CIA danışmanı Barkey ile birlikte yargılanacak
Osman Kavala ile CIA danışmanı Henri Barkey hakkında 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' ve 'Siyasi casusluk' suçlamalarıyla iddianame hazırlandı. İddianamede Kavala ve Barkey için ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapis istendi. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Türkiye'de olan Barkey ile Kavala'nın bu tarihten önceki faaliyetlerinin darbenin hazırlıkları ile kesiştiği iddia edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca yürütülen soruşturma kapsamında Osman Kavala ve Henri Barkey hakkında hazırlanan iddianame, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
İddianamede Kavala için “casusluk eyleminde bulunan', Barkey içinse “yerel işbirlikçisi” ifadesi kullanıldı.
İddinamade şüphelilerin “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve “Siyasi ve askeri casusluk” suçundan 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları talep edildi.
Osman Kavala'nın “15 Temmuz darbe girişiminin hazırlık sürecinde etkili olduğunun” belirtildiği iddianamede gittiği her ülkede karışıklık çıkması ile bilinen Açık Toplum Vakfı kurucusu George Soros'un 6 Kasım 2015'te Türkiye'ye geldiği, o tarihte yurtdışında olan Osman Kavala'nın da Türkiye'ye döndüğü ve aynı gün akşam George Soros ve İshak Alaton ile birlikte bir davete katıldıkları bilgisi verildi.
GÖRÜŞME FETÖ'NÜN ‘GÜLEN BEBEK' FİLMİNDEN HEMEN SONRA
Sözcü'nün haberine göre iddianamede Kavala'nın bu davette kendi cep telefonuyla George Soros ve İshak Alaton'un fotoğraflarını çektiği bilgisi de yer aldı.
İddianamede bu görüşmenin FETÖ yayın organı Zaman Gazetesi'nin 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 9 ay 10 gün önce yayınladığı “Gülen Bebek” adıyla bilinen reklam filminden birkaç hafta sonra gerçekleştiği ve bunun dikkat çekici olduğu ifade edildi.
İddianamede yer alan bir tanık beyanında da CIA elemanları ile yakın ilişkiler kurulduğuna dair ifadeler yer aldı. İddianamede tanık Cem F.B'nin Henri Barkey ve FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yakınlığına ilişkin anlatımlara da yer verildi.
İddianamede, tanığın “İshak Alaton'un FETÖ lideri Fetullah Gülen ile henüz Türkiye'de bulunduğu dönemlerden itibaren çok sıkı ilişkilerinin olduğunu, Fetullah Gülen'in ABD'ye gitmesinin İshak Alaton tarafından organize edildiğini, ABD'ye gittikten sonra da aralarında sürekli mektuplaşmaların olduğunu, İshak Alaton'un Türkiye'deki FETÖ yapılanmasının üst düzey mensuplarıyla da sık sık görüştüğünü, İshak Alaton'un Graham Fuller ve şüpheli Henri Barkey ile de irtibatlı olduğunu, 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce kızını, oğlunu ve torunlarını yurt dışına gönderdiğini, kendisinin de darbe girişiminin başarısız olması sonrasında 17 Temmuz günü yurt dışına gittiği” yönünde ifade verdiği belirtildi.
“DARBE GİRİŞİMİNDEN HABERLERİ VARDI”
Osman Kavala ile Henri Barkey'in irtibatlarına ilişkin iddianamede şu bilgiler verildi:
Osman Kavala ve Henri Barkey'in 15 Temmuz darbe girişimi öncesindeki faaliyetlerinin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde darbe girişimi hazırlıkları ile kesiştiği, bu durumun her iki şüphelinin de 15 Temmuz darbe girişiminden önceden haberdar oldukları ve darbe girişiminin alt yapısını oluşturmak için yurtiçi ve yurt dışı bir dizi bağlantı kurdukları, son olarak da şüpheli Henri Jak Barkey'in 15 Temmuz günü Türkiye'ye gelerek darbe girişimini İstanbul Büyükada'da sabaha kadar takip ettiği ve yurt dışı bağlantılarını gece boyu devam ettirdiği anlaşılmıştır.
