Doğu Demirkol: Birisinin sevgilisi olarak bilinmek kötü!
Buket Aydın, Milliyet Pazar'da Doğu Demirkol'la bir röportaj gerçekleştirdi. Demirkol, Aydın'ın sorularına samimi yanıtlar verdi.
İşte o röportaj;
Onu Nuri Bilge Ceylan’ın “Ahlat Ağacı” filmiyle tanıdım. Cannes Film Festivali’nde kadın oyuncuların önüne geçip poz verdiği tartışmalarının yapıldığı sırada bir röportaj yapmıştık ve enerjisine bayılmıştım. Tam bir buçuk yıl sonra bu kez TRT 1’de başlayan “Tutunamayanlar” dizisi için bir araya geldik. Doğu Demirkol artık ünlü. Özel hayatı merak ediliyor, sokakta pek de rahat edemiyor. Ama açıkçası bu durum onun çok umurunda değil. Derdi güldürebilmek. “Tutunamayanlar”ı da bu yüzden tercih ettiğini anlatıyor. Çünkü esprilerini kendi yazıyor, senaryoya dahil oluyor. Karakterleri hayata tutunamasa da dizi çoktan tutundu. Yayınlandığı gün iyi bir reytingin yanı sıra sosyal medyada da zirveyi gördü. Doğu Demirkol’la dizisini, 21 Şubat’ta gösterime girecek “Bayi Toplantısı” filmini, sektörü ve özel hayatını konuştuk.
Tam 1.5 yıl önce Nuri Bilge Ceylan’ın filmi sonrası röportaj yapmıştık. O günden bugüne hayatında neler değişti?
Film yaptık İbo’yla İbrahim Büyükak’la. Çok güzel bir film oldu “Bayi Toplantısı” 21 Şubat’ta gösterime girecek, diziye başladık, gösteriler devam ediyor.
Çok daha ünlü oldun, çok daha öne çıktın. Bunun etkileri nasıl? Nasıl hissediyorsun kendini?
Ünlü olmak değil de komedyen olmak çabasındayım; derdim yazayım anlatayım olduğu için. Ün benim amacım değil ama olması gereken bir şey benim amacımda. Daha çok insanı güldüreyim çabasındayım. Çok fazla bir şey değişmedi hayatımda. Hala arkadaşlarım aynı arkadaşlarım, ortamım aynı ortamım. Annemler Büyükçekmece’de yaşıyor. Hala metrobüse biniyorum, trafikten dolayı. En öne şoförün arkasına oturunca kimse de görmüyor, orada rahat rahat müziğini dinliyorsun.
Tanıyan olmuyor mu?
Oluyor bazen tabii. İbo’yu (İbrahim Büyükak) gördüm film çekerken ona sarılıyorlar tanıyınca. Çünkü sevimli çocuk imajı var onda. Bende o kadar rahat gelip sarılacak bir imaj yok galiba. Şakasını anlatmaya çalışıyor insanlar; “Abi böyle bir şakam var, anlatır mısın?” diyorlar.
Anlattığın oldu mu?
Hiç anlattığım olmadı. Ama bana şakasını anlatıp, sonradan komedyen olan oldu. “Gel bunu BKM Mutfak’ta anlat” dedim. Çocuk stand-up’çı oldu şimdi.
“DİZİNİN SADECE KOMEDİSİNDEYİM TUTAR MI TUTMAZ MI DİYE DÜŞÜNMÜYORUM”
Eskiden TRT’de yayınlanan dizileri çok izlerdik ailecek; hepsi de kült oldu. “Tutunamayanlar” nasıl bir iş?
Türk halkının ortak değerlerine hem saygılı bir eksende giderken hem de eleştirilmesi gereken ne varsa eleştiriyor. Ben de senaryo grubundayım, beraber yazıyoruz. Kült olur mu olmaz mı onu bilemiyorum ama komik alacağı kesin.
Hiç tutunamayacak mısın dizide?
Tutunamamam lazım, tutunursam konusu gider. Dizide benim rolüm Tarık; o baş tutunamayan. Dizideki herkes öyle. İlham perisi de başarısız, o da tutunamamış. Mahallenin çok zengini var o da tutunamamış çünkü amacı fakir olmak. Benim rolümse daha ziyade tutunmayan. Tutunmak gibi bir derdi yok. Âşık oluyor sonra kıza kendini beğendirmek için çabalamaya başlıyor.
