Doktor Göknur Gözen diş bakımı ve sağlığı ile ilgili her şeyi Sayım Çınar'a anlattı
Sayım Çınar, diş hekimi Göknur Gözen ile 'diş sağlığı ve bakımı' ile ilgili bir röportaj gerçekleştirdi. Hekim Göknur Gözen'in muayenehanesinde gerçekleşen söyleşiden sonra Sayım Çınar da o herkesin korktuğu muayene koltuğuna oturmaktan kurtulamadı.
GÖKNUR GÖZEN KİMDİR?
Doktor Göknur Gözen, 1974 yılında İstanbul'da doğmuş. 1991’de Cağaloğlu Anadolu Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde ihtisasını tamamlamış. 96’da mezun olduktan sonra fakültenin dekanlığını yapmış olan Prof. Dr. Mehmet Beyli ile 5 sene çalışmış. Sonrasında meslek hayatının 3-4 aylık bir bölümünü Almanya’da geçirmiş ve burada Homeopati eğitimi almış. İki yıl önce de U-Dub’ta yani Washington Üniversitesi’nde estetik diş hekimliği ve gülüş tasarımıyla ilgili eğitim almış. Seattle’da bir yıl kaldıktan sonra Türkiye’ye geri dönmüş ve 2001 yılında kendi muayenehanesini açmış. 21 yıllık deneyiminin 16 yılını Levent’teki bu muayenesinde diş hekimliği yaparak geçirmiş. Sayım Çınar bu başarılı isimle diş bakımı ve sağlığı odaklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
DİŞ BAKIM VE SAĞLIĞI OLDUĞU GİBİ EĞİTİM VE KÜLTÜRLE BAĞLANTILI!
Öncelikle Homeopati nedir, öğrenebilir miyiz? Almanya’da aldığınız bu eğitim tam olarak nedir?
Homeopati bir doğal tamamlayıcı tedavi yöntemidir. Homeopatik Materia Medica Çalışmaları’nda tanımlandığı üzere; Homeopati, çok yönlü bir tedavi sunmaz, bütünsel bir tedavi sunar. Her maddenin etkisini araştırır, besinlerin, içeceklerin, ilaçların... Bu maddelerin etkilerini sağlıklı ve hasta kişilerde araştırır, bitkilerde ve hayvanlarda araştırır. Bu araştırmalar sonucu bize her şeyi kapsayan bir tedavi olanağı sunar. Avrupa’da ve Hindistan’da çok yaygın ve oldukça bilinen bir tedavi yöntemidir. Türkiye’den de Homeopati hastalarım var.
“NE YAZIK Kİ DİŞLERİMİZİ FIRÇALAMIYORUZ!”
Türkiye’de diş bakımı ve sağlığı her zaman tartışılır. Toplum olarak ağız bakımına pek önem vermiyoruz sanırım. Sizin pencerenizden nasıl görünüyor, Türkiye diş sağlığı konusunda bir aşama kaydetti mi?
Maalesef bu konuda toplum olarak iyi bir durumda değiliz. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Avrupa’da ve Batı ülkelerinde bir kişi yılda dört tane fırça değiştirirken Türkiye’de bu oran dört kişiye bir fırça düşecek şekilde kendini gösteriyor. Yani özetle; dişlerimizi fırçalamıyoruz! Haliyle Türkiye istatiksel olarak diş sağlığı konusunda oldukça aşağılarda.
Dişlerimize önem göstermeyişimizin sebebi ne olabilir, neden bu geri kalmışlık?
Alışkanlıklarımızla ilgili. Öyle görünüyor ki bu alışkanlıkta yetiştirmiyoruz çocuklarımızı. Burada temel olan şey ağız hijyeni ve diş bakımı. Çocuklarımıza bu bilinci vermediğimiz sürece gerekli ilerlemeyi de kaydedemeyiz.
Pekâlâ, diş sağlığının önemini anlatmak için neler yapılması gerekiyor?
Burada en büyük iş ebeveynlere ve yetişkinlere düşüyor.