İDDİANAMEYE GİREN ÇAN DETAYI
İddianamede ayrıca Büyükada'daki bir otelde kalan Henri Barkey'in otelden ayrılırken, üzerinde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in 1999 yılından bu yana kaldığı ve 15 Temmuz darbe girişimini yönettiği ABD Pensilvanya Eyaleti'nin isminin ve haritasının yer aldığı çanı resepsiyona bıraktığı detayı da yer aldı.
İŞTE MAHKEMECE KABUL EDİLEN İDDİANAMENİN DETAYLARI
Kavala ve Barkey hakkında düzenlenen iddianamede, Açık Toplum Vakfı’na yönelik Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 16 Ekim 2018 tarihi denetim raporuyla Gezi Parkı odaklı eylemler sürecine de yer verildi.
İddianamede, Osman Kavala’dan ele geçirilen flash bellekte, terör örgütü PKK üyesi kadın teröristlerle röportaj yapılarak hazırlanmış video ile içeriğinde Drama İstanbul Film Atölyesi tarafından hazırlandığı belirtilen 5 dakika 58 saniyelik "Rojava’nın Işıkları – Kadın Devrimi" isimli belgeselin bulunduğu belirtildi.
Kavala’nın cep telefonun incelemesinin yapıldığı aktarılan iddianamede, Osman Kavala'nın "Dersim’de köylerin yakıldığı ve halkın zorla göç ettirildiği" algısı oluşturan 1994 isimli belgesel filmini hazırlamak için yönetmen Devrim Tekinoğlu’na maddi kaynak gönderdiği ifade edildi.
İddianamede, MASAK tarafından hazırlanan raporda Anadolu Kültür AŞ hesaplarından, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası KHK ile kapatılan kurum ve kuruluş çalışanlarıyla, hakkında “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan işlem yapılan çok sayıda kişiye para gönderildiğinin tespit edildiği kaydedildi.
Dosya kapsamında yapılan iletişim analizlerinde, Gezi Parkı odaklı eylemleri yöneten ve yönlendiren sanık Mehmet Osman Kavala’nın kalkışmanın başlamasından kısa süre önce Taksim Dayanışması’nın etkili isimleriyle irtibat kurmaya başladığı aktarılan iddianamede, "Gezi kalkışmasının fiili olarak başlamasıyla eylemcilerin ihtiyaçlarını Taksim Platformu ve Taksim Dayanışması aracılığıyla Mehmet Osman Kavala’ya ilettikleri ve sanık Mehmet Osman Kavala tarafından bu ihtiyaçların karşılandığı da tespit edilmiştir." denildi.
İddianamede, sanık Kavala’nın Gazi Parkı odaklı eylemler sırasında yaptığı bazı telefon görüşme içeriklerinde gaz maskesi, yiyecek, içecek alımı ve para toplanmasına ilişkin bazı konuşmalar yaptığına dikkat çekildi.
Sanık Osman Kavala'nın Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde birçok kişiye karşılıksız maddi yardım yaptığın vurgulandığı iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Uluslararası spekülatör George Soros’un Türkiye’deki temsilcisi konumundaki şüpheli Mehmet Osman Kavala’nın, bir plan ve senaryo dahilinde yürütülen Gezi Kalkışması’nın planlanmasında, uygulanmasında ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesinde etkin rol oynadığı, kalkışma sürecinde yaptıkları provokatif paylaşımlar ve eylem çağrıları ile eylemcileri galeyana getirerek şiddet olaylarının tırmanmasına zemin hazırlayan Taksim Platformu’nu Mine Özerden aracılığıyla, Taksim Dayanışması’nı ise Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Ayşe Mücella Yapıcı aracılığıyla perde arkasından kontrol ettiği, kalkışmaya desteği artırmak ve eylemlerin ülke geneline yayılmasını sağlamak amacıyla yürütülen Forum Koordinasyon faaliyetlerini Hanzade Hikmet Germiyanoğlu aracılığıyla kontrol ettiği, kalkışmayla ilgili tüm uluslararası girişimleri bizzat kendisinin yönettiği ve eylemcilerin birçok ihtiyaçlarının da Mehmet Osman Kavala tarafından karşılandığı tespit edilmiştir."
