduğu düşünülürse, onların toplu taşıma araçlarında olması, riski artırır gibi duruyor. Haklı bir talep.
- Bazı önemli projelerin şantiyelerinde, yemekhanelerinde ciddi bir şekilde yığılma oluyormuş. Bu projelerde yaklaşık 3000 bin kişinin çalıştığı belirtiliyor. Bu önemli bir mesele. Süreç dinamik olduğu için hükümet adım adım tedbirlerini hayata geçiriyor. Ancak bu konu biraz aciliyet arz ediyor gibi.
- Son olarak tiyatrocu/oyuncu arkadaşların bir notu var. Bu konuda hükümet/Kültür ve Turizm Bakanlığı ne gibi bir çözüm bulabilir bilmiyorum ama bu alandaki arkadaşlarımız şunu belirtiyor: “Gündelik işlerden para kazanıyorduk. Şimdi tüm etkinlikler durduruldu. Ancak bizler de kira ve fatura ödüyoruz, yaşamak için paraya ihtiyacımız var. Bunlarla başa çıkamayız. Bu süreç normale dönene kadar bir çözüm olursa seviniriz.”
Yetkililerimize duyurulur.