Ama bu konuda yetişkinlerin de karnesi çok iyi değil sanırım, onlarda da sorunlar var…
Evet; yetişkinler de ya ne yapılması gerektiğini bilmediği ya da bilse de önemsemediği için bu bilgiyi çocuklarına aktarmıyorlar. Bu yüzden öncelikle bilinçlenmek ve farkındalığı artırmak gerek. Yeni nesile okullarda diş fırçalama eğitimleriyle bu farkındalık sağlanabilir. Yetişkinler açısından da altı ayda bir düzenli olarak diş hekimi kontrolü tavsiye ediyoruz. Çünkü diş hekimliğinde profilaksi çok önemlidir. Yani hastalık oluşmadan müdahale edebilmek, bir şey gelişmeden önleyebilmek. Bu gibi konularda hastayı bilinçlendirmek diş sağlığının önemine dikkat çekebilir.
Ağız bakımı ve diş sağlığında en önemli şey dişlerin fırçalanması zorunluluğu esasında. Bu ne kadar uygulanıyor, diş fırçalamanın standardı nedir?
Başta da söylediğim üzere diş fırçalama konusunda toplum olarak karnemiz çok zayıf. Bu yüzden diş fırçalama pratiği de çok az. Az olmasının bir sebebi de şu; kişiler günde iki kez dişlerini fırçalasa bile 15-20 saniyenin ötesine geçmiyor. Bizim arzu ettiğimiz standart; kahvaltıdan sonra iki dakika ve gece yatmadan önce iki dakika fırçalamak. Maalesef bu iki dakika hastalar tarafından doldurulmuyor. Bu standarda riayet edilmesi halinde mekanik temizliğe tesiri oldukça fazladır. Mekanik temizliğin gerçekleşebilmesi de ancak iki dakikalık diş fırçalama ile dişlerin tüm yüzeyine tesir edilmesiyle mümkün olabilir. Bu yüzden tekrar söylemek istiyorum bu işin standardı kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce iki dakika dişleri fırçalamaktır.
Diş temizliği insanların kafasında bir soru işareti olarak durabiliyor. Bazıları bunun zararlı olduğunu düşünüyor. Ama belli sürelerde hekim kontrolünde diş temizletmek normal bir şey, öyle değil mi?
Tabii ki. Biz sağlıklı bireylere dahi altı ayda bir diş ve diş taşı temizliğini öneriyoruz. Eski yöntemlerle diş taşı temizliği diş minesini çiziyordu ve zarar veriyordu. Günümüz teknolojisinde diş taşı temizliği diş minesini çizmeden gerçekleştiği için zararlı değildir. Bu yüzden altı ayda bir yapılmasını tavsiye edebiliyoruz.
Diş hassasiyetleriyle ilgili bilmemiz gerekenler neler? Mesela soğuk su içerken bir hassasiyet hissediliyorsa ne yapılmalı?
Soğuk su hassasiyeti dişlerin aşınmasının, bir çürüğün ya da çürük başlangıcının işareti olabilir. Veya diş taşına bağlı diş eti çekilmesinin bir sonucu olabilir. Bu yüzden neden olduğunu bulabilmek için böyle bir hassasiyeti olanlara mutlaka diş hekimine görünmeleri ve diş hekimi muayenesinden geçmeleri tavsiye ediliyor.
Ülkemizde büyük şehirlerde diş fırçalama alışkanlığı çok daha yüksek olmasına karşın doğuya ve kırsala gidildikçe bu oran gittikçe düşüyor sanırım. Diş bakımı ve diş sağlığıyla ilgili okullarda yeterince eğitim veriliyor mu? Ders müfredatlarında bu konunun üzerinde duruluyor mu, kitaplarda böyle bir bölüm var mı acaba?
Böyle bir bölüm var ama bu çok üzerine basılarak ve önemi vurgulanarak anlatılan bir şey değil. Bu eğitim okullarda yeterince verilmiyor. Ancak diğer taraftan diş fırçalama gerçekten çekirdek ailede öğrenilen bir şey. Çocuk anne ve babasını taklit ederek bunu öğreniyor ve zaman içinde de bu alışkanlığı ediniyor. Ama yine pekiştirme amaçlı bence okullarda bu konunun üzerine daha fazla düşülmesi gerekir.