Firari sanık Henri Jak Barkey'in Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde çok sık şekilde diğer zamanlardan farklı olarak Türkiye’ye geldiğini ifade edilen iddianamede, Gezi Parkı odaklı eylemler öncesinde birkaç kez Türkiye'ye gelen Berkey'in İstanbul, Kayseri, Ankara, Adana, Mersin, Osmaniye ve Gaziantep'te kaldığı, Gezi Parkı odaklı eylemlerin başlamasından sonra ise Ankara ve İstanbul'da bulunduğuna işaret edildi.
İddianamede, Berkey'in 28 Temmuz 2013 ile 31 Temmuz 2013 tarihlerinde İstanbul’da bulunduğu sürelerde kullandığı GSM hattının ağırlıklı olarak Taksim civarındaki baz istasyonlarında sinyal verdiği yer buldu.
Barkey’in Türkiye’ye en son 19 Temmuz 2016’da geldiği aktarılan iddianamede, sanığın bu tarihten sonra Türkiye’ye bir daha giriş yapmadığı vurgulandı.
Büyükada'daki bir otelde Henri Barkey ile 15 Temmuz darbe girişimini sabaha kadar takip eden şüpheli Ellen Beth Laipson’un, Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde Türkiye’ye sık sık geldiğine dikkat çekilen iddianamede, Laipson’un kullandığı GSM hattının HTS kayıtlarının Gezi Parkı odaklı eylemler sürecinde Taksim ve civarındaki baz istasyonlarından sinyal aldığı kaydedildi.
İddianamede, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi ve darbe girişimi öncesindeki bazı olaylara yer verildi.
"Gülen Bebek" reklam filminin yayınlanmasından kısa bir süre sonra George Soros’un 6 Kasım 2015’de Türkiye’ye geldiğine vurgu yapılan iddianamede, Soros'un aynı gün akşam sanık Mehmet Osman Kavala ve İshak Alaton ile birlikte bir davete katıldıkları ve fotoğraf çektirdikleri belirtildi.
İddianamede, George Soros’un Türkiye’ye gelişinin, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yayın organı Zaman gazetesinin 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 9 ay 10 gün önce yayınladığı “Gülen Bebek” adıyla bilinen reklam filminden birkaç hafta sonra gerçekleşmesi ve sanık Mehmet Osman Kavala’nın İshak Alaton’la birlikte George Soros ile görüşme yapmasının "dikkat çekici" olduğu ifade edildi.
Barkey’in kapatılan Zaman gazetesine kayyum atanması kararına her fırsat ve platformda karşı çıktığı anlatılan iddianamede, gazeteci Ruşen Çakır tarafından internet üzerinden yayın yapan Medyascope TV’de programa katılan Barkey’in, "Zaman gazetesine el koymanın Türkiye’ye faturasının çok daha ağır olabileceği, FETÖ’nün terör örgütü olduğuna dair delillerin olmadığı, Gülen hareketinin terör örgütü olduğuna kimsenin inanmadığı, FETÖ’nün CIA ve ABD ile kesinlikle bir bağlantısının olmadığı, ABD’nin Fetullah Gülen’i sınırdışı etmesi veya iade etmesi için bir sebep olmadığı" şeklinde açıklamalarının bulunduğu belirtildi.
İddianamede, şüpheli Henri Jak Barkey’in 15 Temmuz günü Türkiye’ye gelerek darbe girişimini İstanbul Büyükada’da sabaha kadar takip ettiği ve yurtdışı bağlantılarını gece boyu devam ettirdiği de yer aldı.
Büyükada’daki bir otelde 15-17 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapılan bir toplantıya aralarında Henri Jak Barkey’in de bulunduğu 15 kişinin katıldığının vurgulandığı iddianamede, toplantının tarihi ile ilgili ayarlamaların Wilson Center Ortadoğu Programı direktörü olan sanık Henri J. Barkey tarafından planlandığı ve yetkililere bildirildiği kaydedildi.
