CHP'nin referandum şarkısı hakkında dikkat çeken tespitler
CHP'nin referandum sürecinde kullanacağı şarkı, geçtiğimiz günlerde, Amasya'da düzenlenen mitingde tanıtıldı.
Şarkıda "Düşmez şaşmaz bir Allah, 'Hayır' olur inşallah" sözleri yer aldı.
Başbakan Binali Yıldırım, CHP'nin kampanya şarkısı hakkında yaptığı ilk değerlendirmede, "CHP'nin kampanya şarkısı istismarla dolu" yorumunda bulundu.
AK Parti Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal da bugün köşesinde CHP'nin seçim şarkısını masaya yatırdı.
Ünal "Dindar CHP" başlıklı yazısında, "CHP'nin inşallahlı, maşallahlı seçim şarkılarına ya da nutuklara ihtiyacı yok. Böyle bir tarih bagajıyla ve 70 yıldır ısrarla denenen istismar manevralarıyla ulaşacağı bir nokta da yok." diye yazdı.
İşte o köşe yazısı;
* Dindar CHP
“Ne örümcek ne yosun,
Ne mucize ne füsun
Kâbe Arab'ın olsun
Bize Çankaya yeter.”
Bu çirkin dizelerin yazarı, 6, 7 ve 8. Dönem CHP Milletvekili Kemalettin Kamu.
Bu dizeler, döneminin istisnai ya da marjinal dizeleri de değil. Tek Parti CHP döneminde çok sayıda yazar ve şair buna benzer ifadeleri sıkça kullanmıştı. Şiirlerde ve yazılarda Atatürk, “ilah”, “mabud”, “Tanrı”, “yaratıcı” olarak; o günlerde henüz ismi konulmamış Kemalizm ideolojisi de yeni bir “din” olarak tavsif edilmişti.
CHP, İslam dinini modernleşmenin ve terakkinin (kalkınmanın) önündeki en büyük engel olarak görüyordu ve Anadolu'dan İslam'ın tüm izlerini silmek için ceberut bir politika izliyordu.
Ezan Türkçeleştirilmişti; namazın değiştirilmesini, namazda Nutuk'tan pasajlar okunmasını önerenler bile vardı. Camiler kapatıldı, Kur'an okumak ve öğretmek yasaklandı,
İlmihal kitaplarının dahi basılması ve dağıtılması önlendi.
1950'de, çok partili ve serbest seçimlere gidilirken, halk, sadece yoksulluğunun değil, dinine yapılan ağır saldırının da intikamını almayı sabırsızlıkla bekliyordu. “Açık oy, gizli tasnif” yoluyla yapılan 1946 ve 1949 seçimlerinde DP'nin ayak sesleri duyulmuştu.
CHP ilk manevrasını işte o zaman yaptı: Muhafazakar/dindar Şemsettin Günaltay'ı, 1950 seçimleri öncesinde Başbakanlığa atadı. Tabii ki halk bunu yutmadı ve DP'yi ezici bir oy oranıyla iktidara taşıdı.
1966 seçimleri öncesinde CHP'liler İnönü'den bir ricada bulunurlar: “Paşam, diğer partiler CHP'yi din düşmanı olarak gösteriyorlar. Ne olur konuşmalarınızda 'Allah' deseniz.”
İnönü kürsüye çıkar, konuşmasını yapar, “Allah'a ısmarladık” diye bitirir. CHP'lilerin yanına gelip, “işte 'Allah' dedim, memnun kaldınız mı?” der.
Kızı, damadı, yakın arkadaşları, “İnönü çok dindardı” diye anlatırlar. Hepsi de, İnönü'nün yatak odasında asılı “Allah'ın Dediği Olur” levhasını delil gösterirler.
CHP, özellikle seçim dönemlerinde dindar görünmek için büyük çaba sarf ediyor. Son yıllarda bunun çokça örneğini gördük: Yaşar Nuri Öztürk, Müftü İhsan Özkes, Mehmet Bekaroğlu gibi isimler milletvekili yapıldı. Kılıçdaroğlu din adamlarıyla toplandı, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine katıldı. Sonu şiddetle bitse de başörtüsü açılımları yapıldı.
16 Nisan'a giderken CHP'nin bu çabaları da ivme kazanmış durumda. Kılıçdaroğlu dini içerikli açıklamalar yapıyor. CHP'nin seçim şarkısında bolca “İnşallah, Maşallah, Allah” ifadeleri geçiyor.
Yine de tutmuyor, yine de olmuyor. Neden mi?
Birincisi, CHP, karşısındaki partilerin “din istismarı” yaptığına inanıyor ve din istismarına yöneliyor. Oysa CHP karşısındaki partiler din istismarı yapmıyorlar; bu partilerin kadroları ve tabanları zaten dindarları da kapsıyor. Dini yaşam tarzı, dini hassasiyet, dini kavramlar, bu partiler tarafından kullanılmıyor, tabii bir şekilde yaşanıyor.
İkincisi, din istismarı yapmak için dahi asgari din bilgisine ihtiyaç var. En güncel örneği de Fetullah Gülen. Her ne kadar Fetullah Gülen'in dümen suyuna girmiş olsa da, CHP, asgari din bilgisine sahip olmadan din istismarına yöneliyor ve tabii ki çuvallıyor.
2011 seçimlerine giderken Kılıçdaroğlu Siirt konuşmasında “Statükocuların Allah'ı Ankara'da oturuyor” gibi çok münasebetsiz bir ifade kullanmıştı. Cehaletle istismar bile olmuyor.
Üçüncüsü de, CHP, din istismarını bir politika edinse, Genel Başkan düzeyinde çabalasa bile, kadrolar buna izin vermiyor. Yine 2011 seçimlerinde, CHP Milletvekili Binnaz Toprak, Zincirlikuyu Mezarlığı girişinde yazılı “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetine “sinir bozucu” demişti.
Neredeyse her gün bir CHP'li, ya din derslerine, ya nüfus cüzdanlarındaki din hanesine, ya da milletin bir kutsal dini değerine dil uzatıyor. Yani CHP din istismarı yapıyor, ama bunu bir bütün olarak, ahenk içinde götüremiyor.
En son, “tecrübeli” bir siyasetçi, Deniz Baykal, Trabzon'da yaptığı bir konuşmada “Peygambere bu yetkiyi versen Peygamber'i bozarsın” gibi son derece münasebetsiz, yakışıksız bir ifade kullandı.
CHP, “din düşmanı” olmadığını göstermek ve din istismarıyla oy toplamak için 70 yıldır çabalıyor; ama çabaladıkça daha da batıyor.
CHP, bilime ve Kemalizm'e olan sarsılmaz imanıyla, halkla ilişkileri bir matematik denklemi gibi görüyor. Oysa halk, ya da çoban, bir profesör gibi sadece aklıyla değil, aklıyla birlikte vicdanıyla, kalbiyle, basiretiyle, ferasetiyle, engin hikmetiyle karar verir.
Halkın gönül gözü vardır; “Allah” diyenin dilini değil, ta kalbini görür.
CHP'nin inşallahlı, maşallahlı seçim şarkılarına ya da nutuklara ihtiyacı yok. Böyle bir tarih bagajıyla ve 70 yıldır ısrarla denenen istismar manevralarıyla ulaşacağı bir nokta da yok.
CHP, Baykal gibileri sustursun, bir de odalara “Allah'ın Dediği Olur” levhasını astırsın, şimdilik kafidir.