Deniz Soysal, yaşadığı 4,5 saatlik dehşeti anlattı
Şiddet önce hakaret ve küfürle başladı, daha sonra tekme ve tokatlara dönüştü. 4,5 saat işkence gören Deniz Soysal isimli kadın yaşadığı dehşeti anlattı..
39 yaşındaki çevirmen Deniz Soysal iki aylık ilişkisinde birlikte olduğu erkek tarafından türlü eziyete maruz bırakıldı.
Soysal, bir noktada “Nasılsa düzelir” diye düşünmekten vazgeçti; M.Y’den şikayetçi oldu. Bürokratik süreci sonuna kadar götürdü ve işkencecisi hakkında hapis kararı aldırmayı başardı.
Soysal, Hürriyet'ten İpek İzci'ye yaşadığı dehşeti anlattı.
Eylül 2018
* M.Y ile ilişkimiz başladı.
Ekim 2018
◊ Instagram hesabımda paylaştığım bir fotoğrafı görünce bana “o...’ların, p...’lerin gittiği yere giden ‘k.rılar’dan” olduğumu söyledi.
Henüz bu sözün şokunu atlatamadan benzer başka bir olay daha yaşadım. Ağustosta, biz henüz sevgili olmadan önce, bir sohbet sırasında,
10 yıl önce, kendisinin de arkadaşları olan bir grup müzisyeni dinlemeye gittiğimi anlatmıştım. Bunu aklında tutmuş. İlişkimiz başladıktan sonra, “Hangisiyle sevgili oldun” demeye başladı. Yine bu konuyu açtığı bir gün, nezaket gösterip beni taksiyle eve bıraktıklarını söyledim. “O adamlarla aynı taksiye nasıl binersin, rezil!” diye karşılık verdi. Yalan söylediğimi düşündü, eliyle çenemi sıkıştırıp saçımı çekti, sonra da tokat attı. Bu, ondan gördüğüm ilk fiziksel şiddetti.
◊ Ona kendisini bir daha görmek istemediğimi söyledim. “Ben böyle bir şeyi nasıl yaptım” dedi, tekrar görüşmek için yalvardı. “Beni tanımıyor, zamanla alışır” gibi bahaneler ürettim ve onu affettim. Ama ondan sonra da “Tanıdığım biriyle ilişki yaşadın mı” gibi sorular günlük hayatımın bir parçası oldu.
◊ Bir hafta sonu evde çeviri yaptığımı, ancak geç bir saatte dışarı çıkabileceğimi söyledim. Bunu da biraz geç haber verdiğim için arkadaşıyla bir programa katılamadı. “Kadın dediğin hafta sonu planını yapar. Benim bütün sevgililerim böyleydi, senin yüzünden cuma günüm mahvoldu, sen de kadın mısın” diye azarladı. “Eski sevgilim bana, ‘Sen ne güzel adamsın, burnun ne güzel, ne güzel bakıyorsun’ derdi, sen hiçbirini söylemiyorsun. Sen bana kendimi hiç erkek hissettiremiyorsun” deyip aşağıladı.
◊ Eski sevgilimin adını söylemek istemediğim için şiddet uyguladı. Benim yüzümden başkaları huzursuz olmasın diye bir isim uydurdum. Sürekli sosyal medyada o ismi aratıyor, “Bu mu” diye tanımadığım insanları gösteriyordu. Bunaldım, kavga ettik. Artık görüşmek istemediğimi söyledim. Ağlayarak arayıp son bir şans istedi. Saat başı aramaya devam etti. Gerçekten pişman olduğunu düşünüp görüşmeyi kabul ettim. Ama bensiz nefes alamadığını söyleyen adam, kafede bileğimi büküp, “Şu ana kadar yemeğe çıktığın insanlara kadar anlatmazsan sana Bostanlı’nın ortasında meydan dayağı atarım” diyen bir adama dönüşmüştü bir kere.