İddianamede, Barkey’in ilk olarak toplantının 2016 yılı mayıs ayında yapılacağını bildirmiş fakat mayıs ayının başında toplantı tarihinin Wilson Center’ın fon ayarlamakta sıkıntı çektiği gerekçesiyle ertelendiğini bildirdiği ve ilerleyen zamanlarda da toplantının 15 Temmuz 2016’da gerçekleşeceğini ilettiği ifade edildi.
Sanık Henri J. Barkey'in 15 Temmuz 2016'da, Ellen B. Laipson, Ali Vaez ve Ellie Geranmayeh ile sabaha kadar darbe girişimini takip ettikleri, gelişmeleri birlikte değerlendirdiklerine yer verilen iddianamede, burada yoğun şekilde uluslararası irtibatlar kurulduğu belirtildi..
"CUMHURBAŞKANININ UÇAĞININ KOORDİNATLARI YAYINLANDI"
İddianamede, Barkey’in darbe girişiminin henüz başlarında saat 00.26’da Twitter hesabından "Bu ciddi bir darbe olsaydı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yakalarlardı" şeklinde paylaşım yaptığı kaydedilerek, şu bilgiler verildi:
"Bu tweetten yaklaşık 30 dakika sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konakladığı Marmaris’teki otele darbeci teröristler tarafından saldırı yapıldığı ve cumhurbaşkanlığı koruma polisleri ile darbeci teröristler arasında çatışmalar yaşandığı, Erdoğan’ın otelden ayrıldığının ve uçakla başka bir şehre gitmek üzere olduğunun darbeci teröristler tarafından anlaşılması üzerine, şüpheli Henri J. Barkey ve Ellen B. Laipson’un da analist olarak çalışmalarına katıldığı Stratfor’un resmi Twitter hesabından cumhurbaşkanının uçağının uçuş bilgileri ve koordinatlarının yayınlandığı anlaşılmıştır."
"BÜYÜKADA'DA GÖSTERMELİK TOPLANTI"
İddianamede ayrıca şu ifadelere yer verildi:
"Sanık Barkey, darbe girişimini takip etmek, gerektiğinde yönlendirmek ve özellikle darbenin başarılı olması sonrası uluslararası destekçileri ile koordinasyonu sağlamak üzere darbe girişimi gecesi Türkiye’de bulunduğu ve her türlü ihtimale karşı burada bulunmasını açıklayabilmesi amacıyla Splendid Otel’deki göstermelik bir toplantıyı organize ettiği anlaşılmıştır."
Sanığın kendisiyle birlikte darbeyi takip etmesi için Ellen Beth Laipson, Ali Vaez ve Ellie Geranmayeh’i de toplantının katılımcıları arasında gösterdiğine işaret edilen iddianamede, darbe gecesi diğer katılımcıların darbe sürecini takip ettiğine dair bir bilgi bulunmamasına karşılık Henri Jak Barkey, Ellen B. Laipson ve Ali Vaez’in darbe girişimi süresince tüm gelişmeleri sabaha kadar birlikte takip ederek uluslararası irtibatları sağladıkları ifade edildi.
İddianamede, "Henri Jak Barkey’in toplantıyı Büyükada’da planlama sebebinin ise darbe girişimi sürecinde İstanbul’da meydana gelebilecek olaylardan etkilenmemek amacıyla olduğu açıktır." değerlendirmesi yer aldı.
Osman Kavala ile eski CIA danışmanı Henri Barkey hakkında hazırlanan iddianamede, sanıkların 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesindeki faaliyetlerinin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde darbe girişimi hazırlıklarıyla kesiştiği, bu durumun her iki sanığın da darbeden önceden haberdar olduklarını gösterdiği ve bir dizi bağlantı kurdukları vurgulandı..
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, "şüphelilerin eylemleri" bölümünde Osman Kavala ve Henri Barkey hakkındaki bilgilere yer verildi.