Gerçek hayatta bir kadını etkilemek için neleri göze alırsın?
Tarık bir kızı etkilemek için işe girmeye çalışıyor. Ben de öyle şeyler yapar mıydım bilmiyorum. Birini etkilemeye çalışmak saçma geliyor bana. Çünkü insanlar ne kadar uğraşsa da kimse kendisinden taviz vermiyor. Verirse de ilişki saçma bir yere gidiyor. Eninde sonunda da başa dönülüyor. İnsanlar birbirini olduğu gibi kabul edip ilerleyebiliyorsa öyle devam etmeleri lazım. Kimse bir şeylerden taviz verip birini etkilemek için başka birine dönmeye çalışmamalı bence.
Tutunamayanlar’daki karakterinle örtüşen yanların var mı?
Karakter çabalıyor, bocalıyor. Ben çok yaşadım. Özellikle sanatta; neticede sübjektif bir şey. “Yaptığım şey komik” demekle komik olmuyorsun. İnsanların beğenisine kalmış bir şey olduğu için çok bocaladım. Annen, baban, en yakınında olan insanlar bile kabullenmiyor. O yüzden Tarık’ta da aslında hem ülkenin hem de dünyanın birçok gencinin birebir örtüştüğü bocalama süreci var.
Zafer Alagöz gibi usta bir isimle oynamak nasıl bir duygu?
Çok tatlı Zafer abi. Zaten çok sevdiğim bir oyuncuydu. Onunla aynı sette olmak da, karavanda muhabbet etmek de güzel. Sürekli komik şeyler anlatıyor. Sadece o değil Şinasi abi de çok tatlı; Şinaşi Yurtsever. Asuman Dabak da, ablamı oynayan Yeliz Kuvancı… Onlarla oynamak çok zevkli. Gerçek bir abla kardeş gibi olduk. Didişiyoruz. Bora Akkaş da çok tatlı. Yani bütün oyuncular çok iyi.
Diziler son dönemde tutmuyor ve başladığı gibi bitiyor. Reyting kavgası seni korkuttu mu?
Nasıl daha çok bilinirim, ünlü olurum gibi şeyleri düşünmediğim gibi bunu da düşünmüyorum. Bana birçok diziden teklif geldi ama girmedim daha önce. Burada “Senaryoyu beraber yazalım, şakalarda da sana taslak oluşturalım, şakalar sende olsun” dediler. Oyuncu seçerken de baştan beri işin içindeyim. Ben olayın sadece komedisindeyim. Tutar mı tutmaz mı diye düşünmüyorum.
Dizide senin âşık olduğun karakteri Ece Çeşmioğlu canlandırıyor? Onu da sanırım “Mucize Doktor”da oynayan Taner Ölmez’in sevgilisi olarak tanıdık oyunculuğundan önce değil mi?
Kötü ama birinin sevgilisi olarak bilinmek. Çünkü ben de öyle haber oldum ya geçen ‘Farah Zeynep Abdullah’ın gönlünü kaptırdığı komedyen’ diye. Cümledeki belirtili nesne oluyorum ya ben. ‘Farah Zeynep Abdullah’ın gönlünü kaptırdığı vazo’ da olabilir. O zamanda aynı merakı uyandırır. Nasıl bir vazoymuş diye açıp bakarsın (kahkahalar) üzücü.
Ama senin kim olduğunu biliyor insanlar aslında…
Biliyor ama fotoğraflarda Farah Zeynep Abdullah büyük, ben küçük bir karede öyle blurlanmış Minecraft karakteri gibi. (kahkahalar)
Komik olmanın kadınlarda bir etkisi var mı?
Bence vardır. Ama sadece kadınlar değil bütün insanlar kendini mutlu eden birinin yanında olmaktan huzur duyar. Ben de beni güldüren biriyle vakit geçirince mutlu oluyorum. Murat Abi’yle (Cemcir), İbo’yla o yüzden kankayız galiba. Ben bir şaka yapıyorum o da tepsiyi boş çevirmiyor o da bir şaka yapıyor. Mutlu oluyoruz karşılıklı. Kadınların da öyle bir içgüdüsü olabilir.
“KIZLAR BENİ TAKILMALIK DEĞİL EVLENMELİK GÖRÜYORLAR”
Kadın hayranların çok mu?
