Çanakkale: Varoluş destanı
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti'nin katılmış olduğu en son savaş Birinci Dünya Savaşı’dır. İttihat ve Terakki Partisi idaresindeki Osmanlı Devleti Almanya safında bu savaşa katılmış ve harp içinde Osmanlı Devleti ve savaşın kaderi açısından en önemli cephe Çanakkale cephesi olmuştu.
Burada şunu hemen belirtmek gerekir ki Çanakkale Savaşı yoktur, fakat Birinci Dünya Savaşı içerisinde bir Çanakkale Muharebeleri vardır. Tıpkı Kanal Muharebesi, Kafkas Muharebesi gibi. Fakat biz Brinci Dünya Savaşı içerisinde muharebede bulunduğumuz yerleri ifade etmek üzere daha ziyade Cephe kelimesini kullanmayı tercih etmişiz. Muharebe savaş demek değildir, savaşın içerisinde cereyan eden local çatışmaları ifade etmek için kullanılan bir askeri terminolojidir. Savaş yahut harp ise bütün muharebelerin, çatışmaların içersinde toplandığı genel addır.
Savaş sırasında Çanakkale Cephesi’nin açılması daha savaştan önce İngiliz bahriyesince düşünülen bir husus olmuştu. Böyle bir cephenin açılması ile varılmak istenen netice ise özetle şunlardı:
Çanakkale'den hareket ile İstanbul alınacak, Osmanlı devleti içten çökertilmek suretiyle savaş dışı bırakılacaktı.
İstanbul'un alınması ile iki ateş arasında bırakılacak olan Almanya'nın kolayca pes etmesi sağlanacak ve dolayısıyla savaş bu suretle erken bitirileceki.
Boğazların ele geçirilmesiyle Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki Osmanlı Devleti'nin baskısı ortadan kaldırılmış olacaktı.
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından müttefik güçlerin gemilerinin geçişi mümkün hale gelecek ve dolayısıyla İngiliz ve Fransızlar sosyal karışıklıklar içerisindeki müttefikleri Rusya'ya daha çabuk ve daha kolay bir şekilde askeri yardım ve malzeme akışını gerçekleştirebileceklerdi. ayrıca Rusya'dan gıda maddesi de temin edebileceklerdi.
Çanakkale’nin düşmesi ile Rusya'nın ekonomisindeki daralma, dış dünyaya ile temas kurabilmesi bu suretle giderilmiş olacaktı.
Osmanlı Devleti'nin savaştan çekilmesi ve müttefiklerin Boğazlara yerleşmesi henüz harbe iştirak etmemiş olan diğer Balkan devletleri üzerinde etkili olacak ve bu devletlerin merkezi devletler safında savaşa katılma cesaretlerini kıracaktı.
Çanakkale Cephesi’nde çarpışmaların başlaması Kafkaslar'da Ruslar'ı zorlayan Türk birliklerinin buraya kaydırılmasını gerektirecek ve dolayısıyla Rusya'nın yükü hafifletilecek, Rusya'nın Doğu Anadolu'ya yapacağı saldırının kolaylaşması sağlanmış olacaktı.
İngilizlerin Mısır'daki nüfuzu güvenceye alınmış olacak, Mezapotomya ve dolayısıyla zengin petrol yatakları İngiltere'nin elinde kalacaktı.
Balkan savaşından perişan bir vaziyette çıkan Türk ordusunun mukavemet gösteremeyeceğini, Boğazlardan kolayca geçecek donanmanın Osmanlı Devleti’ni ilk hamlede safdışı bırakacağını düşünen İngiliz Bahriye Nazırı W. Churchill, İstanbul'u teslim alacağını fazlası ile ümit etmekteydi.
Çok yönlü bir planın bir parçası olarak uygulamaya konan Çanakkale’nin işgal edilmesi girişimi için 1915'de İngiliz ve Fransız donanmaları harekete geçmiş, Çanakkale'nin dış tabyalarını topa tutup karaya asker çıkarmışlardı. Ancak 18 Mart 1915'de Boğazı zorla ele geçirmeğe çalışan düşman donanması ağır kayıplara uğramıştı.
Denizde uğradıkları bu başarısızlık üzerine İtilaf devletleri kara gücünü harekete geçirerek Gelibolu Yarımadası’nın güney kısmına çıkarma yaptı. Fakat bu teşebbüs de Türk askerinin gösterdiği çetin ve inatçı direniş karşısında neticesiz kalmıştı. Nihayet 19/20 Aralık 1915'te Arıburnu ve Anafartaların, 8/9 Ocak gecesi Seddü'l-Bahir bölgelerinin boşaltılması ile Çanakkale Cephesi’ndeki muharebeler sona erdi.
Çanakkale muharebelerinin Türkiye ve dünya açısından neticeleri oldukça önemliydi.
Herşeyden önce Çanakkale zaferi, İtilaf devletlerinin gerçekleştirmeyi tasarladığı yukarıda sayılan hedeflerin hiç birinin gerçekleşmesine imkan vermemişti.