Birçok ülke istihbarat birimlerinin, faaliyetlerini icra ederken sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çalışmaların rahat hareket edebilme özelliklerinden istifade ettiğine işaret edilen iddianamede, bu yapıların istihbarat faaliyetlerinde aktif olarak kullanıldıkları ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının yurt dışı kaynaklı fonlarla yürüttükleri faaliyetlerle bir toplum mühendisliği çalışması ortaya koyduklarının bilindiği kaydedildi.
İddianamede, "Bu kapsamda George Soros tarafından kurulan Açık Toplum Enstitüsü'nün temsilciliğini Türkiye'de ilk olarak açan ve Türkiye'deki Açık Toplum Vakfı'nın kuruculuğunu da yapan Osman Kavala, 2002 yılında Anadolu Kültür A.Ş'yi kurmuş ve Türkiye'deki faaliyetlerinin büyük bir bölümünü kar amacı gütmeyen bu şirket üzerinden kontrol etmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Anadolu Kültür A.Ş'nin resmi internet sitesi "www.anadolukultur.org" adresinde, "destekleyenler" başlığında belirtilen kurum ve kuruluşlara yer verilen iddianamede, soruşturmanın devam ettiği süreçte bu internet sitesinden "destekleyenler" bölümünün kaldırılmasına dikakt çekildi.
"Sanık Osman Kavala, Anadolu Kültür A.Ş aracılığıyla özellikle Kürt, Ermeni, Rum veya Hristiyan, Yahudi, Süryani, Ezidi kökenli vatandaşlarımıza yönelik ayrıştırıcı projeleri fonlayarak toplumsal ayrışmayı tetikleyici faaliyetler yürütmektedir." değerlendirmesine yer verilen iddianamede, Kavala'nın, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ikamet eden Kürt kökenli vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından öldürüldüğü, ağır insan hakları ihlallerine maruz bırakıldığı" algısı oluşturan, PKK silahlı terör örgütü ve uzantılarını topluma şirin göstermeye çalışan bir dizi film, belgesel, araştırma, analiz faaliyetleri ile özellikle Kürt ve Ermeni vatandaşlar arasında ayrılıkçı faaliyetleri destekleyici gerekli finansmanı sağladığı vurgulandı.
İddianamede, sanığın suçlandığı "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs" ve "siyasal askeri casusluk" suçlarının anlaşılabilmesi için öncelikle bu kişinin organize ettiği Gezi kalkışması sürecine göz atmak gerektiği belirtildi.
"Gezi kalkışmasının Açık Toplum Vakfı'nın kurucu üyesi olan sanık Osman Kavala tarafından koordine edildiği" önü sürülen iddianamede, Kavala'nın özellikle Taksim Platformu, Taksim Dayanışması ve kalkışmanın ilerleyen süreçlerinde yaygın hale getirilen Forumlar Koordinasyonu üzerinde büyük etkisinin olduğu, buralarda resmi olarak üyeliği bulunmasa da alınan kararların Kavala'ya danışılmadan alınmadığı ve kalkışmayla ilgili tüm uluslararası girişimlerin sanık üzerinden kurulduğu bilgisi yer aldı.
Gezi kalkışmasına katılan eylemcilerin ihtiyaçlarının Kavala'ya iletilerek giderildiği kaydedilen iddianamede, gerek yurt içi gerekse yurt dışında kalkışmaya olan ilgiyi ve devlete yönelik baskıları artırmak amacıyla belgesel, film, sergi gibi her türlü görsel yayın yöntemlerinin kullanılmasıyla yeni medya yapılanması kurulması çalışmalarının Kavala'nın organizesinde gerçekleştirildiğinin, Gezi kalkışmasını konu alan iddianame içeriğinden de anlaşıldığı ifade edildi.