Bilmiyorum ki, var galiba. İnsanlar genelde beni evimizin çocuğu gibi görüyor. Kızlar hiç takılmalık erkek gibi görmüyor. Genelde evlilik…
Herkes evlilikle mi geliyor?
Öyle bir şeyim var. Evlenilecek erkek tipim mi var? Çok mu efendi duruyorum? Evde çay içen bir insan gibi miyim? Ben de takılmak istiyorum. Gaylerden bile evlilik teklifi alıyorum. Tam olarak evlenmelik efendi bir insan tipim mi var? (Gülüyor)
Kötü bir şey mi evlenilecek erkek olmak?
Çok iyi de değil. Birazcık ben de edepsiz şeyler yapmayayım mı ya? (Gülüyor)
Komediyi kadınları etkilemek için mi yapıyorsun?
Komediyi profesyonel yaparken artık o algı olamaz. Önceden okuldayken sınıfta hoşlandığın kız gülüyor mu diye bakarsın da 4 bin kişi varken salonun yarısı da erkekken “Erkekler siz bir susun bu şakayı kadınlar için yapıyorum” diyemezsin.
Aslında bizim bildiğimiz tipik komedyenlerin dışında muhafazakâr bir izlenim de verdiğin için evlenilecek bir erkek olarak algılanıyor olabilir misin?
Aslında muhafazakâr değilim. Ben her şeyi eleştiriyorum. Ailemin bir kısmı tamamen Allahsız, bir kısmı da inanılmaz dindar. Bu iki tipin aynı evde yaşaması, aslında bir ülkenin özeti gibi. Ve ben o ikisinin birbiriyle anlaşabildiği bir ortamda her türlü görüşü bilen, derinlemesine içinde olan, hepsiyle de dalga geçebilen, hepsini tiye alabilen bir ortamda büyüdüm. O yüzden muhafazakâr cenahın da kabulleneceği ama sol görüşlü insanların da anlayabileceği şakalar yapıyorum. Aslında kimseye yakın değilim. Dini konularla ilgili önceden şakalar yapanların şakaları genelde dışarıdan gözlemlerdi. Öyle olunca kırıcı olabiliyor. İşin özünü bilmeden şaka yapıyorlardı. Bu şakalarla dinin özüyle dalga geçmiş gibi oluyorlardı. Ben işin içindeyim, çünkü annem namaz kılıyor, babam da tam tersi. O yüzden şaka yaparken dinin özüyle ilgili değil, yanlış uygulanışıyla ilgili ve yanlış algılanmasıyla ilgili şakalar yapıyorum. Böyle olunca kimseyle ilgili kırıcı bir durum çıkmıyor ortaya.
Sen anneye mi daha yakınsın babaya mı inanç konusunda?
Ben inançlı olmayı tercih ettim.
Gösterilerinde ilişkilere yönelik bir şey anlatacak mısın ilerleyen günlerde?
Gösterinin girişinde Farah Zeynep Abdullah haberinden bahsediyorum 5 dakika. Kadın erkek mevzusunu Açık Mikrofon’da çok anlatıyordum ama klişe bir mevzu. Birçok komedyenin değindiği, kolay ulaşılabilir bir konu. Üzerine milyonlarca şaka yapılmış. O yüzden ilişkiler konusu ilk stand-up’ımda olmasın istedim. Artık yaparsam da bir tık kadınları gömerim. Çünkü hep erkekler üzerine; erkek odun, kadınlar çok detaylı düşünüyor, erkekler takoz üzerine şakalar. Tamam, bunun şakası yapıldı artık biri de çıkıp kadınları gömsün.
Nuri Bilge Ceylan’la görüşüyor musunuz?
Görüşüyoruz. Ben ne zaman bir derdim olsa hem işle ilgili hem ilişkilerimle ilgili; herhangi bir insanla ilgili bir fikir alacağım zaman mutlaka ararım, giderim yanına. Böyle söyleyince de çıkar ilişkisi gibi oluyor sanki.
Akıl hocası gibi olmuş sana aslında; çıkar ilişkisi değil tabii ki!
Ama düşününce hakikaten de öyle çıkarcı. “Hocam nasılsınız, iyi misiniz?” diye değil, hep işim düşünce arıyorum. Çıkınca bir arayayım.
Nuri Bilge Ceylan’la tekrar çalışmak ister miydin?
İsterim tabii. Arthouse filmlerden arıyorlar oynamam için çok vaktim olmuyor. Ama Nuri Bilge Ceylan ne için çağırırsa giderim, arkadan geçen adam da olurum.
“HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU DOLACAK MI STRESİ YAŞADIM”
Artık herkes seni tanıyor. Ciddi bir yol kat ettiğini düşünüyorum. Kırılma noktası neydi sence?
Bilmiyorum. Hiç o amaçla bir şey yapmıyorum. Yazayım, çıkayım, anlatayım derdim. BKM Mutfak’ta da iyiydim ben; çıkıp 100 kişiyi güldürmek de iyiydi. Bin kişiyi güldürmek nasıl olur onu düşünüyordum. Sonra Harbiye’de 4 bin kişinin karşısına çıktım. Yani ben daha çok insana ulaşayım, aklıma gelen şakayı yazayım, çıkıp anlatayım o dertteyim.
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda çıkmak nasıldı?
Güzeldi.
Dolacak mı stresi yaşadın mı?
Yaşadım; bir sürü video çektim, sürekli oradaki gösterinin viralini çektim sosyal medyada. Koca Harbiye yarısı dolar yarısı boş kalırsa o görüntü nasıl olur gerginliğini yaşadım. Doldu ama.
Stand-up gösterin nasıl gidiyor? Yurt dışında da yapıyorsun değil mi?
Yurt dışında Cenevre’de yaptım, Amerika’da, Almanya’da Hollanda’da birçok yerde yaptım. New York’ta İngilizce de yaptım, açık mikrofona gittim orada. Comedy Club diye bir yer vardı adımı yazdırdım, çıktım. Cayır cayır 5 dakika anlattım.
Güldüler mi?
Çok güldüler. Çünkü çoğu amatör çocuklar; ilk defa çıkanlar var. Ben bin kere sahneye çıktım. Nasıl anlatacağımı, ne anlatacağımı biliyorum. Başta tarzımı bir anlamadılar. Türkiye’de de ilk çıktığımda yadırgıyorlardı. Çünkü sakin sakin duruyorum ya. Orada da başta ne yapıyor diye durdular, sonra alıştılar. Bayağı güldüler.
Yeni sinema projelerin var mı “Bayi Toplantısı” dışında?
Yazdığım senaryolar var ama kafam hep böyle başka şeylere gidiyor. Bir şaka yazıyorum onu oyunda anlatasım geliyor.
Komedi filmi mi olacak?
Ama öyle komedi filmi gibi değil de normal hayatın akışındaki gibi komedi kadar komedi.
“Bayi Toplantısı” “Recep İvedik” tarzı halkın nabzına oynayan bir iş mi olacak?
Yok, öyle değil. Öyle anormal bir karakter hiç yok, yani gerçeklik dışı bir şey yok. Birini tokatlayıp, geğirip, tükürdüğümüz bir durum yok yani. Normal hayatta olabilecek şeylerin komedisi var.
Ahmet Kural’la Murat Cemcir’in filmlerini beğeniyor musun?
Beğeniyorum. Selçuk Aydemir’in yazdığı her şeyi beğeniyorum.
Senin yazacağın senaryolar Woddy Allen filmleri komedisi tarzında mı olacak?
İnşallah öyle olur. Ona açık aslında yapımcılar da. Halk “Recep İvedik” seviyor o tarz şeyler yapalım kafasında değiller. Kimse de bana öyle bir şey de dayatmıyor. “Benim komedim bu, ben bunu yaparım” diyorum. Ok dendiği takdirde yaparım zaten.
Giderek daha başarılı ve ünlü oluyorsun; bu seni, mesleğini, yaratıcılığını nasıl etkiler?
Benim şakalarım gözlemden ziyade gıcık kaptığım şeylerden çıkıyor. Ben bir duruma maruz kalıyorum ve o sinirlendiğim şeyi kabullenebilmem için onu komik bir şeye çevirmem gerekiyor ki onu hazmedeyim. Bir şey beni rahatsız ediyor ve onun üzerine şaka yapıyorum. Bu bence hep olacak hayatım boyunca. Bir şeyden rahatsız olacağım ve bununla başa çıkabilmek için bir şaka uyduracağım. Zaten öyle sokaktan gidip gözlem yapayım, analiz yapayım diyerek şakayı çıkaran biri değilim. Bu ilham gibi bir şey. O yüzden hep şükrederim. Hatta artık avantaj da var; insanlar sürekli şaka anlatıyorlar bana.