Cumhurbaşkanı Erdoğan: Faiz politikasını gözden geçireceğiz. İlgili birimlerle oturup konuşacağız!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi Afrika ziyareti dönüşünde, aralarında SuperHaber Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Er'in de bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan gündemdeki sıcak gelişmelerle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta başından itibaren Sudan, Çat ve Tunus'ta yoğun resmi temaslarda bulundu.
Erdoğan, tarihi Afrika seferinin son durağı olan Tunus'tan yurda dönerken uçakta, aralarında SuperHaber Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Er'in de bulunduğu gazetecilerle sohbet etti.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o açıklamaları;
Tunus’u Başbakan sıfatıyla 2011 ve 2013 yıllarında ziyaret etmiştim. Şimdi de Cumhurbaşkanı sıfatıyla Tunus’a ilk ziyaretimi gerçekleştirmiş bulunuyorum.
Yasemin Devrimi’nden bu yana Tunus’un barış, istikrar ve kalkınması için yakın işbirliği içinde olduk. Onlara ciddi desteklerimiz de oldu. Önce 300 milyon dolar kredi kendilerine açmıştık, daha sonra da 300 milyon dolar Eximbank kredisi açtık. Eximbank kredisini henüz kullanmamışlardı, bu ziyarette yapılan görüşmelerimizden sonra zannediyorum o krediyi en kısa sürede kullanmak gibi bir planları var.
Biliyorsunuz, Tunus’un bir ara çok ciddi sıkıntıya girdiği bir dönem de oldu. Terör grupları batının da tahriki ile "parçala, böl, yönet" mantığı ile bunları sıkıştırmaya çalıştılar. Biz o sıkıntılı döneminde de Tunus’un yanında olduk. Güvenlik açısından ekipman ve eğitim konuları dahil, her türlü ihtiyaçlarını karşıladık. Ticaret açığını kapatmak ve yatırımları artırmak için ortak bir çalışma yürütüyoruz.
İş Forumu’na Tunus ve Türkiye’den 200’den fazla iş adamı katıldı. Bu forumda her iki ülkenin ekonomi bakanları konuşma yaptılar. Tunus’ta FETÖ faaliyetlerinin durdurulması, okullarının kapatılması konusunda önemli mesafeler aldık. Sudan ve Çad’daki kadar hızlı mesafe katettiğimizi söyleyemem. Ama mesafe almaya yönelik çalışmalar, Tunus’ta da devam ediyor.
Vize serbestisi karşılıklı ziyaretleri artırıyor. Savunma sanayi alanında her iki tarafın bakanları bir araya gelerek, ne gibi adımlar atılabileceğini görüştüler. Tunus’ta Yunus Emre Kültür Merkezi açacağız. Bununla ilgili görüşmeler yapıldı. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği toplantısının ikincisi Şubat ayında Türkiye’de yapılacak. Ele aldığımız konular burada da takip edilecek. TİKA, Zeytune Camii’nin restorasyonu için bir çalışma başlattı.
İslam mimarisinin zirve eserlerinden biri olan bu camiinin restorasyonu bizim için bir iftihar kaynağı olacaktır. TİKA, ayrıca kadın ve çocuk sağlığı konusunda bir hastane projesi üzerinde de çalışıyor.
Körfez krizi ve Kudüs konularına Tunus yönetimiyle başından itibaren aynı istikamette baktık, aynı şeyleri düşündük. Açıkladığımız mesajlar da aynı istikametteydi. Tunus’un Libya’dan kaynaklanan ciddi sıkıntıları var. Burada ortak ne gibi çalışmalar yapabileceğimizi görüştük. Ne gibi adımlar atarız, bundan sonraki aşamada da bunları görüşeceğiz. Tunus ile çok köklü tarihi ilişkilerimiz var. Tunus Başbakanı “Şu anda kullandığım başbakanlık ofisini 17. yüzyılda Osmanlılar yaptı” dedi. Bizi orada ağırlamak istedi. Fakat biraz erken dönmemiz gerektiği için, “İnşallah onu bir başka ziyaretimizde değerlendirelim” dedik. “Biz bu tarihi, özellikle gençlere daha iyi anlatmalıyız” şeklinde bir teklifi de oldu kendilerinin.
Tunus Meclis Başkanını, Başbakanını, Nida Tunus Partisi’nin Genel Sekreteri’ni, Nahda Hareketi lideri Gannuşi’yi kabul ettim. Genel siyasi istişarelerde bulunduk. Tunus’ta tüm kesimlerle yapıcı bir ilişki içerisinde olduk. Buna önem veriyoruz. Mayıs ayında yerel seçimlerin yapılacağı Tunus’ta tüm kesimlerle yapıcı ilişkiler içinde olmaya, bizler azami özen gösteriyoruz.
