'Celal Bayar’ı en çok 103 milyon yalanı üzdü'

27 Mayıs Darbesinin 61. yıl dönümünün ele alındığı Hafızanda Ne Var?/Harbi Konuşmalar programının konuğu Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali oldu. Prof. Dr. Ali Köse’nin moderatörlüğünde yapılan programda konuşan Naskali darbecilerin o dönem toplumu ikna etmek için kullandığı kara propagandanın detaylarını anlattı ve ekledi: Uçaklar dolusu altınla kaçtığımızı söylediler. Büyükbabam en çok 103 milyon yalanına üzüldü.

15 Temmuz Derneği ve Marmara Üniversitesi’nin birlikte düzenlediği Hafızanda Ne Var?/ Harbi Konuşmalar programı 27 Mayıs Darbesinin 61. yıl dönümünde Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali’yi ağırladı. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Ali Köse’nin yaptığı program 15 Temmuz Derneği YouTube kanalından yayınlandı.

Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali 27 Mayıs’ın İsmet İnönü’nün çıkardığı bir kanunla 20 yıl bayram olarak kutlandığını hatırlatarak, o dönemlerde darbe yerine “ihtilal” ve “devrim” kelimelerinin kullanıldığını söyledi. 27 Mayıs sabahı Çankaya Köşkü’nde tank sesleriyle darbeye uyandıklarında henüz 10 yaşında olduğunu belirten Naskali, 27 Mayıs’ın sonraki darbeler için bir model olduğunu ifade etti. O sabah darbecilerin Celal Bayar’ı almaya geldiklerini söyleyen Naskali sözlerine şöyle devam etti: Büyükbabamın istifa etmesi isteniyordu. Büyükbabam “Ben buraya milli iradeyle geldim siz kimsiniz?” diyerek silahını çekiyor. Gelenleri vurmaya hazır ancak sonra içinden bir ses “katil olma” diyor. Bu sefer silahı şakağına dayıyor. Tetiği çektiği sırada silah tutukluk yapıyor. Odaya girenler üzerine atlıyor ve onu Ankara’da bulunan Harp Okulu’na götürüyorlar. Biz de çok kısa süre içinde Çankaya Köşkü’nden ayrılıyoruz.

İLKOKUL DİPLOMAMIN ÜZERİNDEKİ FOTOĞRAFI YIRTTILAR

Köşkten ayrıldıktan sonra Ankara’da kimsenin Bayar ailesine ev kiralamadığını ifade eden Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, darbecilerin ailesini uçakla İzmir Çeşme’ye götürdüğünü söyledi. Ev hapsi günlerini de anlatan Naskali eve giriş çıkışların yasak olduğunu, silahlı askerler ve bir subayın nöbet tuttuğunu belirterek “Anneannem, annem ve üç kız kardeş evdeydik. Gelen mektuplar bize açık olarak verilirdi. Hoşlarına gitmeyen bir şey olursa sansür uygulanırdı. Bir keresinde üç kız kardeş silahların gölgesinde denize girmemize izin verildi. O yıl ilkokulu bitirmem gerekiyordu. Annem çeşitli yerlere dilekçeler yazdı. Bir gün beni silahlı bir asker ve subay alıp tek başıma jipe bindirdi. Nereye götürüldüğümü sonradan anladım. İlkokul diploması almak için toplu sınavların yapıldığı okuldu bu. Hiçbir öğrenci yoktu okulda. Sözlü ve yazılı sınav olup geçtim. Diplomam eve geldiğinde üzerindeki resmim yırtılmıştı. Annem geçersiz olan bu diplomayı kabul etmek istemedi ancak getiren kişi başım belaya girer diye yalvarınca aldı. Bu sadece benim yaşadığım bir zorluk değildi. Demokrat Partililerin çocuklarının çoğu öğretmenlerin davranışı nedeniyle okullarını bırakmak zorunda kaldı” dedi.

'Celal Bayar’ı en çok 103 milyon yalanı üzdü'

YASSIADA TAMAMEN KURMACA BİR MAHKEMEYDİ

Prof. Dr. Ali Köse’nin Celal Bayar’ın yaveri Refik Tulga’nın darbenin ardından gazetelere verdiği demeçte Bayar için “Bu haindir. Anayasayı ihlal edenin cezası idamdır” şeklinde beyanat vermesini hatırlatması üzerine Naskali, Tulga’nın daha sonra İstanbul Valiliğine getirildiğini ifade etti. Yassıada Mahkemeleri ile ilgili pek çok detayı da anlatan Naskali, Celal Bayar ve Demokrat Partililere avukat tutmanın bile neredeyse imkansız olduğunu söyledi.