Yurtdışındaki marketleri dolaştığımda reyonlarda en çok gördüğüm şey diş macunu ve diş fırçası. Biz Türkiye’de iki-üç marka biliyorken Batı ülkelerinde o kadar çok alternatif ve çeşit var ki, şaşırıyorum. Diş temizliği ve diş sağlığı Batı’da neden bu kadar çok gelişmiş?
Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, Batı ülkelerinde diş tedavisi çok pahalı. Bu yüzden bireyler dişlerinde bir sorun oluşmadan dişlerini korumayı öğrenmiş durumdalar. Böyle de yetişiyorlar. İkincisi, ağız ve diş sağlığı esasında tamamen eğitimle ilgili bir konu. Eğitimli toplumlarda birçok şeyin daha gelişmiş olduğu gibi, ağız sağlığı bilinci de daha çok yerleşmiş ve gelişmiş durumda. Eğer kişi eğitim almıyorsa bu bilinç de yerleşmiyor haliyle.
“DİŞLERLE İLGİLİ TÜM İHTİYAÇLAR LÜKS OLARAK GÖRÜLÜYOR VE SONRAYA SAKLANIYOR.”
İhtiyaçlar hiyerarşisinde diş sanırım hep geri plana atılan, hatta unutulan bir şey.
Evet, dişlerle ilgili tüm ihtiyaçlar lüks olarak görülüyor ve sonraya saklanıyor. Kişiler ancak diş ağrılarına katlanamadıkları noktada diş hekimine gitmeyi tercih ediyor. Bu yüzden de çok ihmal ediliyor.
Eczanelerde satılan ürünlerle evimizde diş beyazlatma işlemi yapabilir miyiz, neler öneriyorsunuz?
Evde uygulanan yöntemleri tavsiye etmiyoruz, çünkü ancak diş hekimi tarafından uygulandığında ağız dokularının korunması mümkün olabiliyor. Biz klinik içerisinde uygulanan ofis tipi beyazlatmayı tavsiye ediyoruz. Çünkü evde yapılan bleeching işlemleri hakikaten dişe zarar verebiliyor. Ama gerekli muayenelerden sonra klinik ortamında kontrolümüzde gerçekleştirdiğimizde dişe zarar vermesini de önlemiş oluyoruz. Ofis tipi beyazlatma yöntemiyle diş iki-üç ton kadar açılıyor ve kalıcı açıklık, kalıcı beyazlık sağlanıyor.
Günlük diş bakımı nasıl olmalı?
Dişlerimizi fırçalarken fırçayı diş etinden diş etine doğru yani pembeden beyaza doğru hareket ettirmek gerekiyor. Ve fırçalama süresini iki dakikanın altına düşürmemek gerekiyor. Çünkü iki dakika uzun bir süre ve tüm diş yüzeyine ancak bu süre zarfında temas edebiliyoruz. Fırça dişlerin tüm yüzeyine mutlaka değmeli. Yine diş fırçalama işlemini kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce gerçekleştirmek de oldukça önemli. Bir de gece yatmadan önce, son diş fırçalama işleminden sonra da dişlerin aralarını diş ipiyle temizlemeyi tavsiye ediyoruz. Ağız bakımında tam olarak istediğimiz, beklediğimiz sonuçları bu şekilde alabiliyoruz.
“BİZ AĞIZDAKİ HER YÜZEYE KOLAYLIKLA ULAŞABİLDİKLERİ İÇİN BAŞI UFAK OLAN FIRÇALARI TAVSİYE EDİYORUZ.”
Piyasada çok farklı diş fırçası var. Bunları seçmek de bir maharet istiyor. Siz ne öneriyorsunuz?
Biz ağızdaki her yüzeye kolaylıkla ulaşabildikleri için başı ufak olan fırçaları tavsiye ediyoruz. Büyük fırçalar özellikle arka dişlere yeterince ulaşamıyor. Bu yüzden mümkün olduğunca düz ve başı ufak fırçaları öneriyoruz. Ve mümkün olduğunca orta sert veya yumuşak fırçalar olmalı. Günümüzde özellikle yediğimiz yemekler fazlasıyla fast food türevi yumuşak besinler. Yanı sıra çok fazla asitli şeyler tüketiyoruz. Haliyle bu besinler ve içecekler diş minesini de yumuşatıyor. Bu yüzden eğer sert bir fırça ile dişlerimizi fırçalarsak diş minesinde de aşınmalar oluyor ve diş hassasiyeti başlıyor.
