Dostlarımı sapyoseksüel karakterli, cherophobik olmayan tiplerden seçeceğim…
Hah tamam sonunda bizimki de yedi kafayı diyorsunuz değil mi? Değil efendim, hiç de öyle değil! Önce bir anlatayım meramımı, sonra karar verirsiniz durumuma ruh sağlığımın…
Sapyoseksüel kelimesi, zeki kişilere ilgi duyanları tarif etmek için kullanılıyor. Dış güzellikten ya da fiziksel görüntüden ziyade entelektüellik, akıl ve zeka gibi kriterlerden etkilenen insanları tanımlıyor.
Sözün özü bedene değil, beyne ilgi duyanlar ve hatta aşklarını bile buna mukabil olarak yaşayanlar kastediliyor.
Hayır, fiziksel durumumdan falan bir şikayetim olduğundan değil ama artık cazibeyi kültür birikiminde, sanat sevgisinde, entelektüel derinlikte arayanlarla bir arada olmak istiyorum.
Kara kaşımla kara gözümle değil, beynimle, beynimde biriktirdiklerimle ilgilenenlerle vakit geçirmekten bahsediyorum.
Hani Kafka’nın o meşhur ‘Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki silahsızsınız bayım’ sözünün tarif ettiği yer var ya; işte tam da orayı kastediyorum.
Gelelim cherophobia meselesine…
Bu kelime de mutluluk fobisi, olumlu duygulardan veya mutluluk getirebilecek deneyimlerden kasıtlı olarak kaçınma çabasına neden olan bir çeşit fobi olarak açıklanıyor. Bu halden mustarip kişiler, aslında her zaman mutsuz değiller ancak mutlu, neşeli görünmekten, sevinçlerini ifade etmekten korkuyorlar.
Kim bilir belki söylerlerse bozulacağından, gösterirlerse avuçlarından akıp gideceğinden çekiniyorlar…
Mamafih bu tiplerden müzmin miktarda var etrafımda.
Ama söz, bundan sonra önce bu iki özelliğine bakıp seçeceğim dostlarımı. Akılları şekilde – şemalde mi, yoksa beyinde mi?
Hayatın tadını çıkarmasını, doya doya gülüp, eğlenip, mutlu olmasını becerebiliyorlar mı, yoksa bundan korkuyorlar mı ona bakacağım.
Çünkü başka türlü, niyetleri bu olmasa da enerjimden çalıyorlar.
Belki amaçları bu değil ama zaten her geçen gün biraz daha eksilen yaşama sevincimi azaltıp, iyice tüketiyorlar.
Bakın peşin peşin söylüyorum haberiniz olsun, artık buraya kadar dostlar!