“Tamamen kurmaca mahkemelerdi. Hakimleri darbeciler atamıştı. Bize verilen avukatları darbeciler seçiyordu. Büyükbabam mahkeme boyunca dik duruşuyla tarihe geçti. Bilmiyorum, haberim yok demedi. Bütün arkadaşlarının şerefli vatanseverler olduğunu beyan etti. Hepsine kefilim diyerek kol kanat gerdi” diyen Naskali Celal Bayar ile Adnan Menderes’in darbeden sonra iki defa karşılaştıklarını şu şekilde anlattı “İlk karşılaşma Harp Okulu’nun lavabosunda oluyor. Büyükbabam Menderes’e cesaret vermek için “Olan olmuştur bundan sonra artık metin olmamız gerekiyor” diyor. Sonra Yassıada’da tecrit devam ediyor. Mahkeme salonunda yan yanayken bile konuşamıyorlar. Davaların birinde Adnan Menderes’in dolmakaleminin mürekkebi bitiyor. Büyükbabam cebinden kalemini çıkarıp veriyor. Menderes de mürekkebi biten kalemini geri veriyor. Büyükbabam teşekkür ediyor. Bunun dışında konuşamıyorlar. O dolmakalem bugün Bursa Gemlik’te bulunan Celal Bayar Müzesi’nde sergileniyor. Büyükbabam Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idam edildiği günden sonra 12 gün kimseyle görüşmedi. Hayatının sonuna kadar kendi içinde matem tuttu.”

BÜYÜKBABAMI EN ÇOK 103 MİLYON YALANI RAHATSIZ ETTİ

Darbecilerin kendilerini toplum nezdinde meşru göstermek için başlattıkları kara propagandaya dikkat çeken Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali “Muazzam bir yalan propaganda yaptılar. Demokrat Partililerin uçaklar dolusu altınla kaçarken yakalandıklarını yazdılar. Böyle bir şey asla yok. Mesela babam Ahmet İhsan Gürsoy darbe olduğunda yurt dışındaydı. Darbe haberini alır almaz ilk uçakla Türkiye’ye geldi ve havaalanından alınarak direkt Yassıada’ya götürüldü. Bu yalanlar içinde büyükbabamı en çok rahatsız eden şey 103 milyon yalanıydı” dedi.

Yalan mekanizmasının dönemin imkanlarıyla radyo ve gazetelerden yapıldığını söyleyen Naskali “Yassıada Mahkemeleri sürerken her akşam bir Yassıada Saati vardı. Bizim evde hiç açılmadı o saatte radyo. Radyoya çıkacağını bilen hakim tiyatral bir havayla o gün mahkemeyi yönetirdi. Gazeteler onlara eşlik etti. En acısı bizi bilip tanıyan insanlar da bu kervana katıldı” şeklinde konuştu.

ANNEANNEMİN CENAZESİ DARBE PROTESTOSUNA DÖNDÜ

Prof. Dr. Ali Köse’nin dönemin Akis Dergisi’nin kapağında Celal Bayar’ın yanında idam ipini hatırlatması üzerine konuşan Naskali “Annem ve anneannem çok metin insanlardı. Annem Yassıada Mahkemeleri’ni çok sıkı takip etti. Ancak anneannem bir kere bile gitmedi. Büyükbabamı o halde görmek istemedi. İdam kararlarının açıklandığı gün büyükbabam bir numaralı sanık olarak ilk grupla içeri alınıyor. İdam kararı okunduktan sonra kulaklığını çıkarıp kenara bırakıyor. Daha sonra hücumbota bindirilip İmralı’ya götürülüyorlar. Ağır havayı dağıtmak için Zorlu’ya “Avrupa Komisyonu’ndaki son durumumuz nedir?” diye soruyor. O yolu siyaset konuşarak geçiriyorlar. 65 yaş üstü idam olmadığı halde darbeciler büyükbabamı idam etmek için bir kanun çıkarıyor. İmralı’ya vardıklarında elleri kelepçeli hücreye alınıyorlar. Sabah ezanı okunuyor. Büyükbabam idamların başladığını düşünüyor. Polatkan ve Zorlu o gün idam ediliyor. Ertesi gün de Menderes. Sonra İmralı’dan Kayseri’ye yük uçağıyla gönderiliyor. Anneannem Kayseri’ye onu ziyarete gitmek için kız kardeşimle evden çıkıyor ve trende vefat ediyor. Anneannem için Ankara’da büyük bir cenaze töreni düzenleniyor. O kalabalık aslında darbeyi protesto ediyordu” dedi.

Darbecilerin Yassıada’nın yanında Sivas’ta bir kamp kurarak Güneydoğu’daki tüm Demokrat Partilileri topladığını ifade eden Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, Demokrat Partili normal birinin bile o dönem büyük sıkıntılar yaşadığını belirtti. 61 Anayasasının darbecilerin iktidarını sağlamlaştırmak için yazıldığının söyleyen Naskali, darbelere karşı her zaman teyakkuzda olunması gerektiğinin altını çizdi.

GÜNÜN VİDEOSU

Zalim ordusu saldırıyor! İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu

Gazze’nin Han Yunus şehrinde, İsrail işgal güçleri sivillerin sığındığı çadırları hedef aldı. Bombardımanda çok sayıda masum sivil hayatını kaybederken, yaralıların durumu kritik.