Bakımlı ve beyaz dişlerin gündelik hayatımızdaki önemi yadsınamaz. Dişler sosyal hayatımızı nasıl etkiliyor?
Doğrusunu söylemek gerekirse ağız bakımı sosyal, özel ve profesyonel fark etmeksizin hayatımızı her türlü etkiliyor. Çünkü bakımsız diş demek, çürük diş ya da diş eti sorunu demek. Dişlerdeki çürük, diş taşları ve diş eti hastalıkları ağzımızdan çıkan nefesin kokmasına sebep olur. Haliyle ağız kokusu yaşayan biri profesyonel ya da özel hayatta yakın temasta bulunduğu her insanı etkiliyor ve hoş olmayan sonuçlara sebep olabiliyor. Ağız bakımı aslında bizi yansıtan aynamız gibidir. Ama ne yazık ki pek önemsenmiyor.
Türkiye’de en yaygın diş hastalığı nedir?
Türkiye’de diş kaybı çok erken yaşlarda görülebiliyor. Bu da çürüklerle bağlantılı tabi. Bu yüzden periodontolojik rahatsızlıkların, çürük ve diş taşına bağlı diş hastalıklarının çok fazla görüldüğünü söyleyebilirim. Bu hastalıkların tek sebebi yeterli diş bakımının yapılmıyor olması. Eğer hasta yeterince dişlerine bakarsa bu tür rahatsızlıklara karşı maksimum bir koruma sağlayacaktır.
Diş hekimleri olarak pek çok seminere gidiyor, yenilikleri de yakından takip ediyorsunuz. Son yıllarda diş sağlığıyla ilgili yenilikler, gelişmeler var mı?
Evet, teknoloji tıbba özellikle diş hekimliğine yansıyor. Mesela lazerle tedavi diş hekimliğinde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Birçok ameliyat lazer yardımıyla yapılıyor. Üç boyutlu ağız içi kameralar çıktı. Ya da çok daha düşük bir radyasyon seviyesinde X-ışınıyla ağız içi röntgeni çekebilen dijital cihazlar çıktı. Bunlar tabii ki bizim çalışmalarımızı kolaylaştıran yenilikler. Hasta nezdinde söyleyecek olursam amalgamların yani siyah dolguların yerini alan çok başarılı kompozit (beyaz) dolgular çıktı. Çok dayanıklılar ve düşme oranları oldukça düşük.
“BU ARALAR ALPER CANIGÜZ OKUYORUM.”
Diş hekimliği dışında edebiyata ilginizi ve düşkün olduğunuzu biliyorum. Sizi kalbinizden vuran yazarlar kim diye sorabilir miyim?
Dostoyevski’yi çok severim. Dönüp, tekrar ve tekrar okuduğum bir yazardır. Onun dışında son yıllarda çok iyi Türk yazarları keşfettim -yeni yeni keşfettiğim için bu da benim ayıbım-. Mesela şu sıralar Alper Canıgüz’e odaklandım. Sezgin Kaymaz’ı, Engin Geçtan’ı çok severim. İhsan Oktay Anar’ı özellikle Puslu Kıtalar Atlası kitabını çok severim.
Tıp alanında dişle ilgili birçok teknik ve mesleki kitap yazılıyor ama içinde diş hekimlerinin veya diş sorunlarının geçtiği romanlar var mı yayımlanan? Okudunuz mu hiç?
A hiç rastlamadım. Belki ben yazarım bir tane.
Diş bakımında diş sağlığı için en önemli beş madde nedir diye sorsam, nasıl özetlersiniz?
İlk üç madde diş fırçalamak, diş fırçalamak, diş fırçalamak
Şaka bir yana önemine şöyle özetleyerek dikkat çekebiliriz:
1. Kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce 2 dakika dişleri fırçalamak.
2. Gece son fırçalamanın ardından diş ipiyle diş aralarını temizlemek.
3. Üç ayda bir diş fırçasını değiştirmek.
4. Soğuk ve sıcağa karşı bir hassasiyet hissedildiğinde mutlaka bir doktora görünmek.
5. Altı ayda bir diş hekimi kontrolünden geçerek rutin kontroller yaptırmak.