CAN DÜNDAR'LA YAPTIĞI GÖRÜŞMELER
Sanık Osman Kavala'nın, el konulan cep telefonunda bulunan "chat-470" isimli dosya içeriğinde, casusluk suçundan hüküm giyen firari Can Dündar ile WhatsApp programı üzerinden yaptığı görüşmelerin yer aldığına dikkat çekilen iddianamede, bu görüşme içeriklerine göre sanığın, Avrupa'ya seyahat ettiği dönemlerde, devletin gizli kalması gereken bilgilerini casusluk maksadıyla temin etme suçundan hüküm giyen ve halen firari olarak Almanya'da bulunan Can Dündar ile sık sık yüz yüze görüştüğünün anlaşıldığı kaydedildi.
"BARKEY, ZAMAN'A KAYYUM ATANDIĞI DÖNEM TÜRKİYE'YE GELDİ"
George Soros'un Türkiye'ye gelmesi ve Osman Kavala ile görüşmesinden kısa bir süre sonra Kavala'nın 11 Kasım 2015'de Almanya'ya gittiği ve 11-14 Kasım 2015 tarihleri arasında Almanya'da bulunduğunun belirtildiği iddianamede, "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 15 Temmuz darbe girişimi Akıncı Üssü iddianamesinde anlatıldığı üzere 14 Kasım 2015 tarihinde ise darbe girişimini yöneten firari Adil Öksüz'ün darbe hazırlıkları kapsamında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile görüşmek üzere ABD'ye gittiği anlaşılmıştır." ifadesi kullanıldı.
Sanık Osman Kavala'nın 22 Ocak 2016'da Joe Biden ile görüşmesinin ardından 27-29 Ocak 2016 tarihleri arasında Avrupa Birliği'nin merkezi Brüksel'e gittiği kaydedilen iddianamede, devam eden süreçte 4 Mart 2016 tarihinde Zaman gazetesine kayyum atanması sonrası, bu karara her fırsatta ve her platformda karşı çıkan sanık Henri J. Barkey'in de 7 Mart 2016'da Türkiye'ye geldiği bilgisi paylaşıldı.
Barkey'in 7-9 Mart tarihleri arasında İstanbul'da bulunduğu ve bu süreçte sanıklar Barkey ile Kavala tarafından kullanılan telefon hatlarının bir çok defa aynı zaman diliminde aynı bölgeden baz sinyali verdiğinin tespit edildiğine dikkati çekilen iddianamede, sanıkların bu tarihlerde aynı mahalde bulundukları, Barkey'in İstanbul'da bir müddet kaldıktan sonra 10 Mart günü Adana'ya gittiği, aynı gün Osman Kavala'nın da Fransa'ya gittiği, 10-11 Mart 2016 tarihlerinde burada bulunduğu ve çeşitli görüşmeler yaptığının anlaşıldığı vurgulandı.
"BARKEY 15 TEMMUZ'DA TÜRKİYE'YE TEKRAR GİRİŞ YAPTI"
İddianamede, 26-29 Haziran tarihleri arasında İstanbul'da bulunan Henri Barkey'in 30 Haziran'da Diyarbakır'a giderek Yenişehir, Bağlar, Sur ve Kayapınar ilçelerinde çeşitli görüşmeler yaptığı, aynı gün akşam tekrar İstanbul'a döndüğü ve 3 Temmuz 2016 tarihine kadar İstanbul'da bulunduğu belirtilerek, Osman Kavala'nın ise Barkey'in İstanbul'a gelişinden bir gün sonra 27 Haziran 2016'da Diyarbakır'a gidip çeşitli görüşmeler yaptıktan sonra aynı gün İstanbul'a geri döndüğünün tespit edildiği kaydedildi.
Henri Barkey'in, 3 Temmuz 2016'da Türkiye'den çıkış yaptığı ve 15 Temmuz 2016 günü sabah saatlerinde darbe girişimini takip etmek amacıyla Türkiye'ye tekrar giriş yaptığına dikkat çekilen iddianamede, Osman Kavala'nın ise Henri Barkey'in Türkiye'den ayrılmasından sonra 6 Temmuz 2016 tarihinde Fransa'ya gittiği ve 6-10 Temmuz tarihleri arasında Fransa'da bulunduğunun tespit edildiği ifade edildi..
