'Homosapiens’ten 'robosapiens’e, diplomasiden tweetokrasiye…
İnsanlık bir yandan Yeni Zelanda’daki gibi barbarlıklara tanık olurken, bir taraftan da bilimin ışığında bambaşka yerlere doğru ilerliyor.
Muhteşem buluşlar bize yepyeni bir dünyanın kapılarını aralarken, akıllara durgunluk veren vahşetler de aynı irtifada akıllara durgunluk vermeye devam ediyor.
Tarım toplumu, sanayi toplumu derken bilişim teknolojisiyle sanayi sonrası toplumun temelleri atıldı çoktan.
Başlıkta okuduğunuz ‘homosapiens’ten 'robosapiens’e ifadesi Deniz Ülkü Arıboğan’ın geleceğe projeksiyon tuttuğu, Habertürk’te yayınlanan, Eren Eğilmez’in ‘Gerçek Fikri Ne’ adlı programından.
Uzun uzun yaşadığımız çağın koordinatlarını tarif etti Deniz Hoca ve gelinen noktada artık diplomasinin Twitter üzerinden yürütüldüğünü, devlet başkanlarının görüşlerini tweet atarak paylaştığını söyledi.
Adına tweetokrasi denilen bir yeni diplomasi dilinden bahsetti.
Başta cep telefonları olmak üzere iletişim araçlarının yeni ufuklar açtığı bir çağ bu.
Ve fakat aynı şekilde din savaşları da, Yeni Zelanda’daki vahşetten sonra söylenen ‘Hilal ile Haç’ kavgası da ürkütücü bir şekilde kuşatmış durumda her yanımızı.
Belki de bu yüzden asrın en büyük düşünürlerinden Umberto Eco ‘İçinde bulunduğumuz çağ, modern Ortaçağ’dır’ dedi ve bu tehlikenin altını çizdi.
Hakikaten de bir yandan bilim alanında, tıpta içimizi aydınlatan gelişmeler yaşanıyor ama buna mukabil diğer yandan da her geçen sene silahlanmaya bir yıl öncekinden çok daha büyük bütçeler ayrılıyor.
Amerika, Rusya ile Çin arasında yaşanan ve dünyanın her yanına sıçrayan gerilim, medeniyeti daha önce eşi benzeri görülmemiş bir korkunç savaşa hazırlıyor.
Umutlu şeyler, ruhumuzu ferahlatan şeyler yazmak istiyorum ama alametler maalesef hiç de o yönde değil. İnsanlık, yaşadığı acılardan ders çıkardı demek istiyorum ama görünen köy kılavuz istemez, gidiş o yöne değil...
Şu güzelim pırıl pırıl İstanbul sabahında, bizden sonraki kuşaklar adına daha güzel bir gelecek için dua etmekten başka da bir şey gelmiyor elden.
İçimizde iyiliğe dair bunca güzellik filizlenirken, nasıl insan olmanın erdeminden uzaklaşabiliyoruz böyle, keşke bilebilsem neden…