Diğer taraftan Birinci Dünya Harbi’nde Türk ordusunun en parlak başarısına sahne olan Çanakkale muharebeleri harp kayıpları olarak dünya tarihinde en yüksek zayiata ulaşan muharebelerden biri oldu. Çanakkale zaferi, büyük çoğunluğu üniversite mezunu, kültürlü gençlerden oluşan şehit ve yaralı onbinlerce (200.000) kınalı kuzunun, vatan evladının şehit olmaları ile kazanıldı. İngiliz ve Fransızlar'ın mukabil kayıpları ise 150.000 civarındaydı. İtilaf devletleri cepheye sürdüğü askerlerin büyük bölümünü sömürgelerden getirdiği için verdiği kayıplar nispeten az olmuştu. Osmanlı Devleti Çanakkale’de vermiş olduğu kayıpların sıkıntısını sonraki zamanlarda fazlası ile hissetti ve uzun bir süre telafi edemedi. Verilen kayıpların en büyük etkisi ise yetişmiş insan ihtiyacının had safhaya ulaştığı yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında yaşandı. Memleketimizde hiç bir belde yoktur ki Çanakkale'de şehit vermis olmasın.Yine hiç bir lise ve okul yoktur ki Çanakkale’de şehit olmuş yahut gazi olarak geri dönmüş bir ferdi bulunmasın.
Osmanlı ordusunun hesaba katılmayan savaş gücü ve direnme azmi ve nihayet zaferi, Birinci Dünya Savaşı'nın uzamasına sebep olmuştur. İngiliz belgelerine göre Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesi Birinci Dünya Svaşı’nı tam üç yıl uzatmıştır. Çanakkale muharebelerinin savaşın uzamasındaki rolü ise oldukça büyük olmuştur.
Çanakkale'de elde edilen muzafferiyetler neticesinde İstanbul ve Boğazlar istilaya uğramaktan kurtulmuştur. Bu ise bütün Türk vatanını daha erken gerçekleşecek olan bir işgalden korumuştur.
Çanakkale muharebeleri ve elde edilen mutlak zafer Türk milletine en büyük kuvvetler karşısında bile zafer kazanabileceği noktasında direnme gücü ve savaşı kazanma azmini aşıladı. Bu noktada Çanakkale muharebeleri manevi olarak Milli Mücadele'nin kaynakları arasındaki en önemli motive edici unsur olmuştur.
Çanakkale muharebeleri Anafartalar ve Conkbayırı'nda düşmana karşı başarı gösteren, gelecekteki Türk Milli Mücadelesinin başkomutanı ve liderini ortaya çıkaran bir mücadeleninde de adı ve alanıdır. Mustafa Kemal Paşa eğer Sultan Vahdeddin tarafından Samsun'a gönderilecek en yetenekli paşa olarak görülmüş ve seçilmişse ve yine Mustafa Kemal Milli Mücadele lideri durumuna yükselebilmişse, şüphesiz ki bunun sebepleri arasında onun Çanakkale muharebelerinde göstermiş olduğu kahramanlık ve kazandığı başarılarla kendini temayüz ettirmiş olmasının önemli bir yeri olmuştur. Zira o, Türk Milleti içindeki haklı nüfuz ve prestijini öncelikle Çanakkale'de zaferle neticelenen muharebelerindeki sevk ve idaresi sayesinde kazanmıştır.
Çanakkale zaferi Rusya’ya yapılması planlanan yardımların yapılamaması sonucu Almanların doğu cephesini zaferle tamamlamalarına fırsat vermiştir.
Çanakkale'de maruz kaldıkları mağlubiyet İtilaf devletlerine oldukça pahalıya mal olmuştur. Zira savaş sırasında Almanya ve Avusturya Sırplar'ı ezip geçmiştir. İtilaf devletlerinin hayal kırıklığı yaratması Bulgaristan'ı II. Balkan harbinde kaybettiği büyük Bulgaristan'ı kurmak emeli ile müttefikler saffına dâhil etmiştir.
Harbin uzaması ve Rusların yardım alamaması Rusya'daki sefalet ve açlığı artırmış ve dolayısıyla Bolşevik ihtilaline zemin hazırlamıştır. İçerideki Lenin taraftarlarına karşı zor durumda kalan Çar iktidar mücadelesini kaybetmiş ve Ekim 1917 ihtilalinin gerçekleşmesiyle Bolşevikler iktidarı ele geçirme imkanı bulabilmişti. Ayrıca müttefik devletler Rus buğdayından da mahrum kalmışlardı.
İngiltere sömürgelerinde büyük nüfus kaybına uğrarken, savaşın uzaması neticesi 1.600.000 civarında daha fazla insan kaybetmesi de kaçınılmaz olmuştu. Fransa'nın kayıpları ise İngiltere'ninkinden daha az değildi.
Çanakkale’de Türkün azmi karşısında müttefiklerin maruz kaldıkları ve hiç ümit etmedikleri başarısızılık bütün dünyada yankı uyandırmıştı. Bu da İtilaf devletlerinin prestijini en büyük darbeyi indiren bir gelişme olmuştu.
Çanakkale mağlubiyeti ile İngiltere'nin Orta Doğu projesi de aksamış, Rusya ile arasında ilişki kurma çabası mümkün olamamıştı.
Türk tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden, tarihe deniz muharebeleri olarak geçen, sekiz ay müddetle yarım milyonluk bir kuvveti durdurarak ilerlemesine izin vermeyen ve milli şairimiz Mehmed Akif'e erlerini ve kendisini Bedir savaşı ve askerleri ile mukayese edecek nerecede dehşetli ve azametli bir surette gerçekleşen Çanakkale muharebeleri esasen Birinci Dünya Harbi içerisinde ayrı bir özelliği olan, tarihin akışını değiştiren ve yaşama hakkını şanlı ve şerefli mücadelesi ile elde eden bir milletin kahramanlık destanının adıdır.