Çin aşısı mı, Alman aşısı mı?
Koronavirüs salgınında umutları yeşerten aşı haberi, beraberinde tartışmaları da getirdi. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, son günlerin en çok tartışılan 'Çin aşısı mı, Alman aşısı mı?' sorusunu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya sordu.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı arayarak 'Çin aşısı mı Alman aşısı mı' diye sordu.
Hakan aldığı yanıtı bugünkü köşe yazısında aktardı.
İşte Hakan'ın, "Bakan Koca’ya sordum: Çin mi, Alman mı? Hangisi denk gelirse şanslıyım?" başlıklı yazısı:
"Şöyle bir durum var:
Hem Çin aşısı geliyor Türkiye’ye... Hem de bizim Uğur-Özlem hocaların Alman aşısı...
*
Bu aşılar, belli bir planlama dahilinde yapılacak vatandaşa...
Yani artık hangisi denk gelirse.
*
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı aradım.
Ve şu soruyu sordum:
*
“Acaba bana hangisi denk gelirse kendimi şanslı sayacağım? Çin aşısı mı, Alman aşısı mı?”
*
Bakan Koca, sorumun altında yatan hınzırlığı fark etmiş olacak ki...
Öncelikle “Çin, Alman falan diyerek menşeini öne çıkarmayalım... İnaktif ya da mRNA diyerek yöntemini vurgulayalım” diye uyardı.
*
Uyarıyı aldım, kabul ettim.
Ama sorumun peşini de bırakmadım.
*
Bakan Koca, kelimelerini dikkatlice seçerek şunları söyledi:
*
“Aşıda iki husus önemlidir: BİR: Güvenirlilik... İKİ: Etkinlik... Güvenirlilik, etkinlikten de önde gelir. İnaktif aşıların yöntemi klasik yöntemdir. Tecrübe edilmiştir. Uzun vadeli sonuçları bilinmektedir. Dolayısıyla güvenilirdir. Yeni teknolojiyle üretilen aşıların yöntemi ise ilk kez kullanılıyor. Kısa dönem başarılı. Uzun vadeli sonuçlarına yönelik net ifadelerde bulunamıyoruz”.
*
Hemen araya girdim.
Ve şunu sordum Bakan Koca’ya:
*
“İyi ama siz Uğur ve Özlem hocaların ürettiği Alman aşısını da getiriyorsunuz Türkiye’ye. O aşıları da kullanacaksınız Türkiye’de. Ne yani? Uzun vadeli sonuçlarını bilmediğinizi söylediğiniz aşıların vatandaşa yapılması sorun değil mi?”
*
Bakan Koca’nın soruya verdiği yanıt şu oldu:
*
“Bu aşılar Dünya Sağlık Örgütü’nün standartlarını asgari ölçüde yakalamış aşılardır. Pandemi nedeniyle dar bir zamanda geliştirildiler. İnaktif aşılar da dar bir zamanda geliştirildiler. Ama şunu söyleyebiliriz: Dar zamanda geliştirilen geleneksel yöntemli aşıların riski ile dar zamanda geliştirilen yeni teknolojili aşıların riski aynı olmaz”.
*
“Risk” kelimesini duyunca...
Gözlerim parladı.
Kişisel olarak mottom şudur:
“Risk varsa kaç”.
Belki de bu yüzden ticaretten hiç çakmam mesela...
*
Bakan Koca’ya “risk” kelimesini hatırlattım.
Ve şöyle dedim:
*
“Yeni teknoloji ürünü aşılar riskliyse... Vatandaşa bu aşıları nasıl yapacaksınız?”
*
Bakan Koca’nın bu soruya verdiği yanıt şu oldu:
*
“Risk kelimesi ürkütmesin. Buradaki risk, büyük bir risk değildir. Salgının yol açtığı riskin boyutlarına bakıldığında kesinlikle katlanılabilir bir risktir. Göze alınabilir risktir. Yoksa Dünya Sağlık Örgütü geçici onay vermezdi”.
*
Benim bunlardan çıkardığım iki sonuç var:
*
- BİR: Çin aşısına denk gelenler... Akıllarında başka bir aşı kalmadan kendilerini daha şanslı hissedebilirler.
*
- İKİ: Alman aşısına denk gelenler... Alman yaparsa sağlam yapar falan diye düşünüp küçük riski göze alabilirler.