HAKAN ATİLLA DAVASI...
-ABD’de devam etmekte olan ve sona geldiği söylenen Hakan Atilla davasının başından beri seyrine baktığınızda, olası sonuçlarını değerlendirdiğinizde nasıl bir görüntü ortaya çıkıyor? Bir ceza çıkabileceği ve bankacılık sistemi üzerinde baskı kurulacağı gibi iddialar gündeme getirildi. Değerlendirmeniz nedir?
Sözünü ettiğiniz davada gelinen nokta itibarıyla, Hakan Atilla’nın bir suçu olmadığının bunlar tarafından da görüldüğünü düşünüyorum. Jürinin bunu görmüş vaziyette olduğuna zannediyorum. Fakat buna rağmen jüri, adeta belirsizlik içinde olduğu için karar verme konusunda da zorlanıyor, kararını veremiyor gibi görünüyor. Şimdi karar verme işini yanılmıyorsam ayın 3’üne atmış durumdalar. 3 Ocak’ta tekrar toplanacaklar. Bizim beklentimiz adaletin yerini bulmasıdır. Şu anda Halk Bankası, genel müdür yardımcılarının oradaki durumunu yakından takip ediyor; avukatlar işi yakından takip ediyorlar. Zannediyorum ki Hakan Atilla ile ilgili süreç, bankamızın beklediği istikamette tecelli edecektir. Bizim de beklentimiz o yöndedir. Tabii ki Hakan Atilla’nın ABD’ye 7. girişinde tutuklanmış olması düşündürücüdür. Daha önce ABD’ye 6 kez giriş çıkış yapmış. Bunlarda bir şey olmayıp, yedincisinde tutuklanması tabii ki düşündürücü. Temennimiz, Hakan Atilla’nın bir suçu olmadığının oradaki mahkeme tarafından da anlaşılmasıdır.
FAİZ MESAJI
-Son çeyrekte ekonomide canlılık ve büyüme oranlarına bakılınca memnuniyet verici bir trend olduğu görüldü. Bunun gelecek yıla taşınabilmesi için tahminlerinizi alabilir miyiz? Ne gibi adımlar atılacak?
Biz 2017 yılını yıl boyu itibarıyla öyle zannediyorum ki inşallah 7’nin üzerinde bir büyüme ile tamamlayacağız. Bu vesile ile 2018’e güçlü bir giriş yapmış olacağız. Şu anda açıklamış olduğumuz 2018’e yönelik yol haritalarında daha hassas bir süreci ele alacağız.
Yatırımlar ve kaynakların çeşitlendirilmesi konusunda özellikle BBP ve bot sistemleri ile yapılacak yatırımlar var ise bunların önünü açığız. Olmaz ise olmaz diyebileceğim yatırımlar var ise bunları milli bütçeden halletme yoluna gideceğiz. Bir diğer konu faiz politikasını hükümetimizle oturup konuşup tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Faiz politikamızı bu anlayışla sürdürmek bizim ekonomi konusundaki geleceğimizi olumlu etkilemez. Özel sektörün yatırım yapmasını istiyorsak, özel sektörün yatırım faizinde kredi faizinde onları yokuşa sürmeyecek adımlar atmamız lazım. Politikaları gözden geçireceğiz. Başbakan’ın ve bizim Türkiye’ye dönüşümüzle birlikte dar çerçevede ilgili birimlerle konuyu oturup konuşacağız. Ekonomide faiz başlığı büyük önem taşıyor. Değerlendirmesini yapacağız.
Kamu harcamalarında tasarruf noktasında çok ciddi tasarruflar var, buna aynı şekilde devam edeceğiz. İnanıyorum 2018 yılı çok daha başarılı bir yıl olacak. Sağlıkta eğitimde yapılacak olan harcamaları bir kenara koymamız asla mümkün değil. Bunun yanında enerji ile ilgili çok ciddi yatırımlar geliyor. Bu yatırımlarda milli bütçeye hemen hemen yük yok gibi. Özel sektör enerjide ciddi yatırımlar üstlenmeye hazırlanıyor. HES’lerde, güneş enerjisinde bunu görüyoruz. Nükleeri söylemiyorum.