4 Kasım 2018
◊ Abimin dahi abi dediği birinin, Instagram’da paylaştığım Audrey Hepburn fotoğrafının altına ‘Breakfast at Tiffany’s’ (Tiffany’s’de Kahvaltı - Hepburn’ün oynadığı çok meşhur film) diye yorum yazdığını ve çiçek emojisi koyduğunu gördü. Adama hitaben bir küfür mesajı yazdı. Bana da, “Elin herifi seni kahvaltıya çağırıyor lan!” diye başlayan hakaret dolu mesajlar gönderdi, beni ‘elin herifinin bana bunları yazmasına meydan vermekle’ suçladı. Daha sonra tekrar barışma mesajları atmaya başladı.
“Seni bugün burada öldüreceğim”
14 Kasım 2018 20.00 civarı
◊ Yemek yedik. Sofrada aynı konular nedeniyle gerilim yaşadık. 21.00-21.30 arası da şiddet başladı.
14 Kasım gece
◊ Durumun zıvanadan çıkacağını anladım. Gitmek istedim. “Hayır, seni bugün burada öldüreceğim, bugün buradan çıkışın yok” dedi. Suratıma rakı attı ve tükürdü. Attığı tokatla koltuktan düştüm. Saçlarımdan sürükledi. Kafamı koltuğun kenarındaki kitaplığa arka arkaya vurdu. Tekmeledi, kafama, gözüme, belime, sırtıma, kasıklarıma, karnıma, bacaklarıma ama en çok suratıma vurdu. Kaç kere tükürdüğünü sayamadım. İzin alıp tuvalete girdiğimde içeri daldı, “Sakın burada intihar edip başıma kalma” dedi. Bütün salon rakı, su, cam kırıkları ve saçlarımla doluydu. “Bugün senin ölüm günün” gibi şeyler söylüyordu. Yurtdışında yaşayan bir arkadaşından bahsedip “Arayıp söylesem direkt kafana sıkar” dedi. Daha sonra üzerime işedi, sonra tekrar dövdü. Bu işkence dört buçuk saat sürdü.
15 Kasım 2018, 01.30
◊ Bir ona, bir kapıya baktım. Kapıyı açıp komşunun ziline bastım. Kaçmayı başardım.
15 Kasım gündüz
◊ Ayakta duracak halde değildim. Kuzenim ve yengemle hastaneye gittik. Hastane polisinin yönlendirmesiyle darp raporu aldım. Bostanlı Karakolu’ndaki komiserler, “Binlerce defa burada ağlayarak ifade alıyoruz. Üç gün sonra el ele gelip şikayeti geri çekiyorlar. Sen sakın yapma. Bu süreçler uzun sürebilir, pes etme noktasına gelebilirsin, sakın pes etme” dedi. Ertesi gün adli tabibin yaptığı kapsamlı muayeneden sonra ‘orta derece iş göremez raporu’ aldım. M.Y polislere “Yerler ıslaktı, kaydı” dedi, ‘üstüme işemediğini, tekme ya da yumruk atmadığını’ söyledi. Savcı tutuklama talep etti, hakim denetimli serbestlik verdi.
22 Ocak 2019
◊ İlk duruşmamız yapıldı. Ne avukatı geldi ne kendisi... Hâkim tekrar rapor almamı istedi. Farklı sağlık sorunlarından ötürü rapor almak üzere muayeneye gidemedim.
14 Mart 2019
◊ İkinci duruşmamız görüldü. Yine duruşmaya gelmedi. Rapor alamadığım için duruşma ertelendi.
Nisan 2019
◊ İlk duruşmada hakimin istediği raporu almak için adli tabibe gittim. Doktor, “Biz kesin raporumuzu yazdık. Niye tekrar rapor istemişler, anlayamadım” dedi. Bu rapor, sonradan öğrendiğime göre kalıcı hasar olup olmadığını görmek içinmiş. Çünkü kalıcı hasar bulunmaması indirim sebebi. O gün yine muayene edildim ve psikiyatri bölümüne yönlendirildim.
30 Nisan 2019
◊ Ek rapor çıkarıldı, mahkemeye gönderildi.
14 Mayıs 2019
◊ Üçüncü duruşma günü... Hâkim raporu inceleyip kesin kararını vermek üzere 11 Haziran’a gün verdi.
