Coğrafya kader, bize düşen keder

Demet Cengiz

Demet Cengiz

Şirketlerde, siyasi partilerde, sivil toplum kuruluşlarında etkinlik ajandaları açılır, tüm yıllık planlar yapılır.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü de öyle… Daha yeni yıla girilmeden ajandada işaretlenir.

Reklamlar, indirimler, hediyeler, sloganlar…

Çiçek babandır, vatandaş doğru konuş!

Birkaç yerde ciddi paneller… Açıklanan kadına şiddet rakamları… Öldürülen kadınların sayısal karşılığı… Yaralananlar… Tecavüze uğrayanlar…

Daha daha ciddi panellerde işini kaybeden, hak gaspına uğrayan kadınların öyküleri…

Daha daha daha ve en daha ciddi panellerde zaten kadınlar yok, erkek erkeğe oturup ‘kadın olmayı’ konuşuyorlar.

Utanmanız da yok; ben size ne diyeyim!

Ve güneş batıp hava karardığında polisi atlatıp Taksim’e çıkan kadınlar…

Islık mı çalacaklar, dans mı edecekler, şarkı mı söyleyecekler?

Her ne eylerse güzel eyleyecek kadınlar. Sen yeter ki kadınları eyleme!

Portekiz, son iki ayda öldürülen 11 kadın için ulusal yas ilan etti. 7 Mart’ta ölen kadınların anısına tüm ülkede bayraklar yarıya inecek.

Portekiz’de kadını değerli, Türkiye’de değersiz kılan nedir?

Türkiye’de Ocak-Şubat ayında toplam 74 kadın öldürüldü.

Her yıl kadın cinayetleri istikrarlı olarak artıyor.

“Değil ülke çapında yas ilan etmek, katillere güzelleme yapılmasın yeter” diyecek noktadayız.

Kravata iyi hal, iyi tutuma ceza indirimi…

Evet, coğrafya kader, bize düşen keder.

Bir adam çıkıp bu coğrafyanın kaderini değiştirmeye çalıştı. Mustafa Kemal Atatürk; kadınlara, pek çok ülkeden daha önce seçme seçilme hakkı verdi.

Toplumsal hayatta, iktisadi hayatta, eğitim hayatında kadını olması gerektiği yere, erkeğin yanına, koydu.

Okuma-yazma oranının yüzde 10’un bile altına düştüğü Osmanlı’nın son dönemlerini bilmez misiniz?

Türkiye Cumhuriyeti’nde 1927 yılında okuma-yazma bilenlerin oranı yüzde 10.5. Kadınlarda okuma-yazma oranı ise sadece yüzde 4.6 (Şu anda Türkiye’de okumu-yazma bilmeyen kadın oranı yüzde 5.9)!

Bazen tüm ümidimi kaybediyorum. “Bir adam coğrafyaya meydan okudu ama coğrafya, ısrarla kaderine dönmeye çalışıyor” diyorum.

Televizyonda birine denk geliyorsun; ağzının suyunu akıta akıta nikâhsız sınırsız sayıda cariye alınabileceğinden söz ediyor.

Sosyal medyada biri çıkıyor karşına; kocasının cinsel isteğini geri çeviren kadına sabaha kadar meleklerin beddua ettiğini anlatıyor.

Cariye olmaya gönüllü kadınlar da vardır, elbet ne diyelim, Allah ıslah etsin. Dünya, gönüllü gittikleri kamplardan kaçan IŞİD gelinlerini konuşmuyor mu sanki şimdi?  

Ama sonra tüm kötü gidişata, tüm o iç burkan istatistiklere rağmen, tüm o bir ileri bir geri adımlara rağmen önümüzde uzanan ışıklı yolu görüyorum.

Bir kere bahar aylardayız. Tomurcuklanacak, çiçek açacağız. Aydınlığa ulaşacağız. Kimi zaman, ayağımız burkulsa da, olmadık yol kazalarına uğrasak da…

Çünkü kadın olmak bunu gerektirir.

Çünkü kadın çiçek değil, bahardır, bayım!

Doğacak, doğuracak, renklere boyayacak.

Şahsen kadın olduğum için tebrik edilmeyi de beklemiyorum. Öldürmeyin yeter! Hah bir de ağzınızı toplayın.

Diğer Yazıları