S-400'LERİN ÖDEMESİ RUBLE İLE YAPILACAK
Şu anda Rusya ile işi gayet iyi bir noktaya getirdik. Savunma sanayinde S-400’lerle ilgili adımı attık. Kredi anlaşması ile ilgili olarak bu cuma Ankara’ya gelecekler ve kredi ile ilgili imzalar atılacak. İlk defa şöyle bir adım atılacak. Biz krediyi dolar üzerinden borçlanmayacağız, ruble üzerinden borçlanacağız. Hazinenin borçlanmasından daha ucuza bir borçlanma olacak. Bu dolar bazında yüzde 3’e tekabül ediyor. Bize çok ciddi imkanlar sağlayan bir adım olacak. Temenni ederim ki diğer ülkelerle de yerli ve milli paralarla borçlanmalar yapılsın.
"BİR GECE ANSIZIN GEREĞİ YAPILIR"
-Afrin’e müdahale etme ihtimalimizden bahsediliyordu. Son günlerde Rusya’nın bu bölgeden PYD ve YPG’yi çıkaracağı ve burayı Şam rejimine devredeceği gibi iddialar dolaşıyor. Bu iddialar doğru mu? Önümüzdeki dönemde Şam ile YPG’ye karşı bir mücadele söz konusu olabilir mi? Esad’ın “PYD vatan hainidir” diye bir açıklaması da olmuştu.
Rusya Afrin’den daha önce çekileceğini söyledi. YPG ve PYD ile ilgili olarak bizim orada bir terör koridoruna müsade etmemiz mümkün değil. Eğer biz Afrin’i bunlara bırakacak olursak, bu YPG’nin terör koridorunun batı kısmını kontrol altına alması anlamına gelir. Biz gerekli görüşmeleri gerekli mercilerle yürütüyoruz. Gerekli zamanda gerekli adımlar atılır. Bir gece ansızın gereği yapılır. Bu şarkıyı unutmamaları lazım.
KILIÇDAROĞLU'NA SERT ÇIKTI: BİZ KUDÜS'ÜN O ESED'İN DERDİNDE...
-Kemal Kılıçdaroğlu sizi Rıza Zarraf ile ilgili görüş ifade etmiyor diyerek sizi eleştiriyor. Cevap verecek misiniz?
Kılıçdaroğlu, benim konuşma gündemimi belirleyecek kıratta değil. Biz ne zaman nerede ne konuşacağımızı gayet iyi biliriz. Kılıçdaroğlu kendine baksın. Yanında ne söylediğini bilmeyen o bazı tipler var, gitsin önce onlarla ilgilensin. O haddini, ceddini, kendini, neslini bilmeyen o Konya milletvekili gibi adamlarla ilgilensin. Benim gündemimde Kılıçdaroğlu yok. Ben şu anda Sudan, Çad, Tunus gibi bir ziyaretten geliyorum. Oralarda ne konuştuğumu dinleme fırsatı ve imkanı bulabildiyse, bizim nelerle meşgul olduğumuzu anlamış olmalıdır. Biz uluslararası düzeyde ülkemizi nasıl daha iyi bir noktaya taşıyabileceğmizin, uluslararası konularda Türkiye’nin düşüncesini nasıl yansıtabileceğimizin derdindeyiz. Mesela Türkiye olarak Kudüs meselesini Birleşmiş Milletler’e taşıyabildik mi? Taşıdık. Orada alınan netice ortada mıdır? Ortadadır. Biz bunu yaptık. O ise Esed’in yanına giderken, buradan ne gibi mesaj götürürüm derdinde.
"BU İŞİ LİDERLERE BIRAKIN"
-MHP ile ittifak konusunda bir gelişme var mı?
Şu anda gerek MHP’nin gerek ise bizim, özellikle ülkemizin milli ve yerli duruşunda bir ittifakımız var. AK Parti olarak biz milli ve yerli bir duruş ortaya koyuyoruz. MHP de milli ve yerli bir duruş gösteriyor. Ülkemizin aydınlık geleceği için ortak söylem geliştirmiş durumdayız. Bu bizi çok daha farklı, çok daha olumlu yerlere taşıyabilir. Çok aceleci olmamakta fayda var. Bu işi liderler bazında götürmekte fayda var. Bu konuda önüne gelen herkes konuşursa yanlış olur. Her önüne gelen bu konuda konuşmaması lazım. Benim partim de buna dahildir. Partimin içerisinde de zaman zaman bazıları çıkıyor, bu meseleye dair konuşuyor. Size ne kardeşim? Siz niye konuşuyorsunuz? Bu konuda kimlerin konuşacağı bellidir. Bu sürece limon sıkma gibi bir yanlışı hiç kimse yapmamalı. Bizim terörle mücadelede, ülkemizin geleceğine yönelik atacağımız adımlarda, şu anda bir kararlılığımız var. Biz bugün Şırnak ve Hakkari’ye gittiğimizde, iki sene üç sene önceki durumla karşılaşmayıp, on binlere hitap etme fırsatı bulabilmişsek, taşlar yerine oturmaya başlamış demektir.