"15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNDEN ÖNCEDEN HABERDAR OLDUKLARI ANLAŞILMIŞTIR"
İddianamede, "Sonuç olarak, anlatılan süreç göz önünde bulundurulduğunda, şüpheliler Osman Kavala ve Henri Barkey'in 15 Temmuz darbe girişimi öncesindeki faaliyetlerinin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde, darbe girişimi hazırlıkları ile kesiştiği, bu durumun her iki şüphelinin de 15 Temmuz darbe girişiminden önceden haberdar oldukları ve darbe girişiminin alt yapısını oluşturmak için yurt içi ve yurt dışı bir dizi bağlantı kurdukları, son olarak da Henri Barkey'in 15 Temmuz günü Türkiye’ye gelerek darbe girişimini İstanbul Büyükada'da sabaha kadar takip ettiği ve yurt dışı bağlantılarını gece boyu devam ettirdiği anlaşılmıştır." denildi.
"CEP TELEFONUNU ÖZELLİKLE İMHA ETMİŞ OLABİLİR"
Osman Kavala'nın kullandığı GSM hattının HTS kayıtlarına göre, Henri Barkey'in kullandığı ABD hattı ile 8 Ekim 2016 tarihi saat 12.18'de 28 saniye, saat 16.06'da 36 saniye, saat 16.10'da ise 193 saniye görüşme yaptığının tespit edildiği aktarılan iddianamede, Henri Barkey'in Gezi kalkışmasının gerçekleştiği 2013 yılı içerisinde toplam 7 defa Türkiye'ye geldiğinin anlaşıldığı da kaydedildi.
Kavala'nın 18 Ekim 2017'de yakalanarak gözaltına alındığının belirtildiği iddianamede, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Yakalandığı esnada yapılan aramalarda Kavala'nın 10 Temmuz 2015-12 Mayıs 2016 tarihleri arasında kullandığı cep telefonu ile 5 Eylül-18 Ekim 2017 tarihleri arasında kullandığı cep telefonu ele geçirilerek incelenmiş fakat 7 Haziran seçim sürecini kapsayan 21 Nisan 2015-9 Temmuz 2015 ve 15 Temmuz darbe girişimi sürecini kapsayan 12 Mayıs 2016 -2 Eylül 2016 tarihleri arasında kullandığı cep telefonu bulunamamıştır. Bu telefonunun aramalarda ele geçirilememesi oldukça dikkat çekicidir. Şüphelinin cep telefonunu 7 Haziran 2015 seçimleri ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi süreçlerindeki faaliyetlerin deşifre olmaması amacıyla özellikle imha etmiş olabileceği değerlendirilmektedir.
Bu aşamada şüphelilerin kullandıkları tespit edilebilen hatlar üzerinden yapılan iletişim analizinde her ikisinin, Henri Barkey çok kısıtlı dönemde Türkiye'ye gelmesine karşın, 50'ye yakın farklı numara ile ortak iletişimleri olmasına rağmen aralarında doğrudan iletişim irtibatının az olmasının, şüpheli Barkey'in istihbari taktik ve usulleri bilmesinden ve uygulamasından ve bu hususta özel gayret göstermelerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır."
İddianamede, Osman Kavala ile ilgili yurt dışı giriş-çıkış kayıtlarına göre, Kavala'nın 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde, diğer yıllara oranla çok yoğun şekilde yurt dışına çıkış yaptığının da tespit edildiği belirtilerek, Kavala'nın 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişimine kadar olan süreçte, 27-29 Ocak 2016'da Belçika, 11-15 Şubat 2016'da Portekiz, 10-11 Mart 2016'da Fransa, 7-12 Nisan 2016'da Almanya, 27-29 Nisan 2016 (Yunanistan), 1-5 Mayıs 2016'da Almanya, 31 Mayıs 2016'da (günü birlik) Almanya ve 6-10 Temmuz 2016'da da Fransa'da bulunduğunun tespit edildiği, 27-31 Mart, 22-25 Nisan ve 1-6 Haziran 2016'da ise nerede olduğunun tespit edilemediği belirtildi