Cumhur İttifakının 6+1'den farkları
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sık sık vurguladığı bir ifade var. Geçen haftaki TBMM Grup Toplantısı’nda da tekrarladı: “Siyasetimizin ilkesel çerçevesi, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışıyla sınırlıdır.”
CEYHUN BOZKURT
Neden mi anımsattım bu cümleyi?
Açayım…
Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik özellikle 2015’ten itibaren yoğunlaşan dış merkezli saldırılara karşı net bir tutum aldı. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın şahsında FETÖ-PKK-DEAŞ-DHKP-C vb. terör örgütlerine karşı hızlanan ve sertleşen mücadeleyi, dış politikadaki Batı ekseninden çıkmaya başlama girişimleri vs. gibi milli politikalar hedef alınıyordu. Hatta bu saldırılar o kadar geniş alana yayılmıştı ki, AK Parti içinden bile Brütüsler çıktı. Ancak Bahçeli’nin liderliğindeki MHP başta olmak üzere hangi siyasete inanırsa inansın uygulanan politikalar üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek veren milli bir cephe oluştu. Bu cephenin içinde Milliyetçi, Ülkücü, Muhafazakar, Atatürkçü ve Liberal dünya görüşünden insanlar yer aldı. Çünkü verilen destek özünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürüttüğü ve AK Parti’nin bazı isimlerden arınma süreciyle netleşmeye başlayan milli politikalaraydı.
15 Temmuz Türkiye’yi işgal saldırısını püskürttükten sonra da AK Parti ve MHP, adeta kader birliği etmişçesine önümüzdeki 100 yılın ortak programını ortaya çıkarmaya yöneldi, Cumhur İttifakı’nın temeli atıldı. Cumhur İttifakı’nın kuruluş protokolü incelendiğinde, basit bir seçim ittifakı bildirgesi olmadığı net bir şekilde görülmektedir. Protokolden bazı bölümleri aktaralım:
- Cumhur İttifakı esasen, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün teşebbüs ettiği hain darbe ve işgal hareketi sonrasında, Türkiye'nin maruz kaldığı saldırılara karşı yerli ve milli bir duruşun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
- "Cumhur İttifakı" sadece bir seçim ittifakı olmayıp, Türkiye'ye yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimler karşısında, millî ve ahlâkî bir duruş ve bu çerçevede sürdürülecek tarihi bir birlikteliktir.
- Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır.
- Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra, İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam aleminin ve bütün mazlum milletlerin yegane ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.
Görüldüğü gibi ittifakın iki gücü AK Parti ve MHP, “sadece bir seçim ittifakı”ndan söz etmiyor. İki güçlü liderin başkanlığındaki ittifakın bu yönü, muhalefet tarafından da tespit edilmiş durumda. İP Genel Başkanı Meral Akşener, 2021 yılında katıldığı bir televizyon programında Cumhur ve Millet ittifaklarının karıştırıldığını söyleyerek şunu söylemişti: “Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nı karıştırıyorsunuz. Cumhur İttifakı şu kardeşim: Et-tırnak, mezara kadar, kader birliği. Bizimki öyle değil ki. Bizimki proje bazlı.”
Bu çerçevede Cumhur İttifakı’nda, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine uygun olarak Kızıl Elma olarak tanımlanabilecek 100 yıllık bir devlet politikası oluşturma temelinde buluşma gerçekleşirken, Millet İttifakı’nı oluşturan partiler (ki yanlarına daha sonra Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu da aldılar/Ek not: Yerel seçimlerde görüldüğü gibi HDP de gizli özne gibi) daha çok seçimlere odaklı, proje bazlı bir ittifak. Yani Cumhur İttifakı’nda gelecek 100 yıl planlanır ve görülürken, Millet İttifakı’nda yarın ne olacağını kendileri dahi kestiremiyor. Bu nedenle Millet İttifakı’nda kriz olarak nitelenebilecek olaylar, Cumhur İttifakı’nda Kasırga’ya göre dizayn edilmiş direklere yel değmesi etkisi yapıyor.