İSTANBUL'DAKİ KUDÜS ZİRVESİ
-Kudüs ile ilgili gelişmelerden, İsrail ve ABD’nin İslam ülkelerini pek de kale almadığını gösterdi. BMGK ve BM sonrası çok güzel neticeler alındı. İslam ülkelerinde birliktelik daha fazla olur mu? İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) geleceğini bundan sonra nasıl görüyorsunuz?
Kudüs meselesinde İİT olarak İstanbul’da 13 Aralık'ta düzenlediğimiz olağanüstü zirveye temsil bakımından çok daha üst düzeyde katılım pekala mümkün olabilirdi. Arap Ligi’ndeki bazı ülkelerin sanki işi ucundan tutuyormuş gibi yapmakla yetinmeleri bizi üzmüştür. Ama İslam ülkelerinin geneline baktığımızda 13 Aralık’taki zirveye katılım yine de oldukça iyiydi. Lider düzeyinde katılanlara ilaveten, zirveye meclis başkanları, dışişleri bakanları seviyesinde katılanlar da olmuştur. Sayısal olarak 50’ye yakın katılım söz konusu olmuştur. Mesela Suudi Arabistan, zirveye İslam İşleri Bakanı seviyesinde katılmıştır. Bu elbette önemli. Ama daha üst düzeyde bir temsil daha da iyi olabilirdi.
Önemli olan o zirvede netice alınmış olmasıdır. Alınan netice belki de herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesini sağlayacaktır. Bu iş, belki çok daha farklı bir yere gidecektir. Mesela, İİT’nin reforme edilmesine gidebilir. Çünkü İİT’nin kuruluşu Kudüs’e dayalıdır, Kudüs içindir. Bu teşkilat işlevini çok daha güçlü bir şekilde yerine getirmelidir. İİT, Birleşmiş Milletler nezdinde ağırlığını koyabilecek güçte olmalıdır. Biliyorsunuz, dünyada bağımsızlar bloku var. İstanbul’daki zirveye, sağ olsunlar onlar da katıldılar. Fire vermiş olsalar da duyarlı davrandılar. Avrupa Birliği içinde de ufak bir fire oldu; ama süreci desteklediler. Şimdi Kudüs konusunda daha fazla mesafe alabilmek için hem düşünmemiz, hem düşündürtmemiz gerekiyor. Kendi düşünce kuruluşlarımıza bazı çalışmalar yaptırmamız; bu çalışmalarla neler yapabileceğimiz üzerinde durmamız da önem taşıyor.
-İİT, hızlı hareket edemeyen hantal bir yapı. Bunun dışında, içerisinde belirli ülkelerin yer alacağı, daha dar ölçekli farklı bir yapılanmaya gidilebilir mi?
Olaya böyle bakarsak yanılırız. Dar çerçevede yaklaşırsak, işin ucunu kaçırabiliriz. Mesela Endonezya, nüfusu itibarıyla en büyük ülke. Böylesine önemli bir ülke elbette bir kenara bırakılamaz. İİT bünyesindeki her ülke farklı nedenlerle önemli. Yapılması gereken, İİT’nın daha aktif hale gelmesi için hep birlikte kafa yormaktır. İİT ve alt kuruluşları, adeta birilerine maaş verme aracı gibi görülmemeli. Üyelerin aidatlarını ödemelerinin sağlanmasından kadroların iyileştirilmesine varana dek gerekli iyileştirmeleri yapmak suretiyle, İİT uluslararası ağırlığı olan aktif bir teşkilata dönüştürülmeli.
CHP'NİN FETÖ'CÜ DANIŞMANI
-İç politikaya dönecek olursak... CHP Genel Başkanı’nın danışmanı FETÖ bağlantısından dolayı 10 yılı aşkın bir ceza almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayırlı olsun.
-Batı basınında sizin Müslüman dünyanın liderliğini yaptığınızdan söz eden yazılarda, size ilişkin “Sünni Müslümanların lideri” tarzında bir niteleme kullanılıyor. Bununla ilgili yorumunuz var mı?
Olaya Sünnilik ve liderlik konusundan öte bakmak lazım. Biz, Sünni veya Şii tarzında bir ayrımcılığın içerisinde yer almayız. Bu fakirin bir ifadesi vardır: “Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yok, Şiilik diye bir dinimiz yok. Tek dinimiz var o da İslam’dır”. İslam ne diyorsa, biz onu yapmakla mükellefiz. Zaten bizi ‘Sünni’, ‘Şii’ diye diye böldüler. Bu tür oyunlara gelmemek için azami derecede dikkatli olmak lazım. / SuperHaber