11 Haziran 2019
◊ Dördüncü ve son duruşma... 3 yıl, 9 ay hapis cezası aldı. Bu ceza 20 Kasım’daki temyizde 2 yıl 1 aya düşürüldü. Ölmedim diye sanırım. Şule olmadım, Güleda olmadım, Ceren olmadım diye... Ben kazandım. Olay günü eve gelen güvenlik görevlilerinin, polisin, sığındığım komşunun dinlenmesini istemiştik. Hakim “Gerek yok” dedi. Belki de “Her şey ortada, gerek yok” diye düşündü, bilmiyorum. Ama dinlenselerdi belki üst mahkeme cezayı indirmeyecekti. Cezanın çok olduğunu düşünenler varsa da şöyle söyleyeyim: Böyle düşündüğünüz için karısını vuran adam dört ay sonra çıkıyor, tecavüz edenler serbest kalıyor. Böyle insanları sosyal çevrenizde tutmaya devam ettiğiniz, yaptıklarını normalleştirdiğiniz ya da olmamış gibi davrandığınız için ceza almıyor ya da az ceza alıyorlar. Devletin de cinsiyeti var ve maalesef erkek.
Fotoğraflarıma iyice bakın
Şimdi benim kızınız, kardeşiniz, yeğeniniz olduğumu hayal edin... Aylarca aynada kendime bakamadım.
Bugün
Mağdur hep koşturuyor, insanlar neden pes ediyor anladım
◊ Aylarca aynada kendime bakamadım. Sol gözüm aylarca bulanık gördü. “Ya gözüm kör olursa” diye günlerce ağladım. Saçlarım öbek öbek koptu. Omurgam iki yerinden kırıldı. Olayın üstünden bir sene geçti, hâlâ ara ara çelik korse takmak zorunda kalıyorum, doğru dürüst eğilip kalkamıyorum. Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmeye çalışıp kendimi mutlu olmaya zorluyorum. Bunun ne kadar yıpratıcı olduğunu biliyor musunuz?
◊ Yargı sürecinde mağdura tekrar tekrar rapor aldırıyorlar, muayeneler yineleniyor, mağdur hep koşturuyor. Pes etme noktasına geldim, insanlar neden şikâyetinden vazgeçiyor, anladım. Bu süreçte, “Ben arkadaşı pişman gördüm” diyen savcılık çalışanı da gördüm; tanıdık, bildiğimiz avukatın paramızı alıp telefonlara çıkmadığına da şahit oldum; “Senden daha önemli işlerimiz var” diyen adli tıp sekreteri de tanıdım.
◊ Yaklaşık bir ay önce, ben öleli bir sene olacaktı. Bana “Unut, bitti” diyorlar. Ölümden döndüğü günü kimse unutmaz. Abimin, kuzenlerimin; koskoca, 40 yaşının üstünde insanlar bakın bunlar; döktükleri gözyaşları ne olacak? Benim babam, teyzem, halam ne olacak? Her gün pansumanlarımı yapan, başımda bekleyen, bana bakıp bakıp ağlayan, benimle hastane hastane dolaşan dostlarıma ne diyelim? Fotoğraflarıma iyice bakın. Şimdi benim kızınız, kardeşiniz, yeğeniniz olduğumu hayal edin. Benim durumumda olan bir kadınsanız kaçın. İlk küfrü ettiğinde, ilk kıskançlığı yaptığında, ilk tokadı attığında hemen kaçın. Yalvarırım kaçın, “Düzelir’ diye düşünmeyin.
Şiddetle Mücadele Genelgesi yayımlandı
Bu hafta kadına yönelik şiddetle ilgili olumlu bir gelişme yaşandı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül imzasıyla Şiddetle Mücadele Genelgesi yayımlandı. Genelgede, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un uygulanmasında çıkan sorunların giderilmesi için maddeler sıralandı. Buna göre ‘Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Büroları’ yaygınlaştırılacak, şiddet vakalarına bu bürolardaki uzman savcılar bakacak. Kadına şiddetle mücadele kapsamında kadının hayati tehlikesinin bulunması halinde talep aranmaksızın geçici koruma altına alma tedbiri uygulanacak, şiddet uygulayana yönelik öfke kontrolü, stresle başa çıkma konularında eğitim, rehabilitasyon, tedavi, muayene tedbirleri talep edilebilecek.