Bu yalanları kim uyduruyor?
Sosyal medyanın yararları kadar tehlikelerine de değinmek lazım. Doğruluğu kontrol edilmemiş pek çok haber ve görüntü dolaşıma giriyor ve inanılmaz tahripkar olabiliyor. Virüs gibi yayıldıktan sonra istediğiniz kadar yalanlayın, böyle değil açıklaması yapın, doğrusunu söyleyin maalesef kar etmiyor.
Sosyal medyanın hızına yetişmek mümkün değil. Yayılan haber ve görüntünün nerelere kadar ulaştığına hakim olabilmek ve ulaştığı her yerden temizlemek de kolay değil. Kaynağından temizleme girişiminde bulunsanız bile ulaştığı bir kullanıcı üzerinden yeniden ve aynı hızla servis edilebiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili haberler şu ara revaçta. Kaynağı belirsiz haberler Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli sivil toplum örgütlerine, vakıflara ve derneklere muazzam maddi kaynaklar aktardığını söylüyor. Bu haberler de her gün dolaşımda ve yayılıyor. Öyle ki bir siyasi parti genel başkanı partisinin grup toplantısında bu konuyu gündeme taşıdı ve çok sert eleştirilerde bulundu.
Haberde adı geçen sivil toplum kuruluşları üstüste açıklamalar yapıyor ve kendilerine bu haberde iddia edildiği gibi bir yardım, kaynak aktarımı olmadığını, sadece bahsi geçen yıllar içinde değil hiçbir dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden veya diğer belediyelerden tek kuruş almadıklarını tüm evraklarının incelemeye açık olduğunu söylüyorlar ama yayılan haberin etkisini kırmak mümkün olmuyor…
Yalan hakikatin önüne o kadar hızlı ve cüsseli bir şekilde geçiyor ki, yapılan açıklamalar rağmen konuyu aynı şekilde gündemde tutmak isteyen çevrelere gün doğuyor…
Siyasal etik de, kul hakkı da, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik için kurulan bu yapıların kudsiyeti de birer birer ortadan kaldırılıyor, ama olsun siyasi muarızını yok etmek için yalan da olsa bir tutamaç bulduğunu düşünenler buradan yüklenmeye devam ediyor…
En son İstanbul Büyükşehir Belediyesi açıkladı, hiçbir vakfa ve derneğe tek kuruş aktarmadıklarını…
İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığı seçimi yenilenecek. Dolayısıyla rekabetin diri tutulmasını ve bir takım argümanlarla beslenmesini anlamak mümkün. Ancak burada hakikatin dışında bir yaklaşımın benimsenmesinin kime nasıl bir yararı olabilir ki?
İsrafa karşı bir dil ve üslup kullanılabilir, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kamusal kaynakları etkin ve verimli kullanmadığına dair eleştiriler getirilebilir ama böyle gerçeklerle en ufak bir ilintisi olmayan, düzmece belge ve bilgilerle yol kat edilmeye çalışılırsa bunun vebali de, toplumsal yapıya tahribatı da yüksek olur.
Dünyanın her yanında içinde siyasilerin olduğu, siyasetçi yakınlarının bulunduğu birtakım sosyal, sportif sivil toplum örgütleri var ve bunların da elbette kamusal desteklerden yararlanma gibi hakları bulunur. Kamu bunlara yer de tahsis edebilir, kaynak da aktarabilir, kolaylıklar da sağlayabilir.
Ancak ısrarla böyle bir kaynak kullanmadığını söyleyen sivil toplum örgütleri var, keza böyle bir kaynak tahsis etmediğini açıklayan bir belediye yönetimi var ama hala aynı gerçek dışı bilgi dolaşımda ve üstelik en üst perdeden siyasetin malzemesi haline getiriliyor. Taraflar kaynaklarının açık olduğunu, her türlü denetime hazır olduklarını beyan ediyor ama bu haksız, gerçek dışı bilgi yine sanki bir kıymeti varmış gibi dolaşımda…
Siyasilerin, toplumsal sorumluluk taşıyanların, kamuoyunda bilinirliği yüksek olanların sosyal medya üzerinden kendilerine intikal eden bilgi ve belgeleri çok dikkatli bir şekilde inceleyip, gerçekliğini araştırıp öyle kullanmaları lazım. Gerçekliğini araştırmadıkları ve kesinlikle emin olmadıkları bilgi ve belgeler hem kendileri için, hem ülke için, hem de o belge ve bilgi içinde yer alan kişi ve kurumlar için tahrip edici neticeler doğurabilir.
Hiçbir karşıtlık gerçekleri ters yüz ederek rakibi alt etmeye değmez.
Hiçbir rekabet yalan ve iftira ile başarıya ulaşmayı meşru kılmaz.