Çocuklar… Korkunç çocuklarınız!
Çocuklara iyi bir dünya bırakmak için, önce dünyaya iyi çocuklar bırakmak gerektiğini keşke daha önce idrak etseydik.
Belki dünya daha iyi ve nazik bir gezegen olacaktı o zaman.
Kendi gerçekleştiremediği idealleri, hobileri, uğraşları çocuklarının suretinde gerçekleştirmeye kalkan canavar anneler ve babalar, kendi sonradan görmüşlüğünü de çocukları üzerinden başka bir korkunçluğa imza atarak gidermeye çalışıyor.
Her çocuk masumdur, kutsaldır, eyvallah. Sizin çocuğunuz da en kıymetlinizdir, eyvallah. Kuzguna yavrusu şahan görünür, eyvallah.
Ancak onları biraz terbiye etseniz, aslında en çok kendiniz rahat edeceksiniz.
Bayramda Can Yılmaz’ın attığı tweet, yıllardır gözlemlediğim bu ‘korkunç çocuk’ durumunu iyi anlatıyordu.
“Bodrum Bakıcıbükü’nde metrekareye 14 çocuk düşüyor ve hepsi de bakıcılarına vuruyor, tokatlıyor bu yeni bir terbiye biçimi mi? Ne yedirdiniz oğlum bu çocuklara” diyordu Can Yılmaz.
Orta üstü gelir grubuna sahip ailelerde uzun yıllardır tuhaf bir çocuk yetiştirme eğilimi var. Gerçi hemen her gelir grubunda durum vahim, bence.
Çoğu yabancı uyruklu bakıcılarla büyüyen bu çocukları, sanıyorum aileleri sadece eğlenmek için dünyaya getirmişler. Çocuğu mutlu edip, mutlu oluyorlar. Her dediği yapılan, peşinde bakıcılar koşturan terbiye edilmemiş, doyumsuz, mutsuz, agresif çocuklar…
Öyle ki…
Bir bardak su içmeyi dahi bilmiyorlar.
Ayakkabı bağcığını bağlayamıyorlar.
Tabağına yemek almayı, yemeyi beceremiyorlar.
İlkokulu bitiriyor ama daha kendi elbiselerini giyip çıkarma becerisi edinememiş.
Hayatlarında bir kez olsun yataklarını toplamamış, kirlilerini sepete atmamışlar.
Sevdikleri yemek pişmiş, onu bile yememişler, yenisini buyur etmişler.
Armut pişmiş ve ağızlarına düşmüş!
***
Özel okullara yurtiçinde ve yurtdışında seyahatler organize eden bir şirketin çalışanı; sifon çekmeyen, elini yıkadıktan veya duş aldıktan sonra musluğu kapatmayan şımarık çocuklar yüzünden işi bıraktığını anlatmıştı.
Öğretmenlerini döven çocuk mu ararsınız, sınıfa silah götüren mi?
“Aman çocuğum özgür büyüsün” veya “Aman ezik olmasın, özgüvenli çocuk yetiştiriyorum ben” diyerek bayağı terbiyesiz, kötü, canavar çocuklar yetiştiriyorsunuz.
Olur da bir bakıcı, bir öğretmen çocuğunuzla ilgili bir şikayet bildirirse, Ortadoğu’ya demokrasi götüren ABD gibi başlıyorsunuz bomba yağdırmaya.
İddia ediyorum çoğu ev hayvanı kedi, köpek sizin çocuklarınızdan daha terbiyeli. En azından yemeğini yiyeceği kabı da biliyor, tuvaletini yapacağı yeri de.
Sürekli anne-babasına bağıran, laf dinlemeyen bu çocuklarla ergenlikte veya genç birer erkek ve kadın olduklarında nasıl iletişim kuracaksınız acaba?
Ortak kullanım alanlarında (restoran, otel, spor salonu, sinema, park, plaj, havuz, vs.) yaramazlık yapan çocuğuna “Çocuğum bir dur” diyen anne-babaya rastlamadım henüz.
Çocuk havuzunda yetişkin, yetişkin havuzunda çocuk gördükçe bu manzaradan daha komik bir karikatür olmadığını düşünüyorum. Kural tanımazlığını, ne güzel gelecek nesillere aktarıyorsunuz!
Spor salonlarının kadın giyinme odasında, kaç kez annesinin eteklerinde 8-12 yaşlarında erkek çocukla karşılaştım, bilmiyorum.
Bir arkadaşım ise bir gün duştan çıktığında erkek soyunma odasında 10 yaşında oğluyla birlikte dolaşan bir anneye rastladığını anlatmıştı.
Bu mu özgüvenli çocuk yetiştirmek? Çocuk kendi başına hiçbir şey yapamadığı gibi sayenizde zihinsel ve cinsel gelişimi de zarar görüyor.
***
Bu çocuklar ‘yokluk’ bilmiyor. Hayatlarında ‘hayır’ kelimesini duymuş değiller.
Dikkatimi çeken bir başka tuhaflık da anne veya babasını kaybeden çocukların, cenaze törenine götürülmemesi… O veda çocuğun en doğal hakkı, bunu ondan nasıl esirgersiniz?
Bir kadın, babasının öldüğünü 6 yaşındaki kızından saklamış. Aradan geçmiş iki yıl, çocuk hâlâ bilmiyor. Elbette nazik bir konu ve usulünce anlatılmalı bir çocuğa ama gizlemek niye? Ölüm de bu hayatın gerçeklerinden biri değil mi? Yoksa sizin çocuğunuz bu dünyada değil de Disneyland’de mi yaşıyor?
Ben bu işin uzmanı değilim, pedagog değilim, çocuğum yok ama şunu biliyorum yaşam denen bu kokteylin içinde şeker de var acı da. Bu hastalıklı korumacılıkla değil özgüvenli çocuk yetiştirmek, çocukları hasta ediyorsunuz.
Canavar çocukların elbette bir günahı yok. Bu korkunç nesli onların anneleri ve babaları yarattı. Çocuklardan önce anne ve babanın eğitilmesi şart! Hatta belki zorunlu annelik-babalık eğitimi verilmeli. Ve hatta anne-baba olacaklarda ‘ehliyet’ şartı aranmalı.
Ama daha önce anne-baba olmuşları kurtarmak adına, tek çözüm tersine eğitim. Müfredata alacağız, çocukları terbiye edeceğiz, ev ödevi olarak da öğrendiklerini anne babalarına anlatmasını isteyeceğiz.
NOT: Anne-babaların öfkesini üzerime çekmemek için söyleyeyim: Çocukları çok seviyorum ve çoğunlukla da iyi vakit geçiriyorum onlarla.