Çünkü hazırlandıkları mücadele kolay bir mücadele değil. Cumhur İttifakı’nın oluşmasıyla oluşturulan ve yürütülen politikalara, hazırlanan projelere bakınca anlarsınız:
- Terör örgütleri artık Türkiye içinde çok az hareket edebiliyor.
- Güney Kafkasya’nın merkezine Türkiye ve Azerbaycan’ın etkisi oturuyor.
- Merhum Denktaş’ın da hayali olan Kıbrıs Türk Devleti için iki devletli çözüm masaya konuyor, Kapalı Maraş adım adım sivillere açılıyor.
- Mavi Vatan, artık Orta Anadolu bozkırlarında, Hakkari dağlarında bile slogan oluyor.
- Emperyalist merkezlerin etki ajanlarına karşı kararlılıkla mücadele ediliyor.
- Eksikler olmasına rağmen 70 yıllık vahşi kapitalizmin Türkiye’ye tahakkümlerine/dayatmalarına karşı üretim ekonomisi için adımlar atılıyor.
- Savunma Sanayimiz, Cumhuriyetimizin kuruluş kodlarına uygun olarak ordumuzun ve diğer ilgili güvenlik/istihbarat güçlerimizin ihtiyaçlarını karşılamada yerlilik oranını büyük oranda artırıyor. Kendi insanlı ve insansız taarruz uçaklarımızı üretiyoruz.
- Geçmişin başörtüsü gibi yapay gündemleri, gündemimizden çıkarılmaya çalışılıyor (ki birileri sürekli gündeme getirmeye çalışsa da).
- Türkiye, tamamen Batı’ya yaslanma politikasından, Ankara’yı merkeze koyarak bağımsız dış politika oluşturmaya çalışıyor.
- Devrim otomobillerini açıkça büyük bir kumpasla üretemeyen Türkiye, 61 yıl sonra TOGG ile uluslararası kabul gören otomobilini hayata geçiriyor.
Daha birçok madde sayabiliriz.
Eksikler yok mudur?
Elbette vardır. Bunun mücadelesini de hep beraber vereceğiz.
Ama (hele de hegemonya mücadeleleri, savaşlar, pandemi vs. gibi zorluklara rağmen) hayata geçenlere bakıldığında, gelecekte yaşanabileceklerin bir fragmanını izler gibiyiz. Doğruları savunarak, eksikleri ve varsa yanlışları da yine söyleyerek ve mücadele ederek bu büyük milletin yolunu açabiliriz.
Bu çerçevede, Cumhur İttifakı’nın bölüneceğini, yolların ayrılacağını, ittifakta kriz olacağını sanmıyorum. Bunu tahmini(!) dile getirenlerin içlerinden bir “keşke” eklediklerini düşünüyorum. Çünkü basın mensubu olarak 22 yıldır takip ettiğim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamaların satır aralarını okumak bile ittifakın “çatırdayacağı” iddialarını zayıflatıyor.
Bugünkü TBMM Grup konuşmasında ittifakı güçlü sahipleneceğini, ittifak dışı çevreler ile varsa ittifak içi bazı Brütüslere sert mesaj vereceğini tahmin ediyorum.
Ayrıca bir not: “İttifakı şu parti yönetiyor, bu parti yönetiyor” gibi söylemlerin amacı da Cumhur İttifakı’nda kriz çıkarmak.
Sonuçta fikir ve program anlamında iki güçlü partiden bahsediyoruz. Milyonluk teşkilatlara, büyük oy oranlarına sahip iki partiden... Biri iktidar, diğeri TBMM’nin güçlü bir üyesi. Mutlaka fikir farklılıkları oldukları bazı DETAYlar vardır. Ancak gördüğümüz kadarıyla o detaylar da gerek iki liderin buluşmalarında gerekse de parti yetkililerinin görüşmelerinde çözülüyor. Hatta çözüldükten sonra daha etkili çıkışlar geliyor.
Muhalefet partilerinin milli ve yerli bir temelde üreteceği politikaların ülkemize kazandıracağına inanan bir vatandaş olarak keşke benzer tanımlamaları 6+1 masası için de söyleyebilseydik. Böylece hepimiz kazanırdık.
SON NOT: Bu satırlar MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Konuşmasından önce yazıldı.