Doğan Cüceloğlu Göçerken
Doğan Cüceloğlu’nun “İçimizdeki Çocuk" kitabını, ilkin doksan ikide okudum. Mihmandarlığa, nefsini küçültme kelimeleri ile başlayan kültürde, gencecik bir kız iken.
Gelenek ve ebeveyne itaatin esas olduğu yapıda aklıma sızmıştı satırları.
Ailenin, toplum yapısını ören fonksiyonu; insanın bu birleşimdeki yeri… Sevgi ile ilgili söyledikleri sevinç ve üzüntümü aynı kaba döktüydü!
Profesör yazarın, göz seviyeme indirdiği duygudaş kelimeler; kişisel aksaklıkları nasıl çözeceğim konusundaki zarif yol göstericiliği öylesine insancaydı ki!
Sonrasında okuduğum başka kitapları, dinlediğim sözleri hep aynı tavır ve anlamla geldi.
Yaralı gönüllere: " Sen önemlisin; sevilmeye değersin, sana saygım var" derken, uyanacak yankıyı tecrübe ile bilmek, belki de asıl kuvvetiydi!
Yüreklilikle açtığı anıları içselleştirir; kendi üzerinden fark ettirmesine minnet duyardım.
Ruhunun kısıldığı zamanla ilgili aktarımına… "annen yoksa kimsen yok" derkenki yutkunmasına benim de kalbim titremişti.
Hikâyesini anlatırken, sayısız gamlıya ses verdiğini öylesine biliyordu ki!..
Şöyle diyordu, on bir kardeşin küçüğü, büyük “adam”: “… Bunları (acılarımı) hallettim. Benim gibi çok insan var Türkiye’de. Şimdi onların halletmesine yardımcı olmaya çalışıyorum. Farkındayım… Şükür duygusu içindeyim ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. ”
Aslında varoluş macerasına, değerli eylem ve eserleri şahitlik eden insan, başkasına kendi için söylenecek söz bırakmayan kişidir.
Benimki sadece, uzattığı ele ve ruhuma yerleştirdiği "hayra" duyulan minnetin ifadesi.
Diğer dünyaya geçtiği hayat yolculuğunda ruhu şad olsun. Allah(cc) rahmeti ile sarsın Doğan Cüceloğlu’nu ve tüm sevdiklerini… Amin.