"Cumhur ittifakı"nın karşısına kim, nasıl çıkacak?
Habertürk yazarı Oray Eğin, Lineker'e atıfla seçim ittifakını yorumladı
Habertürk yazarı Oray Eğin Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaşılırken, muhalefet cephesinde konuşulan yeni ittifak senaryosunu ele aldı.
Yeni senaryoda, AK Parti ve MHP ittifakının karşısına diğer bütün partilerin yapacağı bir koalisyonun çıkartılmasının planlandığını belirten Eğin, "Seçmen sandığa gittiğinde önünde iki kutu bulacak. Birinde AK Parti ve MHP logoları yer alacak, diğerinde ise ittifaka katılan irili ufaklı bütün partiler. CHP, İYİ Parti, Saadet, Vatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti ve HDP." diye yazdı.
Ancak Oray Eğin yazısına şu notu düşmeyi de ihmal etmedi; "Gary Lineker’e atfedilen o meşhur sözü biraz bozarsak 'Türkiye’de siyaset her partinin seçime girdiği ama sonunda Erdoğan’ın kazandığı bir yarıştır'."
İşte o köşe yazısı;
- Muhalefetin yeni ittifak senaryosu
ÖNCEKİ gün Rauf Tamer, marka değerine bakarak Demokrat Parti’nin seçim ittifakıyla önümüzdeki dönem Meclis’te bir milletvekiliyle de olsa temsil edilmesi gerektiğini yazdı. Uzaktan yıllardır sağ siyasetin yanında yer almış deneyimli bir gazetecinin geçmişe bir saygı duruşu olarak yorumlamak mümkün pek dikkat çekmeyen bu yazıyı.
Ben ise “İstanbul kulislerinde konuşulan en ciddi muhalefet senaryosu Rauf Tamer’in de kulağına gelmiş” diye okudum.
Patenti kime ait henüz bilmiyorum, bir süredir gerçekleşmesi zor ama akla yatkın bir partiler ittifakı konuşuluyor siyasette. Pek çok farklı çevreden kulağıma geldi.
Yeni senaryo, AK Parti ve MHP ittifakının açtığı kapıdan bütün diğer partilerin girerek birbirlerinden bağımsız ama birlikte seçime girmesini öngörüyor.
SIFIR BARAJ
Seçmen sandığa gittiğinde önünde iki kutu bulacak. Birinde AK Parti ve MHP logoları yer alacak, diğerinde ise ittifaka katılan irili ufaklı bütün partiler. CHP, İYİ Parti, Saadet, Vatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti ve HDP.
Amaçlanan seçmenin inandığı partiye oy vermesi. Doğrusu tam bir seçim ittifakı değil, daha çok bir oyun bile boşa gitmemesini öngören, baraj sorununu ortadan kaldıran oyuncaklı bir taktik.
Seçim pusulasındaki muhalefet kutusunda her seçmen kendi partisine oy verecek. Böylece HDP’linin “Ben İYİ Parti’ye oy vermem” gibi kaygıları ortadan kalkacak. “Oylar boşa gitmesin” diye mecburen CHP’ye oy verenler başka küçük partilerden yana kullanacaklar tercihlerini.
Bir zamanlar Türkiye İşçi Partisi’nin girdiği Meclis gibi barajın fiilen ortadan kalktığı, her partinin bir milletvekiliyle de olsa temsil edildiği çok sesli bir siyaset.
Partiler kendi propagandalarını yapacaklar, gerekirse birbirlerini eleştirecekler, kendi seçmenlerinden kendi partilerine oy isteyecekler.
Tabii Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olacağı üzerine kurulu bu senaryo. Etkisi azalmış görülse de yeni sistemde hâlâ kanun yapma yetkisi elinde bulunan Meclis’i ele geçirerek güçlü bir muhalefet bloku oluşturulmak isteniyor.
ÜÇ ENGEL
1. Normal şartlarda bütün partilerin bu formülün üzerine atlaması, büyük bir kampanyayla seçime hareketlilik getirmesi beklenir. Ama projenin önündeki engellerden en büyüğü CHP. Hâlâ Ekmeleddin İhsanoğlu gibi sağ-muhafazakâr bir Cumhurbaşkanı adayının oyları bölüp Erdoğan’ı yenebileceği yanılgısı içinde. Kemal Kılıçdaroğlu ya da konuşulan diğer isimler (İlker Başbuğ vs.) aday gösterilmeyecek, “dışarıdan” biri ikna edilmeye çalışılacak. Oysa siyasette taklit, “Diet Cola” adayların tutmadığı bir sır değil.
2. Adı tam ittifak olmayan bu ittifakın önündeki diğer engel ise egolar. Söz gelimi Vatan Partisi tek başına barajı geçebileceğine inandığı için böyle bir işbirliğine razı olmayabilir. Benzer şekilde etkinliği bir tek medyada olan İYİ Parti de.
3. Bir de Erdoğan var tabii ki. Gary Lineker’e atfedilen o meşhur sözü biraz bozarsak “Türkiye’de siyaset her partinin seçime girdiği ama sonunda Erdoğan’ın kazandığı bir yarıştır”. Siyasette tek bir kişinin halkı ikna edebilme, yönlendirebilme, peşinden sürükleme gücü inkâr edilemez. Erdoğan da boşuna girdiği her seçimi kazanmıyor. Zamanın ruhu hâlâ ondan yana, kendisini çekici kılan “x-factor”ü hâlâ kaybetmiş değil.