Devlet Bahçeli’siz olmaz!
Başarısız ve melun darbe girişimindeki tarihi tutumu dolayısıyla her ülke ve millet sevdalısı gibi, ben de MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’ye medyunu şükranım.
Genel Merkez’deki makamlarında lütfettiler, baş başa uzun bir değerlendirme yapma imkânı bulduk.
Har zamanki gibi sağduyu ve serinkanlı yaklaşımları ile, olayları analizi ile büyük bir devlet olmanın ne demek olduğunu yine şahsında müşahhas hale getirdi.
Medyaya yansıdığı üzere, darbe girişiminin olduğu akşam Parti’den çıkmışken havadaki hareketlilik üzerine yeniden partiye dönüp tüm çalışma arkadaşlarıyla birlikte, olayların anlaşılmasına kadar güvenli bir yere çekilme tekliflerini reddederek partide kaldıklarını ve Sayın Başbakan Binali Yıldırım bey ile temaslarını anlattılar.
Sonrasındaki gelişmeler üzerinde de bir hayli durdular ancak, önemli bir hususa işaret ettiler: Devletin hemen her mekanizmasına bir ur gibi yapışan, hastalıkla malul hale getiren bu terörist yapılanmanın tasfiyesinde tavizsiz ama hukukun üstünlüğü prensibinden asla taviz verilmeksizin, kurunun yanında yaşın yanmasına göz yumulmaksızın ve kesinlikle bir tane bile kalmayacak şekilde ayıklanması mecburiyeti bulunmaktadır.
Yargı, polis, ordu, bürokrasi, iş dünyası, sivil toplum gibi her alanda varlık gösteren bu habis yapılanmanın siyaset ayağının da mutlaka olduğunu belirterek; darbe ile siyaseti toptan ilgayı düşünen bu yapının geçmişten beri MHP’ye el atmak istediğini bu isteğini özellikle 2011 seçimlerine giderken kaset operasyonlarıyla gösterdiğini, ancak milletin derin sağduyusunun devreye girdiğini, o zamanın siyasi ve devlet sorumluluğu üstlenen isimlerinin olayların tüm boyutlarıyla ortada olmasına rağmen ilgisiz kalmalarıyla faillerin bulunmadığını bir bir anlattı.
Gerçekten de Türkiye, hem Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’a, akabinde MHP’li parti yöneticilerine yönelik bu operasyonlarla bir makas değişikliği içine itilmek isteniyordu.
Öyle ki, iktidar partisi üzerinde de önce Gezi Olayları, sonrasında 17/25 Aralık olayları sonucunda etki alanını yitiren, araları açılan bu yapının yeniden var olmak, müessiriyet tesisi için büyük, etkili bir siyasi teşekküle ihtiyacı vardı.
Bunun için de zaten önceden beri dizayn etmeye uğraştığı MHP’nin 7 Haziran seçimlerindeki fiili olarak kurulması imkânsız hükümet formüllerine karşı ilk andan itibaren gerçekçi bir değerlendirme ile kapıları kapatmasını ve 1 Kasım seçimlerinde aldığı sonucu bahane ile içten çökertilerek ele geçirilmesi planları devreye sokuldu.
Pek çok yönüyle karanlıkta kalan, ancak önümüzdeki günlerde operasyonlar ilerledikçe ve derinleştikçe ulaşılacak bilgilerle, deşifre olacak ilişki ağı ile ve yaşanacak gelişmelerle zaten aydınlanacağını düşündüğüm olaylar silsilesi ile MHP aylarca türbülansta tutuldu, siyaseten devre dışı bırakılmak istendi.
Bu olaylar esnasında en fazla işlenen tema, “Devlet Bahçeli ile olmaz” streotipi üzerinden, MHP’yi operasyonlara açık hale getirmekti.
Oysaki, Devlet Bahçeli’nin ifadeleriyle, “Şehitleri, gazileri ile kutlu bir dava, okunmuş bir Hareket olan bu çatı”ya yönelik kim kem düşünürse, kim bir art niyet beslerse mutlaka bir şekilde onun gizli kalması da, iflah olması da mümkün değildi.
Şimdi, şükürler olsun ki, Anadolu’nun dört bir yanında “Devlet Bahçeli ile olmaz” diye dolaşanların artık siyaseten ne kadar yanıldıkları ve yanılttıkları ortaya çıktı. Devlet Bahçeli’nin liderliği, devlet adamlığı, öngörü sahibi bir Türk milliyetçisi olarak tavrı Türkiye’nin de, milliyetçi hareketin de yeniden duruşunu sağlamlaştırdı.
Sonuç olarak, şunu görmek gerekiyor ki, MHP aslında darbecilerin ilk ele geçirmek istedikleri adresti, başaramadılar… MHP’ye darbenin başarılamamış olması bu melun girişimin başarısızlığa mahkum olacağının ilk önemli göstergesiydi. İdrak edemediler.
Artık bütün Türkiye biliyor ki, Devlet Bahçeli’siz olmaz…